Uyarlamalar biraz lanetli şeyler, bence nefret edeceğimizi bildiklerimizi bile çılgın bir heyecanla bekliyoruz. Bazen gerçekten hoşa gidecek şeyler çıkıyorlar, burası doğru ancak karşısına geçilen ilk an genellikle dehşetli bir önyargı dolu. Sırf nasıl rezil edildiğini görmek, en sevdiğimiz ayrıntıların nasıl dudak büktüğümüz özelliklere dönüştürülebildiğini izlemek için bile inanılmaz şeyler. Sanıyorum ki berbat edilmiş bir uyarlama, en olumlu incelemeden daha övgü dolu oluyor bir hikâye için.
Bugün Avatar’ın Netflix uyarlamasından gelen haberlere geçmeden önce, tüm kalbimle “Bu uyarlamadan uzak olsun!” diye dilediğimi söylemem gerek. Fakat her ne kadar temkinli yaklaşsam da beni kendi dalgasına öyle bir aldı götürdü ki dizi, kötü ihtimalleri aklıma getirmiyorum bile —umuttan daha büyük hastalık yokmuş.
Daha önce de henüz bir söylenti sıfatındayken dördü seçilen oyuncu kadrosunu incelemiş ve çok beğendiğimi dile getirmiştim. Elbette bunun pek çok sebebi var: Yaşların makullüğü, oyuncu geçmişleri, etnik kökenlerin uygunluğu, oyuncuların karakterlere benziyor olması vb. Ne de olsa sahne ışıkları; Cormier‘in üstüne The Stand‘de, Kiawentiio‘ya Anne with An E‘de ve Rutherford Falls‘da, Ousley‘e Physical‘da ve Dallas Liu‘ya ise Shang-Chi‘de bir kez vurdu bile. Liu’nun Shang-Chi’de tercih edilmesi -dolayısıyla Marvel gibi bir şirketin seçimi olması- bize, Zuko’nun buhranlarını iyi yansıtabileceği izlenimini veriyor. Katara‘yı oynayacak olan Kiawentiio’nun ise iyi bir oyuncu olduğunu Anne with An E‘den hatırlıyoruz. Diğerlerini pek bilmesek de saydığım diğer faktörlerle paçayı kurtardıkları söylenebilir.
Henüz Toph’dan ya da Iroh Amca’dan havadis yok ancak şuncacık kadroyla bile ilk bölümün, ilk dakikalarını zihnimizde canlandırmak mümkün. Bir düşünsenize şöyle kanlı canlı bir Katara ile Sokka’nın Aang’i bulduklarını. İnsan heyecanlanıyor, yapacak bir şey yok.
Bunlar haricinde, aldığımız en önemli bilgi, yeni yazarlar oldu. Albert Kim‘in zaten baş yazar ve yapımcı olduğunu ve dizinin prodüksiyon anlamında en nüfuzlu isimlerinden olduğunu biliyorduk. Ancak Sleepy Hollow ve Nikita dışında çok tanınmış biri değil. Diğer yazarlar arasında Dan Lin, Lindsey Libaratore ve Michael Goi var. Özellikle Dan Lin beni en çok umutlandıran isim çünkü arkasında Lego Filmi gibi bir iş var ve benzer mizah tonunu sistem eleştirisiyle harmanladığı anda zaten çizgi dizinin en müthiş bam telini çalmış oluyor. Yine Dan Lin’in Alaaddin‘de de parmağı vardı ve Liberatore’u Walker, Goi’yi de Swamp Thing ile hatırlıyoruz. Goi aynı zamanda, Roseanne Liang ve Jabbar Raisani ile birlikte yönetmenlik de yapacak.
Albert Kim, Netflix blog yazısında, zamanında nasıl kızıyla birlikte oturup, büyülenmiş gibi televizyon karşısına geçtiklerini anlatmış. Burada yeni bir şey yok, yetişkinleri de içine çekebilecek o güzel dizilerden biri Avatar. On beş yıl sonrasında ise Netflix ona pozisyonu teklif edince “İyi de neden?” diye sorduğunu, dizinin olduğu gibi güzel olduğunu ve daha ne eklenebileceğini düşündüğünü söylüyor.
Elbette tüm bu dedikleri diziyi satmak adına akıllıca cümleler olduğundan, hemen ardından ekliyor: CGI teknoloji çok geliştiği için evrenin estetik güzelliğine yeni bir boyut, çok sevdiğimiz duygusal hikâye arkları için daha çok alan ve ilgi, yeni kuşak hayranlara coşku, piyasada daha çok Asyalı ve Amerikan yerlisi karakter temsili. Bunların hepsi iyi, güzel; bir de üstüne kimseyi saçma sapan trendlere sokmaya çalışmadığının, diziyi güncellemeye çalışmadığının teminatını veriyor. Aang’i gergin bir anti-kahraman yapmayacak ya da Katara’ya farklı bir saç kesimi vermekle uğraşmayacakmış. Gerçi Sokka’ya TikTok hesabı açabilirmiş.
Tüm bunların dışında, kendisi dizi için bir otantiklik sözü veriyor. En çok üzerinde duracakları şey buymuş, kelimeyi çevirmenin de pek çok yolu var elbette: Sahici, özgün, hatta güvenilir. Sanırım özgün kelimesi, durumu daha anlaşılır kılacaktır çünkü kendisi, temelleri değiştirmek istemese de birkaç yeni hikâye dalına yol açmak istediği belli. Bana da her halükârda PR için iyi bir demeç, demek düşüyor.
Siz ne diyorsunuz? Siz de benim gibi hayalci bir iyimser misiniz ve dediklerini gerçekleştirirse güzel bir yapım gelir mi? Bütün bunlar yalan mı dersiniz? Yoksa uyarlasa bile kötü çıkacak diyen, gerçekçi bir kötümser misiniz?
4 Comments
Bir yanım hemen gelse de izlesek diyor, bu haberlerle çoşuyor. Diğer yanım ise Son Hava Bükücü filminden sonra “Ne gerek vardı” diyor
En ufak bir umudum yok. Aang ve Sokka için oyuncu seçimleri başarılı, Katara ve Zuko’yu beğenmedim. Bunun ötesinde kafamdaki en büyük soru bütçe. Netflix’in bu dizinin hak ettiği görselliği sağlayabileceğini düşünmüyorum. Hayvan gibi bütçe lazım eğer gerçekten iyi bir uyarlama yapacaklar ise. HBO Max ya da Disney+ olsaydı daha umutla dolu olurdum.
Ha orjinal yapımcıların ”creative differences” sebebiyle ayrıldığını da düşününce, şimdiden geçmiş olsun.
Emin beye katılıyorum. Aang ve Sokka karakterleri gereği çok karikatür tiplerdi. Psikolojileri ve bakış açıları çok derin olmasına rağmen tipleri, hal ve hareketleri bunun tamamen zıttı olan ‘çocuklardı’. O yüzden bu ikisi için kimi koysanız sırıtmazdı. Ama Katara ve Zuko yaşıtlarına göre çok erken olgunlaştılar ve dışı, içini yansıtan ciddi karakterler oldular. Bu iki arkadaşın çok daha fazla efor göstermesi gerekiyor.
Bir diğer endişem ise Netflix gibi bir şirketin böyle bir yapımın efektlerinin altından nasıl kalkacağı. Adamların en pahalı yapımlarının bile kalitesi ortada.Bütçeyi kurtarmak için bir çok sahneyi kısaltacak ya da hiç göstermeyecekler.
Son olarak, bütün teknik ve oyunculukla ilgili sıkıntılara göz yumsak ta, buradaki en büyük sıkıntı bu dizi bir Netflix yapımı olacak, ve Netflix (Tıpkı Witcher’da yaptıkları gibi) Avatar dünyasından haberi bile olmayan bütün ”azınlıkların” beğenisini kazanmak uğruna benim gibi çocukuğundan beri bu evrene hayran olan kişilerin, sevdiği alıştığı her şeyi değiştirecek.
Bence bu yapım da tıpkı witcher gibi hiç aşina olmayan birinin izleyip bir daha adını bile hatırlamayacağı, sevenin de gözleri önünde katledileceği bir yapım olacak