Eğer vaktiniz varsa, samimiyetle NBA’in bu sezonunu takip etmenizi mutlaka öneriyoruz. Gerçekten. Geçen seneki elektrik dolu finalden sonra, ilk iç güdümüz NBA’in bu sezon fena bayık geçeceği yönündeydi. Çünkü dürüst olmak gerekirse, o zaman sezon tamamen mutlak bir Cavs – Warriors rövanşına geri sayım hüviyetinde olacaktı, bayacaktı, yavaşça tüketecekti. Biz de televizyonlarımızı sadece o geleceği kesin final eşleşmesi yaşanınca açacaktık.

Öyle olmadı. Her şeyden evvel Kevin Durant‘in Golden State’e geçmesi olayı bambaşka bir mertebeye çekti, çünkü artık sahada bir süper takım vardı. Hiçbir şey değilse, bu ilk beşinden dördü mutlaka gelecekte Hall of Fame‘e girecek takım sahada nasıl top oynayacak, onu görmek gerekiyordu. Bunun LeBron’da bir cevap verme ihtiyacı doğuracağı ve şampiyonluğun özgüveninin genç kadroya ne yapacağı Cavs’i de izlemesi şart kılıyordu elbette. Ama biz, bunun da ötesinde, bir kısım diğer takımların da “ligde süper takım var, alo” hırsıyla şahlanacağını tahmin etmemiştik.

Belki direkt bir korelasyon yoktur, ama Durant’in Warriors’a gitmesinden sonra, NBA’in hemen hemen tüm oyuncuları mecburen bir sınıf atladılar sanki. Normalde sessizce yenilmeleri beklenen 76ers, Lakers ve Timberwolves‘un Ingram, Embiid, Towns gibi genç oyuncuları müthiş seyirlikler sunmaya başladılar. Kemba Walker, Jabari Parker, Damian Lillard, DeMar DeRozan, Isaiah Thomas gibi oyuncular süperstar mertebesinden sundukları ışıltıları istikrara bağladılar. Harden, Westbrook, Davis gibi halihazırda süperstarlar ise uçmaya başladı.

Giannis Antetokounmpo 2

Ve bütün bunların arasından, bir adam, bizim gözümüze daha çok çarpıyor. Bir yandan ortaya koyduğu müthiş rakamlarla. Bir yandan sunduğu leziz seyirlik zevkle. Bir yandan da deştikçe insana ilham veren, özellikle de bugün anlamı büyük olan hikayesi. Giannis Antetokounmpo’dan söz ediyoruz. Ve evet, yemin ediyorum, adını ikidir bakmadan yazıyorum, bu konudaki gururumu da saklayacak değilim. O kadar müthiş bir çocuk Antetokounmpo!

Öncelikle istatistiklerden gidelim. Basketbol iki tip istatistikle takip edilen bir oyundur; basit, kara tahta istatistiği ve bir de, arkasında büyük denklemlerin yattığı moneyball istatistikleri. Giannis, her birinde çıra gibi. An itibariyle maç başına 23.8 sayı, 9.0 ribaund ve 5.9 asist ortalaması gibi gerçekten inanılması güç bir ortalamaya sahip. Bütün NBA’de üç istatistikte birden bireysel sıralamada ilk 20’de olan Giannis haricinde sadece bir oyuncu var. Russell Westbrook. 

Üstelik takımına katkısı inanılmaz seviyede. Aralık ayı içerisinde Milwaukee Bucks, Giannis Antetokounmpo’nun parkede olmadığı dakikalar 100 hücum başına hesaplandığında 5.9 sayı ile yeniliyor. Ancak aynı Bucks, sadece Giannis’i katınca, tüm rakiplerini 6.8 sayı ile yenmiş şu dakikaya kadar. Giannis tek başına takımını ipten aldı yani tüm ay boyunca. Ve üstelik, tüm bu sezon boyunca da, yüzde elli üç sayı ortalamasıyla oynuyor. %53! Maç başına en az 15 şut deneyen oyuncular arasında Antetokounmpo’dan yüksek sayı ortalamasına sahip kim var biliyor musunuz? Bir! O da Kevin Durant!

Ha bu arada, bütün bunların üzerine, izlerken de çekirdek çitlettiren bir insan kendisi. Örnek isterseniz, mesela:

Ancak Giannis’i daha ilginç yapan şey, her spor figürünü istatistiklerin ve şaşanın ötesinde ilginç yapan şey aslında: Müthiş bir hikaye. Iverson’ın hapse girişi, Jordan’ın babasının vefatı, LeBron’un koçuyla yaşaması gibi, Giannis’in omzunun arkasında taşıdığı yaralar var. Ancak muadillerinden farklı olarak, Giannis’inki Amerikan gettolarında yaşanmıyor. Antetokounmpo’nun tanıdık dışlanmışlık ve zorluklarla dolu çocukluk hikayesi Atina’nın gettolarına ait.

Antetokounmpo, 1994’te Atina’da doğuyor. Ailesi 1991’de Nijerya’dan göç ediyor Giannis’in. Annesi ve babası, tarlada çalışıyor. Çocuklarına, kendilerine bir fırsat gibi geldiğini hissettikleri ev sahibi ülkelerinin onuruna Yunan isimleri koyuyorlar. Giannis, hayatını bizim Türkiye’mizde hor görmeyi sakince normalleştirdiğimiz diğer Afrika’lı göçmenlerimiz gibi sokakta saat satarak kazanıyor. Küçük yaştan itibaren, kardeşleri ve ebeveynleriyle birlikte Atina sokaklarında sabahı akşam ediyor Antetokounmpo. Bu sırada okula da gidiyor. Dili kusursuz. Sporunu yapıyor. Parasını kazanıyor. Doğma büyüme Atinali zaten, Okulunu da bitiriyor.

Ancak pasaportu yok. Hiçbir ülkeden yok. Nijerya’da doğumuna dair bir başvuru yapamadığı için, oradan yok. Yunanistan da kendi okulunu okumuş, kendi başkentinde doğmuş büyümüş, kendi dilini akıcı konuşan ve kendi ülkesinde para kazanan bu adamı göçmen kabul ettiği için, oradan da yok. 18 yaşına kadar belgesiz yaşıyor Giannis. Devletsiz. Ancak 18 yaşında, bir Yunan ikinci lig takımının antrenmanlarında NBA gözcüleri tarafından keşfedilince, o zaman Yunan hükümeti haldır küldür bir pasaport basıyor kendisine. Milwaukee Bucks, keşfedilişinden bir yıl sonra, artık 19 yaşındaki bu yıldız adayını 15. sıradan seçiyor. Antetokounmpo’nun tutacak kini yok. Adı açıklanınca, Yunan bayrağıyla çıkıyor sahneye.

Giannis Antetokounmpo 1

Muhtemelen o Yunan bayrağı ona vatandaşlığı ancak kendi işine gelince veren devlete hürmeten dalgalanmıyor Giannis’in. Herhalde Yunan milli takımında oynamayı tercih ederken bunu ailesinin ümitle geldiği ülkeyi 24 yaş altında işsizlik oranı %65 olan bir vaziyete sokmuş liderlere duyduğu bir sadakatle yapmıyor. Sanıyoruz “Yunanistan’a ilham olmak istiyorum” derken de, bunu göçmen politikası çok sorgulanabilir hükümetlerden feyz alarak konuşmuyordu.

Hayır. Giannis onu keşfedip kendisini ve kardeşini bizzat trenle hali vakti yerinde mahallenin kulübüne bırakan, kulübü Giannis’in ailesine aylık harçlık çıkmaya ikna eden koç Spyros’un hatrına o bayrakla çıkıyor. Giymediği kıyafetleri ona veren Dimitris için o milli takımda oynuyor. Açken önüne karşılık beklemeden yemek koyan yerel kahvehane ona ilham olmak için ilham veriyor. Devlet bir faktör değil burada. Çünkü millet olmak, toplum olmak, önce topluluk olmayı gerektiriyor ya hani? Aidiyet küçük çekirdekten başlayıp, yukarıya çıkabiliyorsa mümkün oluyor ya? Burada bu var işte.

Bir de, yılmayan, bütün ihtimaller kendisine karşıtken başaran bir adam var. Ve bu adam, bütün veri ve istatistiklere göre, artık “potansiyel yıldız” değil. Artık bir star. Bir süperstar. Bu seneki All-Star maçında olmaması gibi bir ihtimal bile konuşulmuyor Amerika’da. Tüm hükmeden, yöneten eşraf da o All-Star maçını izlese de; dışladığı, hakir gördüğü, sokağı layık bulduğu hangi mültecilere bundan on yıl sonra pasaport çıkartmak için dört döneceğini bir düşünse keşke…

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.