Not: Bu yazı Phantom Pain ile ilgili ağır spoiler içeriyor. Oyunu oynamadıysanız kesinlikle okumayın.
Evet, Phantom Pain çıkalı makul bir süre geçti. Geekyapar bünyesinde de oyun çıkacağı dönem epey yazdık yazıştırdık. Altından girdik üstünden çıktık. Fakat oyun bittikten sonra bir suskunluk bürüdü hepimizi. Yani biz oyun üzerine çok konuşuyorduk, çok konuştuk ama, açıkçası ben ve benim gibi pek çok MGS hayranı oyunun sonu ile ilgili yorum yapmıyordu. Yapıyorsak bile bunu kendi aramızda yapıyorduk komşulara ayıp olmasın diye.
Yani şimdi Kojima’nın hata yaptığını nasıl kabul edecektik? Kojima’nın oyunun sonunda ve hikayesinde büyük sıçışlar yaptığını kendimize bile itiraf etmeye korkuyorken, insanlara nasıl anlatacaktık?
Sonra kendimden utandıran o cümleyi kurdum;
“Çok güzel bir açık dünya oyunu ama bir Metal Gear oyunu değil”
Bu cümle, dedebeylerin kurduğu bir cümleydi. Genel olarak 90’larda ergen olmuş dedebeyer, oyun denilen şeyin izometrik ve tamamen yazılardan oluşması gereken bir şey olduğunu düşündüklerinden, yeni Fallout oyunlarını da beğenmezlerdi. “Çok güzel bir wasteland oyunu ama bir Fallout değil” derlerdi.
Bir dedebeye mi dönüşmüştüm? Dönüşmüş olamazdım, dedebey olmak için daha çok gençtim…
Metal Gear Solid V: Phantom Pain’i çok uzun zaman beklemiştim. Hatta hayatımı Phantom Pain oynayacağım güne endekslemiştim diyebilirim. Kısacası benim için büyük bir olaydı. Kojima’nın Konami ile yaşadığı şeyin boyutunu kavradığımda, görüp görebileceğimin bu olduğunun da farkına varmıştım. Kojima sonunda istemese de bitiriyordu, benim için buraya kadardı.
Sonra Phantom Pain çıktı, oynadım, günlerce heyecanla sonunda ne olacak dedim. Açık dünya oynanışı aklımı aldı, her tape benim için ayrı bir “çay-sigara” seansına dönüştü. Quiet geldi, Quiet gitti. FOB oynanışına hasta oldum, eninde sonunda o mendebur The Truth görevini yaptım, iyi bir küfür ettim. Zaten 2.5 yıl önceden tahmin ettiğimiz bir hikaye kırılışını bize böyle ucuz bir şekilde yedirmeye çalışmalarına kızdım.
İşte o an, içimdeki dedebeye yenildiğimi anladım. İşte o an, insanların neden dedebey olduğunu da anladım.
Dedebeylik tamamen bir şeye saplanıp kalmaktan dolayı gerçekleşiyordu. Ben yıllarca Metal Gear Solid serisi olarak adlandırdığım şeyin tamamen tek anlatım üzerinden giden bir aksiyon filmi olduğunu düşünüyordum. Kojima’nın uzun ara sinematiklerle bana hikayeyi anlatmasına öyle alışmıştım ki, Phantom Pain’in bu “sessiz” hali bana bir çeşit ihanet gibi gelmişti…
Kısacası karanlık tarafın oyununa gelmiştim ve kırılmıştım. Phantom Pain kutusu salonumun bir köşesine atılmıştı, dönüp bir daha bakmadım, oyunu da %100 bitirmeye çalışmadım.
Peki ne değişti? Oyunun sonunun değişmediği bariz. Sanırım beni uyandıran şey Fallout 4’ün çıkışı oldu. Fallout 4 çıktıktan sonra bütün yaşını başını almış garip dedebeyler ortalıkta “Böyle Fallout 4 olmaz, oyunun başında Power Armor veriyorlar, New Vegas daha iyiydi” ayarında gezmeye başlayınca, bende bu insanlardan biri olmak istemediğim için, Phantom Pain durumunu yeniden ele aldım.
Fakat gerçekten dedebeyliğim haklı mıydı? Sonuçta Superbunnyhop bile Phantom Pain’in “olmadığını” söylüyordu videolarında. Superbunnyhop davamıza ihanet edecek biri değildi, o neden öyle diyordu?
Oturdum düşündüm, bir bir elimdeki verileri değerlendirdim, diğer insanların fikirlerine baktım. Phantom Pain’de beni en çok rahatsız eden şey neydi?
Sanırım beni en çok rahatsız eden şey, normal bir “Medic” olarak Big Boss’un yapabildiği her şeyi yapıyor oluşumuzdu. Şimdiye kadar saygı duyduğum bir karakterin bu kadar ucuz bir numaraya başvurması beni ayar etmişken, bir de efsane olarak bilinen bu adamın yaptığı çoğu şeyin aslında onun daha önce hiç bilmediğimiz bir adamının yapıyor olmasına bir defa inanamamıştım.
Kimdi bu medic? Kim oluyordu? Madem birisini alıp bambaşka birisi yapabiliyordunuz, neden Les Enfants Terribles projesi ile uğraştınız? Üç tane adam kaçırıp onları da aynı Venom Snake gibi Big Boss olmaya şartlasaydınız, uğraşmaya ne gerek vardı?
Yani benim oyunla ilgili en büyük sıkıntım, “Medic” karakteri olarak bizim “hiç kimse” olmamız.
Tabii ben bunun aslında Kojima’nın hayranlarına bir çeşit saygı duruşu olduğunu göremedim.
Metal Gear Solid serisi hep dördüncü duvarı kırıp oyuncuyu bir şekilde karakterin içine sokmasıyla ünlendi. Fakat, Solid Snake’I canlandırdığımızda, Solid Snake olmuyorduk. Metal Gear Solid 2’de bile, Raiden oyunun sonunda adımızın yazdığı künyeyi atıp kendi karakterini ediniyordu. Biz oyuncu olarak hep izleyiciydik ve belirli bir anlatım sürekliliğinde bazı şeylere şahit oluyorduk. Asla oyunu tam olarak oynamıyorduk, asla içinde değildik.
Fakat Phantom Pain’de o kadar çok şey yapıyorsunuz ki. Bütün Motherbase yönetimi sizde, görevlerin hepsini bir bir yapmak sizde. Askerlerinizi tek tek elinizle seçiyorsunuz. Her şeyi birebir Venom Snake olarak yaşıyorsunuz. Sahnelerde konuşmamanız, sürekli sessiz kalmanız ve geçmişinizle ilgili hiç bir şeyi bilmiyor oluşunuzun en büyük amacı, Venom’un aslında biz olması.
Hipnoz, karakter aşılama ve benzeri muhabbetleri boşverin. Venom yapabildiklerini yapıyorsa bunun sebebi biziz. Bütün o hipnoz muhabbetleri sadece oyunun kendi anlatısı içinde kendi kendini ikna etmek için yaptığı bir şey. Venom’un yaptıklarını yapabiliyoruz çünkü Big Boss’un tecrübesine önceki oyunlardan sahip olan biziz.
Biz, Phantom Pain’in başında Big Boss olduk ve oyunda yaptıklarımızla bunu hak ettik.
Venom daha az konuşuyor çünkü aslında bizim tepkilerimiz aslolan. Hareketlerimiz, hikaye ile tanımlanıyor fakat bu hikayenin içinde yapabileceklerimizi yine biz belirliyoruz, açık dünya oynanışının anlamı tamamen bunu yapabilmemiz üzerine. Karakterlerle kendi ilişimizi kendimiz kuruyoruz. DD ve Quiet bu bağlamda tamamen bize özel karakterler, bize ait karakterler, Big Boss ile hiç bir ilgileri yok.
İşte bunu fark ettikten sonra, sanırım Phantom Pain’in günahlarını affetmeye ve Kojima’ya tekrar güvenmeye hazırım.
Öte yandan, bütün bunlar sadece benim yüklediğim anlamlar olabilir, fakat bu anlamları ben yüklediysem, demek ki Venom Snake muhabbetinin hakkını vermişim.
Kojima gerçekten bunu yapmaya mı çalışıyordu bilmiyorum. Ama bu saatten sonra ne önemi var ki?