Bu yılın en merak ettiğim filmlerinden biri Nobody idi ve bunun yalnızca bir sebebi vardı. Breaking Bad ve Better Call Saul ile pek çoğumuzun kalbini kazanmayı başaran Bob Odenkirk’ün başrolde olması. Genellikle başroller veya belli başlı oyuncular özelinde bir film veya diziye karşı beklenti duymam. Ancak Bob Odenkirk için bu film özelinde durum daha ilginçti. Çünkü kendisini daha önce görmediğimiz türde ve bambaşka bir karakterin içinde izleyecek olma fikri beni heyecanlandırıyordu. Sonunda film çıktı ve bekleyişim de sona erdi. Lafı daha fazla uzatmadan gelin Nobody nasıl olmuş, spoilerlı bir şekilde başlık başlık konuşalım.
İlginç Açılış
Öncelikle değinmek istediğim konu filmin açılışı. Çünkü pek çok filmde gördüğümüz ve bazen içten içe bıkkınlık veren uzun gündelik hayat sahnelerini, kahve içen birinin bakışlarını ve pek çok rutin işi adeta göz açıp kapayıncaya kadar anlatıveriyor. Ayrıca bunu gayet eğlenceli bir dille sanki bir remix videosu izliyormuşsunuz gibi sunuyor. Film gayet sıradan bir hayatı izletir gibi başlarken, birden bu rutin işler peş peşe sıralanıyor ve her bir sahneden iki üç saniye görüyorsunuz. Hatta film bu hızlı geçişleri günler boyunca tekrar ediyor ki bir süre sonra o pek çok filmde gördüğümüz rutinler eğlenceli bir hale bürünüyor. Her şeyden önce bu hiç sıkıcı olmayan ve hızlıca yapılan açılıştan çok memnun kaldığımı söylemem gerek.
Kimdir Bu Nobody
Filmin hikayesinin genel hatları pek çok aksiyon filmiyle benzer olduğundan, doğrudan hikayeden bahsetmekten ziyade farklı farklı yönleriyle ele alacağım. Bob Odenkirk’ün can verdiği Nobody veya gerçek adıyla Hutch Mansell, filmin başından sonuna kadar hakkında bir şeyler öğrendiğimiz ana karakter. Aslında filmi izledikten sonra da hakkında bildiklerimiz oldukça sınırlı, işin ilginç yanı da o. Kısaca özetlemek gerekirse Hutch Mansell; hayatı oldukça sıradan devam eden ve ailesiyle de tam olarak iyi geçinemeyen bir aile babası. Sabah git akşam gelli bir işi, belli ki kendisiyle arası çok da iyi olmayan bir eşi -aynı yatakta araya yastık konuyorsa bir sorun vardır elbet değil mi?- ve biri hafiften huysuz bir ergen diğeri tatlılar tatlısı küçük bir kız çocuğu olmak üzere iki çocuğu var. Ha bir de her Salı çöp kamyonunu kaçırıyor. Düşünün, o kadar sıradan bir hayat. Eh, filmi izledikçe yavaş yavaş işlerin rengi değişmeye ve bu sıkıcılık kaotik bir çılgınlığa dönüşmeye başlıyor.
Kaotik bir çılgınlık dedim çünkü daha ne denir bilemiyorum. Bizim Hutch, sıradan bir hayat yaşarken bir bakmışsınız kendinizi birkaç Rus mafyası genç ile halk otobüsünde vahşi bir şekilde dövüşürken buluyorsunuz. Bir bakmışsınız bizim Hutch evini basan mafyayı çaydanlıkla servis tabağıyla falan dövüyor. Bir bakmışsınız en büyük Rus mafyası lideriyle dalga geçercesine mekanını basıyor. Son dakikaya kadar olaylar öyle bir noktaya geliyor ki bizimki artık “sen neymişsin be Nobody!” dedirtiyor. Zaten film de ilerledikçe bunun cevabını bir miktar veriyor. Anladığımız kadarıyla bizim bu Nobody; biraz gizemli ve karanlık bir askeri geçmişi olan, psikopat derecede dayanıklı ve güçlü bir tip aslında. Öyle ki devlet arşivlerinde bile gerçek kimliği gizlenmiş ve Nobody adıyla kayıtlara geçmiş.
Aksiyon Filmi Parodisi
Filmi izlerken bu düşünce o kadar çok aklımdan geçt ki eminim sizin de aklınızın bir köşesinden geçmiştir. Geçmediyse bile filmin aksiyon boyutunun bildiğimiz aksiyon filmleri kadar kendini ciddiye almadığını veya aksiyon sahnelerinin filme havalı bir etki katmaktan çok garip ve eğlenceli bir etki katmak için tasarlandığı fikrine kapılmış olabilirsiniz. Çünkü izlediğiniz o an size sadece bir John Wick filmi gibi tek kişilik ordu konseptiyle yoğrulmuş şekilde geçmiyor. Bu arada John Wick demişken, filmin senaristi de John Wick filmlerinin senaristi olan Derek Kolstad. Filmdeki John Wick hissi de tam olarak buradan geliyor.
Bu kadar etmeni bir arada görünce de diyorsunuz ki burada eğlenceli bir dil var. Bu eğlenceli dile filmde tercih edilen şiddet dili de eşlik ediyor. Kollar bacaklar kırılıyor, kafalar patlıyor, ağızlar yüzler dağılıyor ve siz bu seviyede bir şiddeti o kadar beklemiyorsunuz ki; bunun, filmi aksiyon anlamında değil de komedi anlamında daha etkili bir hale soktuğunu düşünüyorsunuz. Yani aslında, film kendini aksiyon kısmında ciddiye almaktan çok bu aksiyon sunumuyla dalga geçiyor gibi hissediyorsunuz ve bu ortaya çok eğlenceli bir sonuç çıkarıyor.
Başarılı Yazarlık
Şimdi bana “bu filmin neresinde başarılı yazarlık gördün?” ya da “filmin öne çıkan özelliği bu muydu?” diyebilirsiniz, demeyin. Çünkü film, ilgi çekici ve başarılı bir biçimde tasarlanmış bir hikaye anlatımı ve fikirler bütününden oluşuyor aslında. Karakterin tuhaf ve izleyiciye çok da açık etmeden gösterilen geçmişi, pek çok kez aksiyon filmleriyle dalga geçercesine hazırlanmış sahneler ve ilgi çekici yan karakterler bana “helal olsun!” dedirtti. Mesela şu başta radyo adam zannettiğim ve sonradan gerçekte kim olduğu ortaya çıkan üvey kardeş Harry Mansell. Siz de o karakteri özellikle başlarda çok ilginç bulmadınız mı? Ben baya baya inanmıştım onun Jarvis gibi bir yapay zeka olduğuna ve bu his çok hoşuma gitmişti. Bir de efsane profesörümüz Christopher Lloyd var ki onun baba karakterini de çok beğendim. Bana biraz Breaking Bad dizisindeki Mike Ehrmantraut karakterini hatırlattı. Her şeye karşı hazırlıklı ve yaşına rağmen refleksleri fazlasıyla yerinde bir dede bey. İşte bütün bu sebeplerden ötürü filmin yazarı Derek Kolstad’ı ayrıca bir tebrik etmek istedim.
Ses Tasarımı ve Müzikler
Filmle ilgili son olarak eklemek istediğim şey ses tasarımı ve müzik kullanımı. Görsel olan her türlü içerikte sese özel olarak dikkat eden biri olduğumdan, mutlaka ses konusunda da üç beş kelam ettiğimi artık biliyorsunuzdur. Nobody filminin de bu konuda başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Gerek David Buckley’nin bestelediği müzikler olsun, yer yer kullanılan etkili ses efektleri olsun ve diğer müzik seçimleri olsun gayet başarılı. Hem hikayeye iyi eşlik ediyorlar hem de aksiyon havasını vermede çok iyi destek oluyorlar.
Bonus Bilgi
Filmle ilgili eklemek istediğim küçük bir bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Bob Odenkirk, IGN’e verdiği bir röportajda ilk kez böylesi aksiyon dolu bir yapımın içinde ana karakter olarak yer aldığını ve aksiyon sahneleri için iki yıl boyunca eğitim gördüğünü söylemiş. İlk kez böyle bir eğitim aldığını ve bu film sayesinde yeni beceriler edindiğini de eklemiş ki bütün bunların ışığında; daha şimdiden internette kendisinin yeni John Wick olabileceği tartışılıyor. Açıkçası ben böyle bir şeyin olacağını pek zannetmiyorum ama kendisini ilk kez böylesi eğlenceli bir aksiyon filminde izlemek çok keyifliydi. Bir daha olsa yine izlerim doğrusu.
Nobody filmiyle ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Her şeyiyle gayet beğendiğim ve neresi kusurlu diye düşündüğüm zaman gözüme çok da bir şey batmayan bir film oldu doğrusu. Zaten film de kendini o kadar ciddiye alan veya size izlediğiniz en iyi aksiyon filmlerinden biri olmayı vadeden türden değil. Keyifli, eğlenceli ve sevdiğimiz oyuncu Bob Odenkirk’ü farklı bir karakterle bizlere sunan bir film. Filmle ilgili siz neler düşünüyorsunuz? Benim değinmediğim veya sizin takıldığınız bir noktası var mıydı?
2 Comments
Bence jonh wick filminde yer alabilir. Belkide ona hazırlık olarak bile çıkmış olabilir, tamam abarttım ama hala yer alabilir filmde. Jonh wick ile iyi bir 2li olurlar 👍
Dun izledim guzel filmdi ama sanki dalga geçiliyordu cok duz mantık gidiyordu ben aslinda esinin çocuklarının olecegini felan bekliyordum yada uvey kardeşinin babasinin felan yani güzel bir intikam filmi bekliyorken olaylar sadece kedi bilezigiyle baslayip ev kundaklamaya dogru seyirdi birde anlamadigim birşey var bu adamib kolundaki dovmeyi gören adam deli gibi kaçmaya basladi rus mafyasi hackeri kim olduğunu öğrendiğinde ( ben yokum intihar etmeye gerek yok ) dedi fbi ajanlari onu almaya calistiginda 2 fbi ajanina gizli bir telefon geldi ( adam 200 den fazla insan öldürmesine ragmen birakin dediler ) sonra düşündum ve dedimmi kendi kendine kim bu nobody