World of Warcraft’ı vanilla döneminde, yani çıktığı 2004 senesi ile ilk ek paketi The Burning Crusade‘in etrafı şenlendirdiği 2007 senesine kadar geçen zaman diliminde oynadıysanız zaman içerisinde kendinizi, kimsenin empati kuramayacağı ve bu saatten sonra kimsenin de paylaşamayacağı bir takım hisleri anımsarken buluyorsunuz. Bir muhabbet açılıyor mesela, ucundan kıyısından vanilla WoW’un bir mekaniğine dokunuyor. Hemen bağlantıyı kuruyor beyniniz. Kuruyor ama, ne fayda; anlatacak biri yok ki?
İşte bu yazı, sadece bu hissi paylaşanları bulup tespit etmek üzere yazıldı. World of Warcraft’ın vanilla dönemi, birkaç milyon kişi beraber şöyle bir şeyler yaşıyorduk devamlı. Ve bunlar, sadece vanilla World of Warcraft’a özgü şeylerdi. Mesela.
1. Şehirlerde Lüzumsuz Gibi Grup Beklemek
Dungeon Finder yokken, Dungeon Finder’a benzer mekanikler dahi gelmemişken World of Warcraft’ta grup bağırarak bulunurdu. Yalnız her yerde bağırmak olmazdı tabi. Ortalık bir yerde bağıracaktınız ki, sesiniz duyulsun. Bu yerler de az çok belliydi zaten. Horde Orgrimmar’da toplanırdı, Alliance Ironforge’da. Herkes orada olduğu için, grup arıyorsanız, sizin de orada olmanız icap ederdi. Siz de gidip, yeterli sayıya ulaşana kadar avaz avaz bağırırdınız: LF3M SM GY. Ve sonra da eklenirdi illa ki:
“yalnız daha fazla Hunter’a gerek yok”
Ki, demişken…
2. Yetenek Avcısı Gibi Priest Kovalamak
Priest, vanilla World of Warcraft’ta halı saha kalecisi gibi bir şeydi. Bunun sebebi, sınıfa level atlatmanın zor olmasıydı, hele ki Holy ağacını seçtiyseniz. Holy’yi seçmek de zorundaydınız, çünkü diğer tip Priest’lerin bir kıymeti yoktu vanilla WoW dönemi. Hakeza Druid’ler, Paladin’ler ve Shaman’lar da çok healer’dan sayılmıyorlardı; en azından bir Priest kadar değillerdi. Bu yüzden de habire Priest arıyordunuz dungeon’lara. Para teklif edenler olurdu, bir tane kaliteli Priest buldu mu kaçmadan yapabildiğimiz kadar dungeon yapalım diye ekran başında sabahlayan olurdu, sunucudaki makul seviyeli tüm Priest’leri listeleyip her birine tek tek şevk dolu whisper atanlar olurdu…
Ha ama, diyelim ki buldunuz Priest’i. Warrior da geldi bir yandan. Sonra?
3. Scarlet Monastery Yürüyüşü (Ve Yürüyüşler)
Bakın, “yerden gitmek” anlamında demiyorum. Yürüyordunuz. Vanilla WoW mount konusunda nedense çok katı bir tutum sergiliyordu. Level 40’tan önce zaten hayal etmek bile anlamsızdı. Level 40’taki mount için de çok para gerekiyordu. Yani çok para. Kötüsü, bu parayı denkleştiremediniz diyelim? Yanardın. Çünkü her yer çok uzaktı vanilla WoW’da. Aldın grubunu mesela Ironforge’dan. Scarlet Monastery‘ye gideceksin diyelim. Scarlet Monastery 35-45 arası bir zindan kompleksiydi, ve o level aralığının en düzgün lootları oradan düşerdi. Yani hem gitmek zorundaydın, hem de giderken mount kullanmak genelde mümkünatsızdı.
Topladın grubu Ironforge’dan. Önce bir uçuş yapardın. Scarlet Monastery Horde bölgesinin göbeğinde ve Eastern Kingdoms kıtasının da en kuzeyinde olduğu için en yakın Hillsbrad’e uçardı Alliance üyeleri. Oradan sonra da yürüyüş başlardı. Bir süre yayan gidip, Alterac Vadisi’nin karlı dağları tarafına varıldıktan sonra Dalaran’ın yanından Lordamere Gölü‘ne gidilirdi. Buradan sonra suya atlanır, rahatsız edici Murloc’lar arasından yüzmeye başlardınız. En sonunda Undercity’nin kanalizasyon çıkışının oradan karaya ayak basılır, şehrin yanından muhafızlara gözükmeyecek şekilde süzülünür, en nihayetinde de Scarlet Monastery kapılarına varılırdı. Tam o noktada kimsede anahtar olmadığı fark edilirse yaşanan hüsran ise, kelimelere dökülemeyecek bir şeydi gerçekten.