4) Stu Macher
Stu halen benim en sevdiğim Ghostface. Jill Roberts ve Billy’nin annesi de başarılı katillerdi ama Stu’yu tüm film boyunca bir karakter olarak izlemek pek keyifliydi. Diğer tüm katillerimiz film boyunca ‘normal’ tiplermiş gibi gözüküp en sonunda birer psikopat çıkıyorlarken, Stu’yu tüm film boyunca deli olarak izledik. Açıkçası o hafif yarımakıllı, çocuksu, deli psikopat halini düşününce ara ara keşke ölmeseydi demiyor değilim. Sidney’nin üzerine televizyonu itmesi sonucu hakkı rahmetine kavuşan bu manyak kardeşimiz, eğer senaryo değişikliği olmasaydı 3. filmde karşımıza katil olarak çıkacaktı. Kısmet değilmiş.
3) Maureen Evans
Seride en çok üzüldüğüm ve en bok yoluna gittiğini düşündüğüm ölüm Maureen Evans olmuştu. Sırf copycat katilimiz Sidney’e mesaj versin diye tek suçu Sidney’nin anasıyla aynı ismi paylaşmak olan kızcağızı yüzlerce insanın gözü önünde çatır çatır harcamıştı. Bunun da ötesinde bu ölümü son derece üzücü yapan şey Scream’in devam filmlerinde yer alan ‘fake’ film Stab’in izlendiği sinema salonundaki insanların bunu bir oyun gibi görüp ciddiye almamaları ve kızın göz göre göre sahnede can vermesiydi. Jenerasyonun vurdumduymazlığı daha güzel anlatılamazdı sanırım. Casey’nin sahnesinden daha iyi değilse bile en az onun kadar etkileyici.
2) Tatum Riley
Bu sahne, etkileyiciliğini Tatum’un ölüm biçiminden olduğu kadar Rose McGowan’ın meme uçlarından da alıyor. Öhöm, işin şakası bir yana katille küçücük garajda iyi mücadele ettikten sonra garaj kapısına sıkışıp böylesine acı verici bir şekilde ölmeyi hak etmiyordu. Bu sahnede kedinin geçtiği deliğe sığabildiğini fark etmiş McGowan. Hatta o kadar rahatlıkla geçebiliyormuş ki, orada durabilsin diye McGowan’ın tişörtünü garaj kapısına zımbalamışlar. Normalde Wes Craven, garaj kapısını üstüne indirip boynunu kırmayı planlıyormuş ama asistanının aklına bu fikir gelmiş. Serinin en iyi ölümlerinden birini bulduğu için asistanı terfi ettirirdim herhalde ben. “Lütfen beni öldürmeyin Bay Ghostface, devam filminde de oynamak istiyorum” demişti halbuki, yazık ettiniz.
1) Casey Becker
Her şeyi başlatan sahneyi tabi ki de ilk sıraya koyacaktım. Burada mühim olan Casey’nin bıçaklandığı sahne değil. Bunu elbette yaratıcı bir ölüm olarak görmemek mümkün. Asıl şapka çıkarılması gereken şey, Wes Craven’ın burada gerilimi adım adım tırmandırıp yarattığı atmosfer. Dikkat ederseniz başından sonuna kadar asla acele etmiyor. Telefon ile başlayan psikolojik tacizler yerini yavaş yavaş fiziksel şiddete bırakıyor. Burada Sidney Prescott rolü teklif edilen Drew Barrymore’un ipleri eline alıp “bence açılış sahnesinde oynayayım, böylelikle hem seyirci şoke olur hem de filmin geri kalanında hiçbir karakterin güvende olmayacağını anlarlar” demiş. İyi de yapmış. Biraz da onun yapımcı kafası sayesinde modern zamanların en kült açılış sahnelerinden biri ortaya çıkmış.