Netflix’in başı şu sıralar epey yoğun. Dünyanın en büyük dijital içerik dağıtım platformu, bir yandan filmlerini fiziksel olarak vizyona sokma mecburiyeti olmadan Cannes‘da gösterme hakkına sahip olmak için köklü festivalle kavga ediyor, bir yandan global üretimini arttırıyor, bir yandan da sağlı sollu dizilerini iptal ediyor. Geçtiğimiz gün The Get Down‘ı iptal ettiklerini duyurmuşlardı. Bugün de Sense8 ile vedalaştıklarını açıkladılar.
Bunun üzerine, Netflix’in patronu Reed Hastings çok enteresan bir laf etti. Vulture’a konuşan Hastings, daha fazla dizi iptal ediyor olmaları gerektiğini savundu. Evet, yanlış okumadınız. Sadece bu sene orijinal içerik üretimine 6 milyar dolar harcayıp, daha da artacağını vaat eden ve şirketinin bütün stratejisini orijinal içerik üzerine kuran Netflix’in patronu, “daha fazla dizi iptal etmeliyiz” dedi… Ve söylediği şeyin arkasında çok makul bir düşünce sistemi var.
Şöyle netleştirdi beyanlarını Reed abim:
“Şu an itibariyle bizim hit oranımız çok yüksek.”
Pardon, araya girmem lazım. Evet. Yanlış okumadınız. Reed Hastings “fazla hitimiz var” diye yakınıyor. Açıktan yakınıyor. Ve inanın hepsi bir mantık düzeneğine oturtacak az sonra. Devam edelim.
“O yüzden de çok az dizi iptal ediyoruz. Ben içerik ekibimizi devamlı darlıyorum. Daha fazla risk almamız lazım. Daha fazla acayip şey deniyor olmamız lazım. Bu yüzden de daha çok dizi iptal ediyor olmamız lazım. Çünkü büyük risk aldığınız zaman, kazancınız da büyük oluyor. İnanılmaz başarılar elde ediyorsunuz, 13 Reasons Why’da olduğu gibi. Proje çok iyiydi, ama bu kadar tutacağını hiç beklemiyorduk.”
Anladınız değil mi Hastings’in demek istediğini? Tutacak betlere oynuyoruz, o yüzden devamlı kazanıyoruz, ama büyük kazanmıyoruz diyor Hastings. Daha fazla riskli bahislerin altına girip, kaybedeceksek delikanlı gibi kaybedip, kazanacaksak da çuvalla kazanmamız lazım diyor. Garipleşmemiz lazım, sıradışılaşmamız lazım diyor. Yani bu dakikaya kadar Amerikan televizyon üretiminin üzerine kurulduğu değerlerin tam zıddında duruyor.
Ki bakınca, aslında Hastings’in dediği şey Sense8 ve The Get Down öznelinde çok da doğru aslında. Bu iki dizi de çok aykırı strüktür ve hikayelere sahip, çeperde duran demografileri konu alan işlerdi. Netflix denedi. Olmadı. Sonuçta bu iki dizinin de bölümleri sonsuza kadar Netflix’te bütünlüklü hikayeler olarak duruyorlar. Sonuçta biz bu sıradışı işleri belirli bir döneme kadar izleme fırsatı elde ettik. Netflix eğer güvenli oynayıp, atıyorum, LGBTQ karakterleri konu alan bir postmodern bilim kurgu dizisi yerine “uzayda Game of Thrones” çekseydi belki üçüncü sezonu gelirdi. Ama Sense8 diye bir şey de olmamış olurdu.
O yüzden, evet, Netflix’in daha çok dizi iptal ediyor olması lazım gerçekten de. Daha büyük riskler alsınlar, batarsa zaten bir sezon bizimdir, her dizinin birbirine benzemesinden iyidir. Batmazsa da ne ala.
Siz ne dersiniz?