Bazı diziler vardır, hikayesiyle bir senede izleyicisini on yıl yaşlandırır, çökertir; bazı dizilerse bu yaşlandırma tekniğini zamana bırakır ve hayranların yıllar içindeki sabır seviyesini test eder. İlk söylediğimize istediğiniz diziyi yakıştırmakta özgürsünüz ama ikinci kısım için kesinlikle öncelik tanımanız gereken bir dizi var: Sherlock.
2010 yılında dizi hayatımıza girdiğinde çoğu insan “Benim için tek Sherlock Robert Downey Jr’dır arkadaş!” dese de, kimileri de “Benedict Cumberbatch de fena olmayacak bence, şans verin adama be.” şeklindeki düşüncelerini paylaşmaktan hiç de geri durmadı. Eh, herkesin kendince haklı sebepleri vardı. Gerçi Kambırbeybi için o kadar olumsuz eleştiri getiren bir çevrede olmamanın verdiği rahatlıkla söylüyorum bunu, neredeyse izlemeyi düşünen her arkadaşım o sıralarda kafamın etini bu diziyle yiyordu, cidden.
Peki bu altı sene boyunca Kambırbeybi için olumsuz düşünenlere ne oldu dersiniz? Hepsi diye kesin ve net bir şekilde konuşamayız belki ama birçoğu, onun bu rol için yaratıldığını falan söylemeye başladı. E haksız da sayılmazlardı, zira Kambırbeybi Sherlock performansıyla birçok kişinin gönlünde taht kurmayı başarmıştı. Hal böyle olunca, dizinin izleyeni de arttı, seveni de. E bu başarı elbette sadece Kambırbeybi’nin de değildi yani, Martin Freeman’ından tutun Andrew Scott’ına kadar emeği geçen tüm oyuncuların hayran çekmedeki başarısı büyüktü doğrusu. Hepsinin ayrı ayrı kitleleri oluştu, severi ortaya çıktı.
Tüm bu pozitif yanları ve başarısı dışında dizide çoğu hayranı -hatta neredeyse hepsini- çileden çıkartan bir özellik var ne yazık ki: Sezon araları aşırı uzun. Tamam, mini dizi, neredeyse bir film kadar bölüm çekiliyor, ona da tamam; ama birkaç haftada hüpleteceğimiz bölümler için çok fazla ara vermeleri bazı severlerini ciddi anlamda üzüyor. Belki o aralığı başka dizilerle doldurup hayatına devam edeniniz vardır, ama inanın bize, bu gözler Sherlock diye inleyerek iki senesini geçiren hayranlar bile gördü. Her türlü insanın mevcut olduğu şu dünyada Sherlock’un da özleterek yeni sezonunu çıkarması artık gelenek gibi bir şey oldu.
Bu kadar girişi yapıp da direkt sonuca bağlamak çok mu tuhaf kaçacak bilemiyoruz fakat, inanın bize sonuç sizi tatmin edecek. Comic Con’dan gelen bal kaymak haberler arasında Sherlock da yerini aldı ve dördüncü sezona dair bir teaser yayınladı. Moriarty’nin “Beni özledin mi?” sahnesinin cızırtılarıyla başlayan teaserın sonunda gördüğümüz “2017” tarihi yine yürek burkuyor elbette. Yine bekliyoruz millet, yine… Neyse ki 2016’yı yarıladık da, bekleyecek zaman azaldı artık. Ne dersiniz, o güzelim teasera göz atalım mı? Kirli sakal yapan Kambırbeybi Sherlock’undan minik minik kesitler sizi mesut edecek, inanıyoruz.
Teaser’dan bir repliğe de dikkat çekelim istedik, bakalım siz ne düşünürsünüz bu konuda.
“Sherlock: Beni haberdar et.
Mycroft: Hangi konuda?
Sherlock: Hiçbir fikrim yok.”
Sherlock ve hiçbir fikri olmamak? Bizce mümkünatı yok. Hatta Barney Stinson tabiriyle “mümkansız” (mümkün olanın ötesinde imkansız) bir durum. Sıkı takipçileri olarak sizler ne dersiniz bu konuda? Büyük ihtimalle ironi mi yoksa… Valla ironini yeriz senin Sherlock, adamsın.