Black Adam, Shazam’ın villain’larından biri olmakla birlikte bırakın Shazam’ı, bütün Justice League toplanıp gelse hepsine kafa tutabilecek bir karakter. Hikâyesi büyük bir trajedi ve sahip olduğu güç; yapıcı mı yoksa yıkıcı biri mi olmayı seçtiği anda dünyanın kaderini etkileyebilecek büyüklükte. Yumruk yumruğa bir dövüşte Superman’i alt edebilecek bir karakterden bahsediyoruz. Yeni dünyada uyanan Black Adam’ın neler yapabileceği veya Black Adam’ın karşısında dünyanın ne kadar şansı olduğu tam bir muamma. Solo film duyurusu, karakterlerin açıklanması, DC Fandome teaser’ı, posterin yayınlanması derken sonunda Black Adam’dan ilk fragman geldi ve heyecanla oturup izledik. 21 Ekim’de sinema salonlarını dolduracağımız filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz, sonrasında da gözümüze çarpan bir iki nokta karşısında beraber hayrete düşebiliriz.
İki dakikalık fragmanda Black Adam’ın hızlı bir orijinini görüyoruz ve Antik Mısır’la modern dünya arasında gidip geliyoruz. Black Adam verdiği kayıplardan ve kölelikten, tanrılığa uzanmasından bahsediyor. Hawkman, Atom Smasher ve sonunda Dr Fate’i kanlı canlı görüyoruz ki şimdiye kadar öyle yandan yönden uğradıkları live-action dizileri kesinlikle saymıyorum. Özellikle Dr Fate ve Hawkman, ana karakterin geçtiği yolda önemli duraklar olacaklar gibi duruyor. Karanlık bir atmosferde, ürkütücü bir tonda başlayan fragman bir noktaya kadar gayet etkileyici gidiyor, zaten filmin yönetmeni Jaume Collet-Serra da aksiyon ve korku sinemasına ayrı ayrı eli alışık bir yönetmen.
Buraya kadar her şey gerçekten çok güzel. DCUE’da artık solo karakter filmlerine ayrıca önem veriliyor, sinemada yeni karakterler görüyoruz; DCEU, Shazam’dan sonra büyü ve mitolojinin üstüne kat çıkıyor derken fragmanın ikinci yarısı artık illallah ettiğimiz Marvel mizahına dönüşüyor. Kafada sopa yamultmalar, ta 2008 Iron Man’de gördüğümüz gibi iki savaş uçağıyla it dalaşına girmeler, çölde Scooby Doo minibüsüyle karşılaşıp cam çerçeve kapamalar… Bunlara gerçekten gerek var mı? Başıyla sonunu kıyaslayınca fragmanın ilk yarısı yönetmenin ikinci yarısı stüdyonun gibi duruyor.
Ben her şeyin içinde olduğu bir aşure yemekten sıkıldım ama hadi filmin tonunu, mizahi tercihlerini bir kenara bırakalım ve başka yerlere takılalım. Adam tanrıyım diyor ve arkasından şöyle bir diyalog işitiyoruz: “Kahramanların ve kötülerin yaşadığı bir dünya burası. Ve kahramanlar kimseyi öldürmez!” Bu kadar basit mi gerçekten? İyiyle kötü arasında çok basit bir ayrım var ve süper kahramanlarla villainlar mesleğini icra eden memurlar gibi sokaklarda mı dolanıyor? 1945’te değiliz, Black Adam da ilk defa ortaya çıkan bir karakter değil. Bu kendisini iyilik ve kötülüğün üzerinde tanımlayan bir karakter için fazla tembel bir diyalog yazımı. Konusu; kurtarıcı olmakla kıyametin peşinden koşmak arasındaki çizgide gidip gelmek olan filmden daha derinlikli bir senaryo, vurucu replikler bekliyoruz.
Filmden ve DCEU’nun geleceğinden daha umudumuzu kesmemiş olsak da artık yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Black Adam için heyecanlıyız ama beklentileri de çok yükseltmemeye çalışıyoruz. Siz dünyanı yakıp yıkmaya kadir olan Black Adam’dan neler bekliyorsunuz?
1 Comment
Açıkçası dc sinematik evreninin yeni bir yöne kayacağını düşünüyorum. Bir süre için justice league beklemeye alınıp shazam ve black adam üstünden yürüyebilir ve çok daha başka karakterleri sinema evrenine dahil edebilirler. Bu süre boyunca bir süre daha justice league karakterlerini ekranlarda göremeyebiliriz…