2013 – Anthony Bennett, 24-58’den, 33-49’a (+9)
Bennett listemizin artı kısmında, Cleveland’a geldiği sene bir dokuz galibiyetlik sıçrama yarattı. Ancak, öte yandan kendisi adım adım tarihin en fiyasko bir numara tercihlerinden biri olmaya da gidiyor, bu sene Toronto’da da tutunamadı. Ha tabi bu konuda aşağıdakiyle yarışamaz, o ayrı.
2007 – Greg Oden, 32-50’den, 41-41’e (+9)
Greg Oden, hemen arkasından Kevin Durant geldiği için tarihin sonuna kadar gelmiş geçmiş en kötü birinci sıra seçimlerinden biri olarak anılacak. Yalnız çok ilginç bir şey söyleyeyim size, Oden istatistik olarak +9’luk bir galibiyet katkısı yapıyor Trail Blazers’a; Durant ise SuperSonics’teki ilk sezonunda, geçen sezona kıyasla 11 daha fazla mağlubiyet getiriyor beraberinde! Tabii Rookie of the Year ödülü Durant’te, o ayrı.
2005 – Andrew Bogut, 30-52’den, 40-42’e (+10)
Bogut da biraz daha oyalansa yeni Greg Oden oluyordu. İlk sezonu onun da fena geçmemiş. Şimdilerde su aktı, yolunu buldu, kendisi etkileyici bir Golden State takımının etkileyici olmayan görev parçalarından biri olarak hayatını idame ettiriyor.
2015 – Karl-Anthony Towns, 16-66’dan, 29-53’e (+13)
Karl-Anthony Towns Minnesota’nın artık fazla uzun sürmüş olan playoff hasretine son veremedi, ama +13’lük artış da hiç yabana atılacak bir istatistik değil. Ama zaten, büyük adam draft tercihleri her zaman böyledir; ya sana çok iyi bir artış sağlarlar, ya da Greg Oden olurlar. Şimdi “çalışan büyük adamlar” listesine geçiyoruz cümleten.
2004 – Dwight Howard, 21-61’den, 36-46’ya (+15)
Dwight Howard’ın kariyeri, Orlando Magic’i Hido desteğiyle finallere taşıdıktan sonra olacağını sandığımız kadar iyi olmadı açıkçası. Rockets ve Lakers maceralarının ona bir yüzük getirmesi gerekiyordu; getirmedi. Ancak yine de, Orlando dönemi onu elit bir oyuncu olarak belirledi ve bu da o ilk sezonuyla başladı.
2002 – Yao Ming, 28-54’ten, 43-39’a (+15)
Yao’nun Hall of Fame’deki yerini tartışabilirsiniz. Ancak ilk sezonunu hatırlayanlar, şu artışı yadırgamayacaktır. Kaptan Steve Francis ile çok iyi anlaşan Yao, Houston’ı baya iyi bir konuma getirmişti zorlu Batı Konferansı’nda. Tabii sonradan ötesine taşıyamadı, o ayrı.
2003 – LeBron James, 17-65’ten, 35-47’ye (+18)
LeBron +18’lik artışı, zaten ilk maçında 25 sayı atmasıyla belliydi. Sonradan zaten Cleveland’ı finallere de taşıdı. Hikayesi Miami ile biraz sekteye uğradı, ama sonuçta o şampiyonluğu aldı, 52 senelik hasreti bitirdi, defter kapandı.
2001 – Kwame Brown, 19-63’ten, 37-45’e (+18)
Kwame Brown da tarihin en talihsiz draft seçimlerinden biri. Çok yüksek gözüküyor, ama aslında bunun Brown’dan çok, o sene emekliliğinden üçüncü kez dönen Michael Jordan ile ilgisi var. Yoksa Brown çok ilham verici bir uzun olmadı, olamadı kariyeri boyunca. İlk sezonunda da 4.5 sayı ve 3.5 ribaund ortalamasıyla oynamıştı.
2006 – Andrea Bargnani, 27-55’den, 47-35’e (+20)
Bargnani iyi bir bench desteği vermişti aslında. 11.6 sayı ortalamasıyla oynamıştı 65 maçın sadece 2’sinde ilk beş oynayarak. Ancak bu +20’lik sıçrayışın onunla ilgisi yoktu. O sene Toronto Raptors iyi bir yardımcı kadro kurmuştu Bosh’un etrafına. Bargnani de o kadronun bir parçasıydı.
1997 – Tim Duncan, 20-62’den, 56-26’ya (+36)
Ama işte, tartışmasız şampiyonumuz bu. Tim Duncan ilk sezonundaki bütün maçlara ilk beş başladı, 21.1 sayı ve 11.9 ribaund ortalamalarıyla oynadı, konferans yarı finallerine yükseldi. Robinson ve Duncan’ın ikiz kuleleri, Gregg Popovich’in bir hanedan yaratmak için ihtiyaç duyduğu şeydi. Geldiler, gördüler ve yendiler. Kimse de önlerinde duramadı. Duncan tarihin en önemli oyuncularından biri bugün. Girişini de öyle yaptı.