2004 yılına gidelim.
Bir oyuncu olduğunuzu düşünün. Sevdiğiniz, bayıldığınız hobinizde bir çeşit erken olgunluk dönemindeyiz. Baya mağazaya gidip satın almak, eve gidip DVD’yi sürücüye takmak gibi yöntemlerin dünyasındayız hâlâ. Farklı zamanlar. Geniş bant internet bir güneş gibi üzerimize doğmakta, kotalar can yakmakta, herkes internetteki rumuzlarıyla bilinmekte hâlâ. Ayda iki üç güzel oyun çıkıyor. Afiyetle oynuyoruz. Mutluyuz. Keyfimiz yerinde.
Ancak birilerinin başka planları var. Evrenin başka planları var. Dünyanın yeterince muhteşemlik görmediğine hüküm veren kozmik güçler, hepimizin üzerine tokat gibi bir 30 oyun günü atmaya karar veriyorlar. “Siz” deniyor adeta, “daha hiçbir şey görmediniz“. Böylelikle video oyun tarihinin en müthiş ayı başlıyor. Kasım 2004.
1 Kasım 2004’ten, 30 Kasım 2004’e kadar; dünyanın bir yerlerinde raflara şu oyunlar diziliyorlar:
- EverQuest II
- Halo 2
- Metroid Prime 2: Echoes
- Need for Speed: Underground 2
- Half-Life 2
- Metal Gear Solid 3: Snake Eater
- Spider-Man 2
- Sid Meier’s Pirates
- World of Warcraft
- Prince of Persia: Warrior Within
Bu… bu inanılmaz bir liste. Bu oyunların aynı ay dahilinde çıkmış olması bana Kasım 2004’te de inanılmaz geliyordu. Hâlâ da inanılmaz geliyor. Çıkan oyunlardan biri World of Warcraft. Dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı devasa online oyunu, bir pop kültür fenomeni, bir mitoloji. Bir başkası Half-Life 2. Bugün işini bilen her oyun tarihçisinin hikaye anlatımı konusunda milat gösterdiği bir eser. Öbürüsü Metal Gear Solid 3. Halihazırda şovmen bir kütüphaneye sahip PS2’nin pek çoklarına göre en iyi oyunu.
Yetmiş mi? Yetmemiş. Uzun süre WoW’a başarıyla kafa tutan; bugün bile hâlâ ayakta duran EverQuest II var listede. Multiplayer arenalarda yüz binlerce saat çalan Halo 2 var. Serilerini başarıyla ilerleten, külliyatları bağlamında zamana direnmiş olan Prime 2, Warrior Within ve Underground 2 var. Kötü PC versiyonu yüzünden bugün hakettiği kıymeti alamayan Spider-Man 2 var. Bir de bitmeyen sonsuz oyun Pirates‘ı araya atmışlar.
Aklı çıkıyor insanın arka arkaya dizince ama, bir de bu ayı yaşadığınızı düşünün. Zaten Ekim ayının sonunda San Andreas çıkmış. Zaten ufkumuz depremlerde. Ayın başında EverQuest II çıkıyor, sonunda World of Warcraft. Hepsi de öyle haşmetli oyunlar ki, gerçekten bir oyuncuya “Ömrünün sonuna kadar sadece Kasım 2004’te çıkmış oyunları oynayabileceksin” deseler ceza gibi gelmez. Ben oynarım mesela, ne var ki? WoW’da karakter kasar, bayarsam Snake ile yılan avlarım. Canım sıkılar Karayipler’e koşar, biraz strüktür ararsam da Prens ile karanlık gecelerde akrobasi kovalarım. Başka bir oyuna ne zaman ihtiyaç duyacaksın ki?
İşin daha da enteresan kısmını söyleyeyim mi? Kasım 2004’ün kapsamını gözünüzde daha da inanılmaz bir yere koyacak, kapı gibi bir detay?
Kasım 2004’te Valve dünyanın üzerine Steam’i saldı.
Steam esasında Counter-Strike 1.6 üzerinden şöyle bir denenmişti bir yıl kadar önce. Hatta küçük oyunlar için dağıtım anlaşmaları da yapmıştı Valve. Ama CS 1.6 oynamayanların duyduğu, bildiği bir şey değildi. Ne zaman ki Half-Life 2’yi oynamak için Steam’i kurmanın şart olduğu söylendi Valve tarafından, o zaman dünyanın geri kalanı olarak bu küçük yazılımla tanıştık. İtiraf edelim, çoğumuz bu mecburiyete küfür etmiştik o günler. Annemizden çok özlediğimiz Half-Life dünyasına dönmek için bu garip, dengesiz ve çirkin programı kurma mecburiyeti hemen hemen hepimiz için sinir bozucu bir şeydi.
Ama Kasım 2004’te çıkan pek çok oyun gibi, Steam de sonradan dünyayı değiştirdi.
O yüzden, yeri gelmişken bir övelim Kasım 2004’ü. Bir teşekkür edelim. Tebriklerimizi iletelim. Takdirlerimizi savuralım evrene. Siz de yorumlara yazın: Favori Kasım 2004 oyununuz neydi? En fazla hangisini oynadınız? Kasım 2004’te ne yapıyordunuz?