Trainspotting, dönüp baktığınızda önemine gerçetken inanamadığınız bir film. Bünyesindeki Ewan McGregor, Jonny Lee Miller, Kevin McKidd ve Kelly MacDonald gibi pek çok oyuncusunu parlatıp dünya sahnesine sunması bir yana, 80’ler sonu Birleşik Krallık gençlerinin halet-i ruhhiyesine ışık tutuşuyla ön plana çıkıyor Danny Boyle’un filmi. İçinde de tonla unutulmaz sahne barındırıyor, o kimsenin aklından silinmeyen bebeğin görüntüsü gibi.
Yalnız, bana soracak olursanız, benim filmin her Danny Boyle eseri gibi bitmesi gereken vakitten takriben bir otuz beş dakika sonra bitmek gibi bir kusuru vardı. Belki de ziyadesiyle sübjektif düşünüyorumdur, bilmiyorum. Tek bildiğim şey, filmin zaten kendi içerisinde de söylediği anlamlı şeylerin süresinden önce bittiğini düşündüğümden, bu gelen Trainspotting 2 haberine pek ısınamamış olmam.
Elbette hikaye zaman sıçraması yapıp, 80’ler sonu Birleşik Krallık’ına attığı bakışı günümüze atabilir; ama bunun önünde de Danny Boyle’un açıklamaları duruyor. İngiliz yönetmen, Trainspotting’in dört ana aktörüyle de (ki burada McGregor, Bremner, Miller ve Carlyle’ı kast ettiğini sanıyoruz) anlaşıldığını, tek sorunun bu dört aktörden ikisi (Miller ve Carlyle) Amerikan dizileri çektikleri için (Elementary ve Once Upon a Time) vakit bulmanın zorluğu olduğunu belirtmiş.
Bu da açıkçası bu karakterin ileriki yaşlarına göz atacağız deniyor ki; ne yalan söyleyeyim, Trainspotting’in hamurunda bir gençlik olduğunu düşündüğüm için bana pek sıcak gelmiyor. Belki onların çocuklarına göz atacaktır film, ama yine de insana pek parlak gelmiyor. Tabii belirtelim, filmin senaryosunu orjinal yazar John Hodge’un yazdığı ve materyalin harika olduğu da söyleniyor. Bekleyip göreceğiz. Siz ne diyorsunuz bu işe peki, heyecanlı mısınız?