4. Stranglethorn Vadisi Dövüşleri

Vanilla world of Warcraft 10

Ben hayatımda zibilyar farklı MMO oynadım. STV gibi bir yer daha hiç görmedim. Görmem de mümkün değil sanırım, zira Stranglethorn Vadisi gerçekten kasten tasarlanmış bir yer değildi. Bunu biliyoruz, çünkü Blizzard sonrasında STV’de yaşananları kendi eliyle tasarlamayı çok denedi; Winterspring‘de, Tol Barad‘da… Ama organik bir gariplikti STV’ninki. Çünkü bölge aynı anda;

  1. hem oyunun uzun süre boyunca tek 20 kişilik raid’ine,
  2. hem oyunun en dikkat çeken ve denenen grind’larından birine,
  3. hem oyunun en büyük nötr şehrine
  4. hem oyunun “tek” gladyatör arenasına,

ev sahipliği yapıyordu. Bu da koskoca diyarı bir yolgeçen hanına çeviriyordu elbette. Zul’Gurub’a raid’e giden 20 kişilik Horde ekibi, yolda Nesingwary grind’ı yapan 2 arkadaşı keser, onlar Booty Bay’de gemi bekleyen guild arkadaşlarını çağırır, yukarı çıkılırken olaya arenada kavga bekleyen heyecanlı çocuklar da dahil olurdu. Olan genelde samimiyetiyle orada level 32’den 33’e çıkmaya çalışan gariban yavrucağa olurdu; ama o da küsmez, pısmazdı. Onun yerine intikam yeminleri eder, kendi 60 olunca aynı hainlikte keseceği minnoş oyuncuları düşünür, mezarlıkta sıra beklerdi.

 

5. Meydan Yerinde Epik Set Görmenin Anlaşılamaz Hayreti

Vanilla world of Warcraft

O dönemlerde oyuncular, iletişim yöntemlerinin oyun-içi / oyun-dışı güdük olmasından mütevellit birbirleriyle vakit geçirmek için oyunun içinde kelimenin sanal anlamıyla yüz yüze gelmek zorundaydılar. Bunun için bazı guild’ler oyun içinde gözüne arsa kestirmiş, bazıları da alternatifler oluşturmuştu. Lion’s Pride Inn en gözde örneğiydi mesela. Ama bunlar istisnaydılar. Çoğunlukla her oyuncu, aktif olarak bir zindan / raid ya da grind yapmadığı zaman şehir meydanında takılırdı. Bu şehir meydanları da belliydi. Gerçek hayatta olduğu gibi, World of Warcraft’ta da şehirlerin önemini ekonomi belirlerdi. Oyunun ana ticaret damarı Auction House’lar sadece Ironforge’da ve Orgrimmar’da vardı. Onların önleri bu yüzden ana baba günü olurdu.

O şehir meydanlarında genelde düşük seviyeli, halktan, serf oyuncular takılırlardı; çünkü son seviyeye gelmiş ve ya mareşallik ya da diğer oyuncuların sadece Thottbot’ta modelini gördüğü epik setlerin peşinden koşan Level 60 lordlar genelde akşam raid’ine gider, sabah Kuzey taraflarında zor mount kovalar, öğlenleyin de canı çekerse Alterac Vadisi’nde at koşardı. Fakat arada, ama sadece ara sırada, halkın arasına iner ve gezerlerdi. Yemin ediyorum çocuk gibi sevinirdik görünce. Bir Grand Marshall görmek, bir Judgment seti görmek büyük olaydı. Kesin Inspect çakılırdı. Belki ekran görüntüsü alınırdı. Arkadaş bile çağıran olurdu yani, ne diyorsunuz?

 

6. Kuşçunun Önünde Üst Üste Binmiş AFK Bireyler

Vanilla world of Warcraft 6

World of Warcraft vanilla döneminin en anlamsız, manasız, neresinden baksan ahmakça olan mekaniği Flight Point’lerin birbirlerine otomatik bağlanmıyor oluşuydu. Zaten mount meselesinin zorluğundan söz ettik. FP’ler mecburdu yani. Bir de uzun yoldu çoğu. Auberdine – Theramore hattında kitap bitirilirdi mesela. Eğer orada aktarma yapacaksanız da, oyun bunu sizin için otomatik yapmazdı. Beş dakika Theramore’a uçtuktan sonra, oradan bir ikinci Tanaris kuşuna kendiniz binmeniz gerekirdi. Pek çok oyuncu kuşa binip sonra Alt-TAB yaptığından, bu kavşak kuşçularının önünde AFK oyuncu birikmesi demekti. AFK olan da çöktüğü için, tam aynı yerde, tam aynı şekilde oturan on beş oyuncu gibi sahneler görmek mümkün, ve bilakis de çok keyifliydi.

 

7. Ahn’Qiraj

Bunu hiç saklamanın, gizlemenin bir manası yok. Ahn’Qiraj gibi bir şey, bir MMO’nun başına bir daha gelmeyecek muhtemelen. WoW’da AQ öncesi raid vardı. WoW’da AQ öncesi event de olmuştu elbette. Sonrasında da oldu. Ama Ahn’Qiraj gibi bir şey, o zaman pek çoğumuz için hayal edilemeyecek kadar masaüstü kokuyordu buram buram.

Öncelikle, Blizzard’ın o dönemki fetişi uyarınca Ahn’Qiraj içeriklerinin kilitli kapı arkasında olması kimseyi şaşırtmamıştı. Şaşırtıcı olan, bu kilidi açmak için yapılması gerekenlerdi. Kapıyı sadece Scepter‘ı tutan bir kişi açabilirdi. O bir kişinin, Scepter’ı inşa etmesi için ise ciddi bir guild desteğine ihtiyacı vardı. Ciddi guild’ler o zaman 40 kişi beraber raid ederlerdi. 40 kişiyi idare edip de Ragnaros’un karşısına çıkartacak kadar kuvvetli olan guild sayısı zaten sunucu başına taş çatlasın ondu, hadi diyelim ki on beşti. O guildlerden en güçlü olanı genelde belliydi. Scepter görevini de onlar üstlendi.

O guild ve o birey harıl harıl Scepter’ı birleştirmeye çalışırken bir yandan da sunucunun geri kalanı gerekli kaynakları toplamaya çalışırdı. Kaynakların hepsi, kapı açıldıktan sonra yaşanan savaş için gerekli şeylerdi. Bandajlar, yiyecek ve içecekler, iksirde kullanılacak ot ve bitkiler, işlenmiş işlenmemiş metaller, dikimi yapılacak deriler ve kumaşlar… Öyle bir, iki değil. Koskoca bir Alliance‘a yetecek kadar. Koskoca bir Horde‘a yetecek kadar. Oyuncular kamçılansın diye de, bir meta taraf eklenmişti işin içine üstelik. Sunucular birbirleriyle yarışıyorlardı.

O zaman benim oynadığım sunucu, The Venture Co, mevcut iki RPPvP sunucusundan biriydi, öbürü ise Defias Brotherhood‘du. Bu sebepten olsa gerek, Ahn’Qiraj boyunca biz TVC sunucusu olarak DB’ye bilendik. Onlar da bize kın kuşandılar. Bu şekilde birbirine benzeyen her iki üç sunucu, kaynakları birbirinden önce tamamlamaya, Scepter’a sahip guild’in de neye ihtiyacı varsa sağlamaya çalıştılar.

Ben, ki naçizane ancak Zul’Gurub kapılarına gelmiş bir guild’in master’ıydım, kendimi krallığıma sadakat yemini etmiş beylik gibi hissediyordum. Her gün ırgat gibi dağ tepe geziyor, topladığımız kaynakları Ironforge’daki yetkili abla ve abilere teslim ediyorduk. Bir gün, yine alnımızdaki teri silmiş, Ironforge’da soluklanırken o haberi aldık. Ahn’Qiraj kapıları açılmıştı. Savaş başlamıştı. Feralas’tan, Tanaris’ten haberler alıyorduk. Kuşlar kara havadisler getiriyordu. Saldırı altındaydık.

Mübalağa ediyorum sanıyorsunuz, ama birebir böyle yaşandı olaylar. Kapıların açılmasıyla beraber belli başlı yerlerde kristallerin peydah olması planlanmıştı. Öyle de oldu. Kristallerden akın akın böcek geliyor, bütün askeri iletişim kanalları “Aman şurası saldırı altında, vay başım burası yanıyor” diye parlıyordu. Heyecan verici, soluk kesici bir deneyimdi bunun bir parçası olmak. Aylar boyunca o kapı açıldığında olacaklar için kaynak toplamış, Scepter sahibi guild’in yaptıklarını dedikodulardan dinlemiş, bugünü beklemiştik. Pek çoğumuz Ahn’Qiraj’ın içini hiç görmedi. Ama hiçbirimiz Ahn’Qiraj’ın açılan kapılarından çıkanlara karşı Azeroth’u savunduğumuz o günü unutmadı.

 

Ben eminim, şimdiki oyunlardan da genç nesillere benzer şeyler yaşatan vardır. Benzer hisler uyandırıyor, benzer anılar yaratıyordur. Böyle bir mukayese derdinde değilim. Vanilla World of Warcraft, daha iyi ya da daha kötü bir deneyim değildi. Ama daha farklıydı. Ve o farklılığı içerisinde tarihte donulu kaldı. Geri dönmek ya da dönebilmek değil mesele. Vanilla WoW, o zaman yaşanan olaylar bütünüydü bir anlamda, sadece kodu iskeleti değildi oyunun. Ve o gerçekten unutulmaz bir olaylar bütünüydü.

Kuşçusundan, Ahn’Qiraj’ına kadar.

1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.