Bilirsiniz, Netflix kendi dizisini yapmayı sever. Hele ki geleneksel kanalların kendi dijital platformlarını çıkarması ve dizilerini Netflix’ten kaldırmaya başlamasıyla Netflix, kendi orjinal dizilerine daha önce hiç olmadığı kadar muhtaç. Mümkün olduğunca özgün, düşük bütçeli ve bağımlılık yaratan ne kadar dizi yaparsa Netflix için o kadar iyi. Şubat ayında çıkan I Am Not Okay With This, tam olarak da bu amaca hizmet eden, bir oturuşta bitirilebilecek hem çerezlik hem de gayet keyifle izlenecek bir dizi. Tıpkı bu çarşamba akşamı benim yaptığım gibi.
Stranger Things’in yaratıcısı Dan Cohen ile The End of This F***in World’ün yönetmeni Jonathan Entwistle’ın yapımcılığını paylaştığı I Am Not Okay With This, tam olarak da bahsettiğim iki dizinin birleşimi. Sydney adlı genç ve “tuhaf” bir kız, klasik lise problemleri ve ailesel sorunlarıyla yüzleşirken bir anda süper güçleri olduğunu keşfeder. Tam da Netflix’in damak zevkine uygun bir sinopsis olduğunu düşünebilirsiniz, haklısınız da. Eleven’ı alın, liseye koyun, biraz da Carrie havası verin, tam olur. I Am Not Okay With This, Charles Forsman’ın yine aynı isimli çizgi romanından uyarlanan dizilerden birisi. Forsman adını daha önce bir yerlerde gördüyseniz çok uzağa bakmayın, kendisi aynı zamanda The End of This F***ing World dizisinin kaynak materyali olan çizgi romanın da yazarı. Her ne kadar iki dizi de kaynak materyaline tamamıyla sadık kalmasalar da Forsman’ın hikâyeleri ve Entwistle’ın yönetmenliği sayesinde şüphesiz aynı tona sahipler. Üstelik Entwistle yakın zamanda iki hikâyenin de aynı evrende geçtiğini doğrulamış durumda. Belki ileride karakterlerimiz karşılaşırlar, belli mi olur?
Spoiler vermeden dizi hakkında görüş bildirmek için önce oyunculardan bahsetmem gerekir. Birbirleriyle kimyası uyuşan ve dizideki karakterlerin yaşlarına uygun bir kadro görmek beni hep mutlu ediyor; Stranger Things ve IT’in bu kadar tutulmasının büyük bir nedeni de çocuk oyuncuların kelimenin tam anlamıyla tatlışlığıydı. I Am Not Okay With This’in başrolünde de IT filminde Beverly Marsh’ı canlandıran Sophia Lillis ve yine aynı filmde Stanley Uris’i canlandıran Wyatt Oleff’in yer alması bunu kanıtlar nitelikte. Sophia Lillis, Sydney rolüyle ergenliğe giren ve kendini ve süper güçlerimi keşfeden bir kız rolünde gayet başarılı. Wyatt Oleff de lisede herkesin dönüp “bu çocuk biraz garip” diye bakacağı kadar rahat ve kendinden emin olan Stan rolüne cuk oturmuş. Onun olduğu her sahneyi sırıtarak izlediğimi itiraf etmem lazım çünkü çocuk aşırı sempatik. Başroller dışında benim için parlayan bir diğer isim de Sydney’in ortaokula giden erkek kardeşi Liam rolünde gördüğümüz Aidan Wojtak-Hissong oldu. Genç yaşına aldırmadan dizinin MVP’lerinden olmayı başaran bu küçük arkadaşın önü açık olur, benden söylemesi.
Her bölüm yaklaşık yirmi dakika, yani anlayacağınız dizinin yedi bölümlük ilk sezonu, hepi topu iki buçuk saat. Bunun farkında olan yapımcılar, dizideki karakterleri minimuma indirgemiş ve yan karakterlere çok da önem vermemişler; dizide Sydney, Stan, Dina, Brad ve Liam gibi sadece önemli olan karakterler dışındakilerin adını bile hatırlamıyorum desem yalan olmaz. Sydney ve Stan’in aileleri, sadece onların tavırlarına ve karakterlerine birer neden olarak gösterilmiş. Normal koşullarda karakterlerin daha derin olmalarını tercih etsem de süre kısıtını da göz önünde bulundurursak bu, mantıklı bir karar olmuş. Dizinin daha çok olay odaklı bir dizi olduğunu düşünürsek zaten hiçbir karakteri tamamıyla tanımış olduğumuz söylenemez. İleriki sezonlarda Sydney’in güçleri hakkında daha fazla bilgi edinmek, Stan ile daha fazla zaman geçirmek, şüphesiz, bizim onlara biraz daha bağlanmamızı sağlar.
I Am Not Okay with This’te göze çarpan bir unsur da dizinin zamansızlığı, yani tam olarak bir tarih dilimine oturtulamayışı. Unfortunate Events ve The End of the F***ing World dizilerinden de alıştığımız bir şekilde dizideki karakterlerin moda anlayışı ve kullandıkları teknolojiden hangi zaman diliminde bulunduklarını tahmin etmek mümkün değil. I Am Not Okay with This dizisi de belli bir zaman dilimine ait teknolojiyi ve kıyafetleri kullanmama kuralına uyduğu için hiçbir sahne ileride izlendiğinde eskimiş gibi gelmeyecek. Üstelik, retro gözüken kıyafetler ve arabalar sayesinde nostaljik havasını korumuş olacak. Zaten Carrie başta olmak üzere dizide 80’lere göndermeler bolca var, bilirsiniz Dan Cohen sever bu göndermeleri. Bu zamansız atmosferde feminizm, LGBT bireyler, akıl ve ruh sağlığı gibi konulara yapılan dokunuşlar sayesinde dizi, günümüzle de bağ kurmuş. Entwistle’ın zamansızlığı ile Cohen’in 80’ler tutkusu birleşmiş ve sonuçta ortaya dizinin yer aldığı yarı tatlı yarı nostaljik atmosfer çıkmış.
Netice olarak I Am Not Okay with This, bir oturuşta izleyebileceğiniz, küçük, mini minnacık bir anti-kahraman dizisi. Bakalım ileride Sydney’i nasıl bir maceranın içinde göreceğiz?