Silmarillion Antolojisi serimizde şu ana kadar birçok karakterden, Valar’dan, Maiar’dan, düşmanlardan bahsettik. Fakat fark ettiyseniz konu hiç cücelerden açılmadı. İşte onların günü bugün! Size Aulë ve cücelerden bahsetmeye geldim, bir yaratılış hikâyesi tadında küçük bir “mit” anlatacağım.
Cücelerin hikâyesi Silmarillion’da “Aulë ve Yavanna’ya Dair” isimli bölümde anlatılıyor. Bu yazıda da baz alacağım esas kaynak elbette orası fakat kitabın dışındaki kaynaklardan da yararlandığımı belirteyim. Yararlandığım kaynakların hepsini aşağıda belirttim. Çok konuşacağım bir gün olacak bugün. Evet, yine. Hadi bakalım, hazırsanız hikâyeye başlayalım!
Kendi dillerinde Khazâd denen cüceleri Ilúvatar değil, Aulë yaratıyor arkadaşlar. Hikâyemiz şöyle başlıyor: Ilúvatar’ın Çocukları’nın geleceğini öğrenen Aulë, onlardan öğreneceği şeyler için o kadar sabırsızlanır ki Ilúvatar’ın Eä’yı tamamen yaratmasını bekleyemez. Böylece Ilúvatar’ın haberi olmadan, kendi başına işe başlar.
Melkor’un gazabı hala Arda’yı sarmaktadır, bu yüzden Aulë de kendi yarattığı bu ırkı olabildiğince güçlü kılar. Yalnız bir sorun vardır: Ilúvatar’ın Çocukları’nın boyunu, şeklini ve şemalini de bilmiyordur. Bu nedenle bu ırkı, bugün cüceler olarak bildiğimiz surette yaratır. İşi bittiğinde ortaya çıkan bu ırktan memnundur aslında. Fakat Ilúvatar’ın, kendisinden habersiz olarak gerçekleşen bu yaratımdan elbette ki haberi olur. Ilúvatar ona bir güzel azar çeker, onun kuvvetinin bu iş için uygun olmadığını söyler. İradesinin yeterince güçlü olamayacağını belirtir.
Aulë, Ilúvatar’ın bu sözleri karşısında kendini açıklama ihtiyacı hisseder. Eä’nın güzelliğini, ihtişamını görebilsinler diye onları yarattım, der. Arda’nın büyük bir bolluk içinde olup böylesine ıssız olması onu sabırsız kılmıştır, o da böyle bir işe kalkışmıştır işte. Bir şeyler üretmeyi, yaratmayı çok sevdiği için yapmıştır, Ilúvatar ile kendisini bir tutmak istediği için değil. Bunlarla da yetinmez, bir de şunu söyler:
Bir evlat olarak, senin bana verdiğin bu ellerle yaptığım bu şeyleri sunuyorum sana, kabul edersen. Dilediğince senindir onlar, her ne yapmak istersen. Yoksa uygun olan, haddimi aşıp da becerdiğim bu işi kendi ellerimle yok etmem midir?
J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal
Bu sözleri sarfettikten sonra Ilúvatar’ın cevabını beklemeden eline devasa bir tokmak alır, amacı gerçekten de kendi yarattığı bu ırkı yine kendi elleriyle yok etmektir. Ilúvatar bu noktada araya girer, onu durdurarak cüceleri kabul ettiğini, bu yaratılan ırkın artık kendi yaşamlarını sürdürebileceklerini söyler. Böylece Aulë bağışlanır, cücelerin soyu da devam eder.
Durum böyle olmasına rağmen Ilúvatar, kendi yaratmadığı cücelerin İlkdoğanlardan önce gelmesini kabul etmek istemez. Zaten cüceler de Ilúvatar’ın Çocukları arasında sayılmaz, kendisi yaratmadığı için. Böylece, “kabullenişimin çocukları” dediği cücelerin taşlar altında uyumasını ister. Zamanı gelince “seçimlerimin çocukları” dediği elflerin uyanışından sonra uyanacaklar ve onların yanında yaşamaya devam edeceklerdir. Aulë, Ilúvatar’a karşı çıkmaz ve yarattığı bu yeni ırkı, yani Cücelerin Yedi Atası‘nı uykuya yatırır.
Onlara göre, yapıcıları Aulë, onların söyleyişiyle Mahal, onları gözetir ve öldükten sonra onlar için ayrılmış bir salonda, Mandos’ta toplardı hepsini. Çünkü Aulë onların kadim Atalarına, Son geldiğinde Ilúvatar’ın cüceleri de kutsayıp Çocuklar arasında bir yer vereceğini bildirmişti.
J.R.R. Tolkien, Silmarillion, İthaki Yayınları, Çev:Berna Akkıyal
Aulë, hanımı Yavanna’ya bütün bunları anlattığında Yavanna ona, kendisine çok geç haber verdiği için cücelerin kendi yarattığı şeylere duyacağı sevginin az olacağını söyler. Zira cüceler ilk olarak kendi yaratıcıları olan Aulë’nin yarattıklarına sevgi duyacaklardır. Bunun üzerine Aulë onun endişelerinin yersiz olduğunu zira yalnızca cücelerin değil, elflerin de Yavanna’nın yarattıklarını kendi isteklerine göre şekillendireceklerini söyler. Bu sözler üzerine Yavanna’nın içine bir keder düşer, Manwë’ye gidip ondan fikir almak ister.
Anlamalısınız ki Melkor’un zamanında onun yarattığı her şeyi mahvetmesi Yavanna’yı o kadar üzmüştür ki, sevgiyle yarattığı her şeye zarar gelebileceğini düşünerek temkinli davranmaya başlamıştır artık. Elflerin de cücelerin de kendi yarattıklarını istedikleri gibi çekip çevirebilecek olmaları, ona Melkor’un gazabını hatırlatır. Ya Melkor’un lafına gelirlerse, ya Melkor bir kez daha onun yarattıklarına el sürerse? Yok mudur onun yarattıklarını koruyacak bir ruh? İşte Yavanna, Manwë’ye aynı bu şekilde dile getirir endişelerini.
Manwë, onun söylediklerini dinledikten sonra Yaratılışın Şarkısı’nı düşünür. Ainulindalë’de, Eru Ilúvatar onlara korkmamalarını ve Yavanna’nın yarattıklarının korunacağını söylemektedir. Ilúvatar, Manwë’ye şunu söyler: Yavanna’nın yeryüzünde sevgiyle yarattığı her şey, “Ağaçların Çobanları” ismindeki ruhlar, yani Entler tarafından korunacaktır. Aynı Manwë’nin yarattıklarının kartallar tarafından korunacak olması gibi. Böylece bir yaratılış ile başlayan bu hikâyemiz de başka bir yaratılış ile son bulur.
Cücelerin, Melkor’un iradesine yenilmesi fikri Tolkien’i gerçekten cezbetmiş olmalı. Hatta Tolkien ilk taslaklarında cüceler hakkında yazdığı ilk yazılarda, onların Melkor tarafından yaratılan şeytani varlıklar olabileceği fikrini belirtmiş. Bu fikir de sonradan değişen fikirler arasında tabii. Eğer durum böyle olsaydı çok daha farklı, ilginç bir hikâye ortaya çıkabilirdi. Ne dersiniz?
Peki Tolkien’in, cücelerin isimlerini yazarken İskandinav mitolojisinden ilham aldığını biliyor muydunuz? Hatta öyle ki bildiğimiz neredeyse bütün cücelerin isimleri Poetic Edda’daki Völuspá’da mevcut. Durin, Thorin, Gloin, Bofur ve daha niceleri. Hatta şöyle güzel bir bilgi daha vereyim: Gandalf ismi de Völuspá’da mevcut zira Hobbit’in eski taslaklarına göre, şu an Thorin olarak bildiğimiz cücenin adı Gandalf olacakmış. Şimdi Gandalf olarak bildiğimiz gri büyücünün ismi de Bladorthin olacakmış. “Blador,” Beleriand’ın eski ismi Bladorinand’dan geliyor, “thin” de gri demek.
Haydi bakalım, böylece Silmarillion Antolojisi’nin bir bölümünün daha sonuna geldik. Bu yolculukta beni yalnız bırakmadığınız için bir kez daha sizlere teşekkür ediyor, önümüzdeki ay görüşürüz diyerek veda ediyorum. Namarië!