Az buçuk oyun tarihine aşinaysanız, video oyunlarıyla ilgili dört inovasyondan ikisinin altında Nintendo’nun olduğunu bilirsiniz. Gerçekten. D-Pad, Analog Stick, titreşim özelliği gibi bugün oyun dünyasının temel taşlarından, yokluğu düşünülemeyecek şeylerden; hareket bazlı kontrol, dokunmatik ekran, ikinci ekran gibi yakın zamanda büyük patlamış trendlere kadar: Nintendo her zaman akranlarından ileride koşar biraz. Ve yeni duyurdukları konsolları, Switch ile, tekrar aynı şeyin peşindeler. İsterseniz önce bir videosunu izleyin, sonra da üzerine konuşalım.
Müsaadeniz varsa, biraz şahsi girmek niyetindeyim. Sene herhalde, 2005 ya da 2006’ydı. O zamanlar işin henüz profesyonel tarafında değildim, sadece evde oturup internette gördüğü şeylere coşan bir insandım. Nintendo’nun yeni tanıttığı konsolu, o şeylerden biriydi işte. Buna çok benzer bir video ile tanıtmışlardı Wii’yi. Tanıtım sonlandığında, üzerimden tank geçmiş gibiydim. O konsola sahip olmalıydım. Düşünebildiğim tek şey buydu.
Switch’in de üzerimdeki etkisi benzer oldu. Esasında çok temel bir prensip var içerisinde. Konsol, esasen bir mini ekran. Fakat dock’una taktığınızda, görüntüyü televizyona yansıtıyor. Konsolun kutusunda da, iki tane kol parçası var. Bunlar birbiriyle birleşik bir tam joystick olabiliyorlar, iki küçük joystick olarak kullanılabiliyorlar, ya da ekrana takılıp konsolu bir mobil platforma çevirebiliyorlar. Ve tüm bunların arasındaki geçiş, muazzam derecede akıcı.
Buradaki büyüleyici zerafeti görebiliyor musunuz? Bu akıllı telefon üreticilerinin yıllardır satmaya çalıştığı “Buna ihtiyacınız olduğunu bilmiyordunuz: Ünlem koyunca titreşen mesaj!!” gibi bir pseudo-inovasyon değil. Bu baya baya, bir oyuncunun ihtiyaç duyabileceği her şey. Bu baya baya, her tipten oyuncunun ihtiyaç duyabileceği her şey. Yaşı küçük oyuncular, ekranlarını aileleriyle paylaşmak zorunda kalmadan, gittikleri her yerde rahatlıkla multiplayer oynayabilecekleri bir konsol edinecekler. Daha bütçesi düşük, genç oyuncular için teoride bilgisayar monitörüne bile bağlanabilecek bir konsol var ortada. Profesyonel hayata atılmış insanlar da, ev konsolu kalitesini artık metrobüse taşıyabilecek.
Yani özetle, Nintendo yine oyun dünyasının bayağı tahmin edilebilirliğini ve anlamsız fotorealizm kaygısını hiç umursamadan, yeni bir şeyler üretmenin peşinde. Ürettikleri platformlar için ne derseniz deyin. Fikriniz ne yönde olursa olsun. En azından rakiplerinin promosyonunu yapabildiği en büyük inovasyonların sırasıyla “Bir buton yaptık, Facebook’a video atıyor” ve “Bir kamera yaptık, sizi izliyor” olduğu bir sektörde, radikal bir şeyler denemeye –başarısız olduktan sonra dahi- devam etmelerini takdir etmelisiniz.