Phantom Pain’in çıkmışken, sadece MGS ile ilgili bir şeyler yazmak istememin arkasında çok büyük bir gizem yok.
Metal Gear Solid serisi video oyunları tarihinde gerçekten çok derin bir yeri olan köklü bir seri. Hideo Kojima dehasını pek çok kez, MGS serisi üzerinden oluşturduğu bağlamlarla kanıtlamış bir isim. Şimdi Konami ve Hideo Kojima arasındaki bağlar kopmuşken, bir daha Kojima imzalı bir MGS görmemiz çok düşük bir ihtimal. Bu sebeple Phantom Pain bizim için son MGS olarak noktayı koyacak yegane oyun.
Peki ama “V Has Come To” diye bağırmadan önce, Metal Gear Solid serisinin en çok yükseldiği anlara geri dönmeye ne dersiniz? Hani Psycho Mantis’in kontrol cihazınızı ele geçirdiğinde aklınızın çıktığı ve “Ben şu anda ne oynuyorum” dedirten o anlar var ya? Sağ baştan saymaya başlayalım mı?
METAL GEAR SOLID
Metal Gear Solid ilk çıktığında, PlayStation üzerinde böylesine bir oyun yoktu. Grafikleri, hikayesi, sesleri, karakterleri ve her şeyi ile konsol devrini başlatan ve seviye atlatan yegane yapımdı. Hideo Kojima’nın efsanesinin de başlangıcıydı tabii.
1. Psycho Mantis
PlayStation’ın ileride konsol oyunculuğunun potansiyelini gösteren yegane anlardandı Psycho Mantis ile tanışmamız. Mantis Memory Card’da bulunan oyunları okuyup, onlarla ilgili yorumlar yapıyor ve kontrol cihazımızı ele geçiriyordu.
Tabii bütün bunlar o yaşta aklımızın çıkması için gayet yeterli sebeplerdi. Nasıl, neden, nasıl yani diyerek kafayı yediğimiz bu yegane boss savaşını da, kontrol cihazını ikinci porta takarak geçebiliyorduk. Bütün bunlar o dönem için çok fazlaydı.
2. Solid Snake 360 No Scope
Karşımızda Sniper Wolf var. Bu kadın hayatı boyunca avını bekleyebilen, dünyanın en iyi keskin nişancılarından biri. Solid Snake ana karakterimiz ve her video oyunu oynayan geek’in hayallerindeki aksiyon kahramanı. İşin ilginç kısmı, Snake’in neler yapabileceğini oynadıkça görüyoruz, daha önce karakterle ilgili bir bilgimiz yok, bu sebeple Sniper Wolf ile olası bir karşılaşmada nasıl bir şekil çekebilir hiç bilmiyoruz.
Ve daha sonra bu oluyor;
3. Ninja ile İlk Karşılaşma
Nikita ile giriştiğiniz o elektrik şebekesi patlatma sekansından sonra sonunda Otacon ile tanışacağınız o koridora giriyorsunuz. Oyunun başından beri ilk defa korkuyorsunuz. İçeride biri var ve bu herif kesinlikle psikopat, ne olduğu belli olmayan, büyük ihtimalle sizi tek hareketle öldürebilecek biri. Ninja ile tanışmak üzeresiniz. Kim olduğunu bilmiyorsunuz, ne olduğunu bilmiyorsunuz fakat onu tanıyor gibisiniz. Bir üsse sızmak ve teröristleri durdurmakla ilgili bu oyun, birden bire hayalet ninjalar ve geçmişin hikayeleriyle dolu, garip bir şenliğe dönüşüyordu. Fakat kimdi bu Gray Fox?
4. Master Miller…
Oyun boyunca güvendiğiniz ve size tavsiyeler veren Master Miller’ın aslında Liquid çıkması ve sesleri aynı olmasına rağmen bunu çakamamış olmanız. Üstelik onun dediklerini yapıp, oyun boyunca onun eline oynuyor olmanız… Ne desek ki?
Başından beri hiç bir seçimimiz yokmuş gibi sanki.
5. Sniper Wolf’un Ölümü
Sniper Wolf’un hikayesi apayrı bir trajedidir. Savaş alanında doğan bu kadına huzurlu ölümü veren kişi biz olmamıza ragmen, kendimizi yine düşmana karşı sempati beslerken duyuyorduk. Evin yansın be Kojima.
6. Gray Fox’un Ölümü
Önce düşmanımız olarak çıkan fakat bizi Metal Gear Rex’in kollarından kurtaran, eski dostumuz Frank Yaeger’ın fedakarlığını nasıl unutacağız biz? Bize son sözleri, adeta bir jenerasyona söylenmişti. “Sizler hükümetlerinizin politikalarında oyuncaklar değilsiniz, hepiniz birer bireysiniz” diyordu bize Ninja.
https://www.youtube.com/watch?v=SNLB-xZMaVA
7. Liquid Snake’in Konuşması
Ve tabii ki oyunun sonunda, Liquid ile karşılaşmamızdan önce bize yaptığı konuşma. Bu öyle bir konuşmaydı ki, oyunun ana düşmanını alıp, bir perspektife oturtmamızı sağlıyordu. Liquid gerçekten kötü biri miydi? Bireyci ve anarşist felsefesi, doğru olabilir miydi? Solid Snake sadece hükümetin bir kuklası mıydı? Biz bize söylenen şeyleri yaparak, ne kadar kahramandık?
Dünyanın Liquid gibi savaşçılara ihtiyacı var mıydı?
Biz hatalı mıydık?
https://www.youtube.com/watch?v=TyzKQhmxqVo