Tamam, şu an bir paradigma değişikliği yaşıyoruz ey geek dostlar. Şu dakikaya kadar içimde sönmemiş olan Star Wars aşkından dolayı Episode VII’yi merakla bekliyordum; ve elbette bu merakım şu an sonlanmış değil. Ama an itibariyle, aynı Suicide Squad’ın kafamda Batman v. Superman’i beklenti olarak geçişi gibi, Episode VII’nin tahtı da bir yan filmiyle sallandı. Rogue One.
Ben her zaman şu iddiadayım, iyi sinemacılar, iyi sinema yaparlar. Buna sadece yönetmen ve yazarlar dahil değildir, oyuncular da kadroya özenle seçilmelidir ve oyunculuktan fazlasını yapmalılardır. Suicide Squad için birebir böyle hissediyordum uzun bir süre, hâlâ da öyle hissediyorum. Episode VII için de aşağı yukarı aynı, her ne kadar orada stüdyo sisteminin varlığı ben korkutsa da. Rogue One? Rogue One kenardan daha serseri bir şekilde yaklaşıyormuş gibi hissediyorum ve kadrosu da buna beni iyice inandırıyor.
Ama nasıl inandırmasın? Kariyeirne Y Tu Mama Tambien ile başlayan, sonrasında Terminal, Elysium ve Milk gibi filmlerde çok sağlam performanslar sergileyen Meksikalı aktör Diego Luna, pasparlak kadroya katılan son isim oldu. Godzilla’nın yönetmeni Gareth Edwards’ın başını çektiği filmde zaten Theory of Everything ile her ödüle aday olmuş Felicity Jones vardı, onun yanında bir de geçen sene Nightcrawler ile dikkatleri çeken Riz Ahmed ve Avustralyalı deneyimli aktör Ben Mendelsohn var.
Bu kadro muhtemelen hep beraber Death Star’ın planlarını çalan ekibi oluşturacaklar. Zira filmin konusu bunu anlatacak. Anımsayacaksınız, Star Wars’ın Disney satın aldıktan sonra sıfırlanan genişletilmiş evreni için büyük bir arzu nesnesiydi Death Star’ın planlarını çalan ekip. Daha önce Kyle Katarn’la bizzat Dark Forces’da bu şerefe nail olmuş, bir çok kere de başkalarının nail oluşunu okumuş, izlemiştik. Şimdi de bu ekip deneyecek. Ne dersiniz, güzel olacak mı sizce? Ben bir heyecanlandım!