Machine Learning, kaba tabiriyle Makine Öğrenimi şu an dünyanın en temel şeyi. Gerçekten, gelecekte atacağımız iyi kötü tüm adımların merkezinde bugün makine öğrenimi ilgili gittiğimiz mesafe duruyor. Abartı gibi geliyor, ancak sonrasında bu prensip üzerinden işleyen şeylerin bugün bile hayatımızda ne kadar entegre bir fonksiyon yürüttüğünü görünce ürperiyorsunuz. Spotify’da size o çok doğru şarkıyı önerebilen algoritmadan, siz “ya biraz fazla mı kıllıyız acaba” dediğiniz an epilasyon reklamını çıkartan sisteme kadar; her şeyin göbeğinde makine öğrenimi var.

Özünde makine öğrenimi bilgisayarların spesifik olarak bir komut doğrultusunda programlanmadan aksiyon alabilmelerini, değişen şartlara uyum sağlayabilmelerini ve yeni veriyle karşılaştıklarında programlanmalarını buna göre değiştirebilmelerini içeriyor. Karışık dursa da, prensipte epey basit aslında. Kendi kendini programlamaya programlamadığımız robotlar ve algoritmalar. Peki bu robotlar öğreniyor ama… öğretebiliyorlar mı?

Öğretebiliyorlar. Sizleri FORPHEUS ile tanıştıralım. Guiness Dünya Rekorları Kitabı’na göre dünyanın ilk robot masa tenisi öğretmeni kendisi. FORPHEUS bir pinpon masasının üzerine zebelullah gibi çöküyor. Üzerinde topu saniyede 80 kez takip edebilen kameralar var. Bu kameralar içerideki işlemciye data veriyor. İşlemci gelen veriye göre, topun nereye düşeceğini, açısını, hızını, atan kişinin eğilimlerini, açıklarını ve gelişmesi gereken yerleri hesaplıyor. FORPHEUS buna göre oynanışını değiştiriyor ve karşısındaki oyuncuya vereceği dersleri modifiye ediyor.

Buradaki müthiş şey ise, FORPHEUS’u geliştiren Omron Corp’un baş geliştiricisi Taku Oya’nın verdiği beyan. Oya, “Şu an bir robota nasıl davranması gerektiğini öğretenler hep insan. Ama bir 20 seneye, bir robot robota öğretmen olabilir, ya da bir robot robotu geliştirebilir”. İşte böyle beyanlar yüzünden insanın gece uykuları kaçıyor sevgili geekler. Çok rahat bir şeymiş gibi söylüyor bir de. Öğrendiğini diğer robotlara öğreten robotlar, kümülatif bir bilgi oluşturup, basamak basamak Skynet’e doğru gittikleri zaman dönüp “her şey pinponla başlamıştı” dersiniz…

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.