Menomena Portland bazlı bir grup. Bu bile onlarla ilgili bir şeyi anlatmaya yetiyor bu arada, çünkü son yıllarda Portland’dan çıkan etkileyici indie rock gruplarının sayısı gerçekten de dudak uçuklatıcı bir seviyede. Decemberists, Helio Sequence, Dandy Warhols gibi gruplar, sokaklarında şiir satan insanların gezdiği ve en önemli durak noktalarından birinin kahveci-kitapçı kırması bir dükkan olduğu şehrin havasından etkilenip, ortaya özel işler çıkartıyorlar. Menomena da öyle işte.
Menomena’nın şarkı yazma yöntemi bile özel zaten. Grubun kendi geliştirdiği bir yazılımı var. Adı Deeler. Bununla önce tempoyu belirliyorlar, sonrasında da bir mikrofonu ortada dolaştırmaya başlıyorlar. Bu mikrofon gezerken eline alan herkes bir şey yapıyor. Ya birisi mikrofonu bir enstürmanın önüne tutuyor, ya birisi küçük bir riff atıyor, öbürüsü bir perküsyon ekliyor, berisi alıp önünde anahtarlıklarını çıngırdatıyor. Böyle böyle çıkartıyorlar şarkıyı.
Genelde müzik gruplarında belli başlı şarkı yazarları olur. Örneğin Foo Fighters’da şarkıları Dave Grohl yazar. Başka üyeler başka noktalara katkıda bulunabilir, ama genel lider Grohl’dur. Ya da Metallica örneğinde olduğu gibi, herkesin bir görevi vardır, herkes onu yapar, kimse kimseye karışmaz. Menomena’nın yöntemi ise gerçekten demokratik olan nadir şarkı yazma yöntemlerinden. Ve işin enteresanı ne biliyor musunuz? Bunu müziklerinde de hissedebiliyorsunuz.
Yukarıda izleyebileceğiniz klip, Menomena’nın 2007 tarihli –bence başyapıt- albümü Friend and Foe’dan. Adı Evil Bee. Kendisi bence tarihin gelmiş geçmiş en iyi müzik video klibi olmakla beraber, anlatmak istediğimiz meramı da harika destekliyor. Şarkı otuzuncu saniyesine doldurmadan beş farklı ses sunuyor size. Bas gitar, maracalar, gitar, bateri, küçük piyano ritmleri, trompetler… En sonunda vokal giriyor araya içli içli: “Ah bir makine olmak, ah istenmek, ah faydalı olabilmek“. Sonra orayı bırakıyoruz, başka bir müziğe geçiyoruz bir anda. Başka bir vokal giriyor hatta bir anda.
Ancak bu üst yönetim yoksunluğunda yazılan şarkıda çok net bir tutarlılık da var. Ritmler hipnotik bir biçimde finale doğru yükseliyor. Farklı enstrümanlar, farklı ton ve perdelerde, aynı heyecanla koşuyor. Durdukları zaman, bir sonraki adımdan önce durmuş olduklarını hissedebiliyorsunuz. Bir doğruluk var yani şarkıda. Deli saçması gibi, gürz gibi, aynı anda sekiz farklı istikamete patlayan fişek buketi gibi şarkı; ama yine de ortasında çok düzgün bir çekirdek var.
Eğer bu tarz müzik kulağınıza hoş geldiyse, Friend and Foe albümünü şuraya iliştiriyor, dinlemenizi de şiddetle öneriyoruz. Baştan sona tokat gibi bir albümdür kendisi. Dinledikten sonra favori şarkınızı da yazın ha aşağıya. Benimki The Pelican!