Öncelikle oyunumuz Amplitude Studios tarafından yapılmış, onu söyleyelim. Türü tur tabanlı strateji. Yani devamlı rastgele yaratılan haritada bir siz, bir düşmanlarınız sırayla oynuyorsunuz. Çok standart olarak; alıyoruz liderimizi ve/veya keşif için seçtiğimiz kişileri, başlıyoruz haritayı didik didik ederek gezmeye. Gezinirken oyunda kullanılabilecek olan bir çok kaynak buluyoruz. Buraya kadar her şey oldukça sıradan, peki sıradan olmayan ne? Anlatayım: Halklar.
Oyunda, haritada “orada ne var, burada ne var, oo altın at cebe” diye ilerlerken, sık olarak karşınıza bazı topluluklar çıkıyor. Bu toplulukların her birinin kendi düşünce ve istekleri var. Bazıları intikam peşinde bazıları ise -oyunun tadını kaçırmamak açısından çok söylemeyeyim- farklı şeyler peşinde. İstediklerini yaptığınız zaman size katılıyorlar. Bu tür gruplarının tek başlarına az etkileri olsa da, bilirsiniz strateji oyunlarında bazen bir adam bile çok şeyi değiştirir. Bazıları cidden çok uğraştırıyor insanı, o noktada düşünüyorsunuz, “bu adamlar bana çalışsın diye ben onlara çalışıyorum. Kim yönetici kim yönetilen oldu” diye.
Peki açıkladık da, bu mekanik güzel olmuş mu? Yani fena değil ama yüksek derece sabır istiyor. Ay bu şunu istiyor, dur gelmişken şunu yapayım, aa şu da vardı bak asla şimdi bize katılmazlar falan derken bayağı bir uğraşıyorsunuz. Yine bu halkların istekleri yanında diğer kaynaklara, gelişimlere ve şehrinize de özelliklere de dikkat etmeniz gerekiyor. Yoksa basitçe anlatayım ayvayı yiyorsunuz.
Oyuna başladığınızda bir kaç işçi, gözlerini dikmiş size bakıyor. Kırmıyorsunuz çalışma isteklerini ve sizin için bir noktaya şehir kurmalarınıza izin veriyorsunuz. Ne muhteşem bir kralsınız öyle! Tabii tek kuracağımız şehir bu olmuyor, ilerledikçe benzeri şehirler de alabiliyor ve kurabiliyorsunuz. Yine oyunun orijinal kısımlarından bir tanesi ise yeni bir şehir diktiğinizde, şehrin yakınındaki kaynakları, şehirleri ve diğer beyin bulunduran bir çok şeyi silahla ya da diplomatik yeteneklerle dize getirebiliyor olmanız. Bu açıdan oyunda fazlasıyla opsiyon olduğunu söyleyebilirim; isterseniz sözel kabiliyetlerle adım adım herkesle ilişkilerinizi geliştirebliyorsunuz, yine eğer isterseniz kılıcınızı düşmanlarınıza indirebiliyorsunuz. Dengeli gitmek de oldukça mümkün.
Oyunda 5 farklı kaynak var; Yiyecek, endüstri, dust (garip toz gibi bir şey), bilim ve etkileme (influence). Yiyecek bina yapımında ve asker yapmaya yarıyor. Dust için kısaca para birimi diyebiliriz, endüstri yine bina ve bazı üniteler için gerekli, bilim için açıklamaya çok gerek yok, araştırma-geliştirme için kullanılıyor. Gelelim belki de bu kaynaklardan en önemlisi olan Etki yani influence’a. İzlediğiniz strateji ve davranışlara göre diğer büyük halkların size bakışları değişiyor. Yani onları iyi ya da kötü olarak etkiliyebiliyorsunuz. Acımasız oldunuz mu bazılarının hoşuna giderken bazıları da sizden bu sebeple uzaklaşıyor, yani kısacası herkesi aynı anda mutlu etmek zor. Bu yüzden de oldukça gerçekçi. Şunu tavsiye edebilirim ki ister saldırgan bir tavır izleyin isterseniz barışçıl olarak takılın mutlaka, ama mutlaka gelişmeye önem verin. Ne kullanıyorsanız onu geliştirin hiç vakit kaybetmeyin. Doğru geliştirmeleri doğru zamanda yapmak oyunda çok önemli bir yer tutuyor.
İşi özetleyecek olursak; Endless Legend gerçekten sabır isteyen, kendi türünde gerçekten çok fazla ayrıntı barındıran ve tekrar söyleyeyim sabır isteyen bir oyun. “Bana strateji olsun, detaylı gerçekçi olsun, ben kız arkadaşımı, ailemi falan unuturum yaz tatilini bununla yerim” diyen oyuncular için ideal. Ama biraz sabırsızsanız, biraz daha ilk elden aksiyon istiyorsanız başka yazılarda başka oyunlarda görüşmek üzere.