Bu yazıya başlamadan önce, trend ve akım arasındaki farkı ayrıştırmak lazım önce. Oyunlar hem bir sanat dalı, hem de bir teknolojik ürün olmak gibi ilginç bir konuma sahipler. Ürünlerin akımı olmaz, sanat dalları da trendlere pabuç bırakmazlar; fakat söz konusu video oyunları olunca ikisi birden gözlemlenebiliyor zaman zaman. Akım dediğimiz şey, dönemin şartlarıyla şekillenir. Yaratıcıların zihinlerinin kolektif olarak belirli yerlere yönelmesinden peydah olur. Trend dediğimiz şey ise satan ürünlerin çoğaltılmasıyla ortaya çıkar. Genelde de İngilizce’de “gimmick” denilen şeyler üzerinden şekillenir.
Oyun dünyasının akımları başka bir yazının konusu olsun, gelin biz burada trendlere bakalım. Spesifik olarak da tutmayanlarına. Bazı trendler (MOBA, Hayatta Kalma Oyunları, İnşa Oyunları) kendi alt janrlarını yaratır ve uzun ömürlü olurlar. Bazılarını da öyle olacak sanırız ama, kuruyup giderler yıllar içerisinde. İşte bu yazıda onları bir analım, ne dersiniz? Tamam mıyız? Buyurun o hâlde!
1. Full Motion Video
İlginçtir, oyun dünyası kartuşları ve disketleri geride bırakıp optik disklere geçiş yapınca inanılmaz bir kafa karışıklığı yaşadı. Gerçekten. Bir anda oyun geliştiricilerinin önlerinde doldurulamayacak kadar devasa gözüken hafıza kapasiteleri vardı. Kimileri bunu muhteşem soundtrack’ler ve el yapımı ara sahnelerle doldurmaya çalıştı ama, kimileri tüm oyunların amacının gerçeği kopyalamak olduğunu düşündüğünden, olayı direkt “e abi aralara film çekelim?” durumuyla çözmek istedi.
Ne oldu? Wing Commander, Night Trap, Phantasmagoria gibi münferit birkaç örnek dışında FMV pek başarılı sonuçlar elde edemedi. Bunun birincil sebebi, FMV ara sahnelerde oynaması için tutulan aktör ve aktrislerin yetersiz olmasıydı şüphesiz. Üstelik yıllarca Sonic’e “That’s super, man!” dedirtmekten daha komplike replikler çıkartmamış olan geliştiriciler bir anda gerçek insanların söylemesi gereken cümleleri kotaramadılar. Sonuç itibariyle FMV’ler 90’ların başlarında başlayıp, ortalarında eriyen bir trend olarak kaldı mazide.
2. Diablo Klonları
Oyun dünyası kendi alt janrını yaratan oyunların ismini uzun süre yad etmek konusunda bir numaradır. Yıllarca birileri onlara First-Person Shooter demeyi akıl edene kadar karakteri birinci kişi perspektifinden yönettiğimiz aksiyon oyunlarına “Doom klonu” dendi, hakeza açık dünya aksiyon oyunları bir süre “GTA klonu” adıyla bilindi, şimdilerde de ne zaman bir oyun size bir şeyleri yıkıp yeniden yapma imkanı verse ona “Minecraft klonu” diyiveriyoruz.
Diablo klonları da bu isimle ortaya çıktılar. Şimdilerde onlara hack ‘n slah RPG diyoruz, ama aslında çok bir şey dememiz de gerekmiyor; zira pek fazlaları kalmadı artık ortalarda. Oysa ki 90’ların sonu ve 2000’lerin başında herhangi bir “Yeni çıkan oyunlar” listesine bakıp da bir Dungeon Siege, bir Sacred ya da bir Titan Quest görmemek elde değildi. Saydıklarım görece iyi örnekler olduğundan “Niye bitti ki bu sistem?” diyebilirsiniz, ama her Titan Quest için yirmi milyar tane de Icarus: Sanctuary of the Gods vardı…
3. Tycoon Oyunları
Tycoon oyunları aslında günümüz oyun dünyasında kendilerine ufaktan da olsa bir yer bulabiliyorlar. Şimdilerde telefonda insanların üzerine kamyonla para fırlattıkları bir sürü küçük oyun Tycoon seleflerinin izinden yürüyorlar. Bir iş alanı belirle, oyunculara bir alan ver, işletsin ve genişletsinler. Günümüzde bu formül pek çok free-to-play oyun tarafından uygulanıyor, hatta öyle ki, pek çok efsane Tycoon serisi mobile geldiler bir veya öteki şekilde.
Fakat biz bunları yeterli bulmuyoruz. Bir zamanlar, özellikle 2000’lerin ortalarında kelimenin tam anlamıyla her şeyin Tycoon oyunu yapılıyordu. Lunaparklar, hastaneler, kumarhaneler, alışveriş merkezleri, hastaneler, pastaneler, postaneler… Gerçekten de her zevkin Tycoon oyununu bulmak mümkündü. Bunu da bir alt tür olacak sanıyorduk, ama olmadı. 2000’ler yerini 2010’lara bırakırken yapımcılar söz birliği etmişçesine bıraktılar Tycoon yapmayı. Neden? Yahu şöyle güzel bir Tycoon oyunu oynamak hakkımız değil mi bizim de?
4. 2. Dünya Savaşı Oyunları
Bu… Bu trend bir ara çok korkutuyordu beni. Gerçekten. Bir ara ciddi ciddi 2. Dünya Savaşı Oyunları asla bitmeyecekler zannettim. Artık silah dendi mi akla M1 Garand geliyordu, hiçbir oyun tepenize mitralyöz kurşunları yağdırmadan drama yaratamıyor gibiydi, rüyalarıma Normandiya çıkartması falan girmeye başlamıştı…. FPS dediğin şey Medal of Honor, Battlefield ve Call of Duty’ydi o zamanlar. Sadece FPS de değil, Company of Heroes, Hidden & Dangerous, Blitzkrieg, Commandos ve sayısız uçak, tank ve denizaltı simülasyonu.
Sonra ne oldu? Trenin başını çekenler bir bir terk ettiler. Tam olarak kırılma noktasını tespit etmek mümkün: Call of Duty 4: Modern Warfare çıkıp da seriyi modern zamanlara taşıyınca, 2. Dünya Savaşı çok sönük gözüktü insanların gözüne. Hatta bundan mütevellit Treyarch’ın öteki Call of Duty serisi de kendini güncelledi, daha ileri bir zamana attı. Battlefield zaten gemiyi uzun süre önce arkada bırakmıştı. Geri kalanları da bir bir geldiler peşlerinden. Şimdi 2. Dünya Savaşı oyunu diye bir şey kalmadı pek. Oyun dünyası bu trende geri döner mi? Bilmiyoruz ama yalan olmasın, bize zor geliyor…
10 Comments
hiçbirini alamadan modaları geçti gitti ya la.
ben ps2’den ve 512 mb ram’den sonra tıkandım, sadece seyrettim.
hala kinect filan çok gelişecek sanıyorum. 🙁
Kinect’in falan yerini Sanal Gerçeklik aldı. Ekrana bakacağımıza kafama kaskı geçirir direk ortama girerim trendi var artık.
siz eğer fmv, commandos ve benzeri gibi oyunları bir anda parlayıp sonra sönen saman alevleri olarak yorumlayabiliyorsanız şu an günümüzde oyun sektörünün geldiği noktaya bu adımlar sayesinde ulaşabildiğini göremeyecek kadar körsünüz. Ben 95 yılından beri bilgisayar oyunlarıyla gayet iç içeyim ve yukarda yazanların eski oyunlar hakkında tecrübesi olmayan oyunculara negatif fikirler vereceği kanısındayım. Bol farsça arapça kelimelerle insanlara edebiyat yapma çabanızı ve sadece kendi sevdiğiniz bakış açısından yorumlamanızı profesyonel bulmuyorum. Her alanda olduğu gibi dönemine iz bırakmış ve sektörün gelişmesine, insanları oyun oynamaya, hatta bu yolla sayısız kültürel paylaşımlar yapıp farklı uyruklardan bireyleri birbirlerine dahada yaklaştıran örneklediğiniz çoğu oyunun hitap teriminin saman alevi yerine *klasik* olarak adlandırılması tercihindeyim.
alp bence sen yazıyı çok yanlış anlamışsın dostum. yazı oyunlarla ilgili kalite, tarihi önem, etki ve statü bakımından tek bir laf etmiyor. yazı bireysel oyunlarla ilgili değil zaten.
tüm yazı “bir ara X tipi oyunlar çok vardı, artık yoklar” cümlesindeki X’leri bulmaya çalışıyor. bu kadar. objektif bir gerçekten söz ediyoruz burada. artık 2. dünya savaşı oyunları eski sıklığında yapılıyor mu? hayır. artık oyun şirketleri hareket kontrolüne kafa yoruyor mu? hayır. bu kadar basit…
siz eğer “fmv, commandos ve benzeri gibi oyunları bir anda parlayıp sonra
sönen saman alevleri olarak yorumlayabiliyorsanız şu an günümüzde oyun
sektörünün geldiği noktaya bu adımlar sayesinde ulaşabildiğini
göremeyecek kadar körsünüz.” tipi cümleler kuracak şekilde bu yazıyı anladıysanız, bi tuhaflık var demektir. :/
güzel yazı, baya kafa yorulmuş üzerine.
Episodik oyun trendi hala güçlü bir şekile devam ediyor. Son dönem adventure oyunları arasında bu trend hala yaygın, adamlar son Resident Evil oyununu bile parça parça satıyorlar. Eğer Geekyapar tahmin makinesi kimliğinizle yazdıysanız inanabilirim fakat episodik oyunlar listedeki diğer trendlerin aksine hala güçlü.
Güzel bir liste olmuş, bir arada bir dönem trend olan oyunlar üzerine daha spesifik bir listeyle gelin isterim. Hani örnek olması açısından, Mario ile başlayan, Street Fighter ile devam eden, Counter ile masaüstüne taşınan, Gta Vİce City manyaklığı derken, WoW’lara oradan da LOL’e kadar ulaşan şu oyunun evrimi üzerine de güzel bir yazı olur.
Liste güzel olmuş.
Nostaljik oldu yine… “Oha, hakikaten, ne oldu lan o oyunlara?” dedirttin.
Bugün piyasada ne kadar tek atımlık, free-to-play veya online oyun varsa tabanını oluşturup fiiyy diye aramızdan gidivermişler. Yalnız ben ilk maddeyi baya bilmiyorum, ya denk gelmemişim ya aklımdan çıkmış. Kesin bakmam lazım çok geyik çıkar oradan 😀
Eline sağlık.