Amerikan yayıncılık sektöründe kullanılan, “counter-programming” diye bir tabir vardır. Eğer müsaadeniz varsa, ondan bahsedeceğim bugün biraz. Bu, genel akışın tersine gitmeyi içeren bir mantıktır. Belirli bir dönem içerisinde ağırlıklı olarak yapılan yayınların bir anlamda “zıttı” bir tip yayın yapılır, ve böylelikle dominant trendi yakalayamayan insanlara ulaşmak hedeflenir. Herkes sadece sigara içenlerin anlayabileceği filmler çekerken ve bunlar parayı çuvalla toplarken, bir de sigara kullanmayanların anlayabileceği film çekmek gibi düşünün bunu.
Bunun ardında yatan düşünce, “daha az olur ama, garanti olur” şeklindedir, zira o dominant trendin ulaşamadığı insanların başka çareleri yoktur. Rekabet azdır yani talebe göre. Bu her zaman başarılı olmaz. Universal’in Star Wars: The Force Awakens’ın karşısına Tina Fey – Amy Poehler komedisi Sisters’ı çıkartıp tökezlediğinde olduğu gibi. Ancak bazen de olur. Me Before You’da olduğu gibi.
Jojo Moyes’in aynı adlı 2012 tarihli hit kitabından uyarlanan film, geçtiğimiz gün büyük bir kilometre taşını aştı. Film, uluslararası gişede toplam 200.7 milyon dolar hasılat elde etti İtalya’daki açılış rakamlarıyla. Bu devasa bir başarı. Bunu böyle sınıflandırmamızı sağlayan şey de, iki sebep içeriyor. Öncelikle, film sadece 20 milyon dolar bir bütçeyle bu gişeye ulaştı. Yani %1000 kâr getirdi yapımcılarına. İkinci sebebi de şu: Bunu inanılmaz akıllı bir counter-programming ile yaptı.
Euro 2016, Olimpiyatlar, Suicide Squad, Star Trek falan derken, bütün yazın eğlence araçları geleneksel olarak erkeklerle bağdaştırılan şeyler tarafından domine ediliyordu. Me Before You gibi duygusal romantik filmler de, ekseriyetle kadınların rağbet ettiği şeyler. Daha doğrusu, ortalama bir kadın sinemaseverin diyelim. Peki bu profilde bir insanın izleyebileceği başka herhangi bir şey var mıydı bütün yaz? Yoktu. Böylece Me Before You, sadece vasat olmayı başarabilerek devasa bir başarı elde etti. Tebrikler Warner Bros! Vallahi bravo!