Yakın zamanda herhangi yirmi Hollywood filmi izlediyseniz, illa ki bir tanesinde Mevlana’dan söz edildiğini duymuşsunuzdur. Batı’da bilindiği ismiyle Rumi, bizim coğrafyamızda olduğu gibi ilham verdiği ruhani hareketle anılmıyor oralarda. Daha ziyade şiirleriyle ön plana çıkıyor. Yani onlar için Mevlana, arka planındaki şaşırtıcı, büyüleyici, duygulandırıcı ve etkileyici hikayesi bilinmeyen, ama eserleri yaygın olan bir sanatçı sadece. Frida gibi. Van Gogh gibi. Mozart gibi. Ve aynı bu isimler gibi, biyografik bir filme konu olmak için de mükemmel bir aday.
Birisi böyle bir film için kolları sıvamış vaziyette. Üstelik öyle alelade bir isim de değil. Amistad ve Gladiator filmlerinin ödülül yazarı David Franzoni, Mevlana’nın hikayesini kaleme almaya başlamış. Henüz işin içerisinde bir yönetmen yok, Franzoni sadece İstanbul’a gelip Mevlana alimlerinden bilgi almış, gelecek sene de çekimlere başlamayı umuyor. Ve bu hareketinin sebebi de, tam yukarıda açıkladığımız şey: “Rumi Amerika’da çok popüler. Bence bu film ona bir yüz ve bir hikaye verecek.”
Peki daha ne folu ne de yumurtası olan bir filmi niye çıkartıp koyduk önünüze? Çünkü Franzoni’nin masum duygularla yaptığı bir hayali casting küçük çaplı olay oldu. Franzoni, hangi kalibrede aktörleri kovalayacaklarını anlatmak için, biraz da en nihai hedeflerini koymak için, şu iki ismi verdi: Mevlana rolünde Leonardo DiCaprio ve Şems rolünde Robert Downey, Jr. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama, etnik olarak Fars kökenli iki düşünür ve sanatçıyı, iki beyaz aktör oynuyor bu hayali düzlemde. Yani bir taraftan baskı geldiği için haksız bir şekilde “normal” olan beyaz erkek üstünlüğünü Ghostbusters, Fantastic 4 gibi işlerle kırarmış gibi gözüken Hollywood, bir taraftan da çok umursanmadığını düşündüğü konularda kendisine rahat gelen o bayağı normale geri dönme eğiliminde.
Hem İslam dünyası, hem de Orta Doğu –ve Orta Doğu kökenli Amerikalılar– Franzoni’nn bu farazi seçimlerine pek bir kızdılar. Yalnız bana soracak olursanız, nefeslerini idareli kullansınlar, zira böyle bir film gelirse, kızılacak en az şey ten rengi olacaktır. İslam kendi kahramanlarının resmedilmesi konusunda hassastır, bunu defalarca gördük. Hollywood da bir hikayeden maksimum sansasyonu çıkarmaya bakar, bunu da defalarca gördük. Ben herhangi bir Hollywood senaristinin, bu ima edilen ilişkiye dokunmayacağını hayal edemiyorum. E bu iki eğilimi yan yana koyunca, bana Mevlana ile Şems arasında çok dillendirilen ve çok yazılıp çizilen aşk ilişkisini yansıtan bir film ve bu filme dev tepki gösteren bir İslam dünyası portresi yaklaşıyormuş gibi geliyor. Öyle bir film yapılırsa, kimse “Leonardo DiCaprio çok beyaz” diyecek takati bulamaz kendisinde. Siz ne diyorsunuz?