2016 ödül sezonuna ufaktan giriyoruz, titremeleri hissettiniz mi? Ufak ufak melodramatik aşk filmleri, psikolojik tahlili bol dramlar ve elbette festival döneminin kamberi sert biyografik filmler ortaya çıkmaya başladı. Bu aylar tam mesajlı / duygusallı yarı-bağımsız filmlerin hasat mevsimi. Bazıları çürük çıksa da, bu tip şeyleri sevenler için pek çoğu dev keyifli. Peki Jackie bunun neresine düşüyor tam olarak?
Kendi payıma konuşayım, John Kennedy’nin kendisi de çok zengin bir aileden gelme, aristokrat bir hayat yaşamış karısının tuttuğu yası anlatacak film bana çok zor bilet keser. Yas izlemek, eğer iyi işlenmişse, keyif aldığım bir durum. Ancak bu yasın, daha gerçek insanların yası olmasını yeğlerim kendi payıma. Kocası öldürüldükten sonra şatosuna dönen prensesi değil de, sabah kalkıp işe giden kadını izlemek, benim için her zaman daha tatmin edici bir aktivitedir.
Bu bakımdan Jackie’nin şu yukarıdaki fragmanına dev önyargıyla başladım. İki dakika yirmi üç saniye sonunda da önyargım pek yıkılmadı. Fragmanın da görevini iyi ifa ettiği söylenemez. Aralara serpiştirilen yorumlar, filmle ilgili beklememiz gereken şey konusunda bir dala konarken; fragmanın gösterdiği sahneler bambaşka bir diyarda. Ama genel hatlarıyla anlayabildiğimiz şey, kocası yanında kafasına yediği nişancı mermisiyle öldürülen ve tüm yasını kamuoyu gözünde yaşamak zorunda kalan bir kadının kırık tinini inceleyeceği filmin.
Dediğim gibi, pek ilgileneceğimi sanmıyorum. Olsa olsa, filmin kadrosu coşturur beni biraz; zira epey sağlam bir yardımcı oyuncu ekibi var. Ancak onlardan da kimseyi fragmana koymamışlar. Tamam, eyvallah, Portman’a bir Oscar adaylığı istiyoruz; anladık. Ama yani Peter Sarsgaard, Greta Gerwig ve John Hurt senin filminde varsa, videona da bir koy bari be adam? Allahtan Billy Crudup atmış canını ekrana. Bakalım, film Amerika’da 2 Aralık’ta vizyona girecek. Biz de peşindeyiz. Sizin yorumlar ne?