Disney Star Wars markası ile ilgili planlarını masaya yatırdığında ilk söylediğimiz şeydi: Önümüzdeki beş sene boyunca, hiç konuşmadığımız kadar çok Star Wars konuşacağız. Bu çok belli bir şeydi zaten ve Aralık’ta Force Awakens’ın çıkışından itibaren de pratikte ispatlandı. Yazın sonundan itibaren tüm dünya ürünüyle, BİM’iyle, fragmanı ve gizemiyle Force Awakens‘tan başka bir şey konuşmadı. Sonra film Blu-Ray’e çıktı. Bir posta daha döndü muhabbet. Onun sonlandığı şu günlerde de, yeni bir arzu nesnemiz var artık. Rogue One. 

İlk uzun metrajlı filmi Monsters ile beğenileri topladıktan sonra 2014’te Godzilla’nın direksiyonuna geçen, hem hayranlar hem de eleştirmenlerden geçer not alan İngiliz yönetmen Gareth Edwards‘ın Rogue One’ı, uzunca bir süre gölgelerde kaldıktan sonra spot ışığına hazır artık. Fakat spot ışığı dediysek, öyle pasparlak bir şey de beklemeyin. Bir J.J. Abrams ketumluğunda olmasa da, Rogue One abisinden “az göstererek pazarlama yapma” konusunda gerekli dersleri almışa benziyor.

Yine de alabileceğiniz bazı şeyler var. Öncelikle, filmin kadrosu baya çeşnili ve çeşitli aslında. Riz Ahmed, Ben Mendelsohn, Forest Whitaker, Mads Mikkelsen, Alan Tudyk gibi belki ismini bilmeyeceğiniz, ama görseniz tanıyacağınız aktörler var. Kadroya bir de Donnie Yen ve Jiang Wen gibi Asya sineması takip edenlerin şıp diye bileceği isimler eklemişler. Ama buna rağmen fragman çok büyük oranda Felicity Jones’un karakteri üzerinden dönüyor. Hatta biraz karakterin orijinine dahi eğilecekmişiz gibi hissettik.

Konu Death Star planlarının çalınması olunca, Mon Mothma’nın (ki kendisi de filmde var) o meşhur Bothan’lı casuslar lafından da yola çıkarak daha kalabalık bir ekip işi beklemiştik aslında, ama sanıyorum o beklentiyi modifiye etmek gerekecek. Bu ana karakteri belli ve tekil bir film olacak. Hatta strüktür olarak Felicity Jones’un Jyn Erso‘su bir çıt süper kahraman filmi ana karakteri gibi bile yansıtılabilir gibi geldi bize. Aynı zamanda film biraz daha sert olmayı da amaçlıyor. Bu teoride iyi bir şey, ama ben kendi payıma sonundaki o Harry Potter / Hunger Games numarasını, yani “Aslen neşeli ve renkli olan leitmotif’i karanlık versiyonla fragman sonuna koyma” muhabbetini duyunca biraz mesafe alırken buldum kendimi. Kimse de çıkıp “Abi bu sefer daha neşeli olacağız, oh, gözünüz gönlünüz açılacak” demiyor devam filmlerinde. Halbuki yani, karanlığın gittiği şey var, gitmediği şey var.

Tabii fragmandan konuşmak için henüz erken, zira bir noktada Kashyykk’i andıran bir plaj falan da gördük. Eğer çeşnisi bol, bakış açısı farklı bir film kazandıracaksa Edwards Star Wars külliyatına, ben her türlü varım. Bir de siz bakın bakalım, ne diyeceksiniz? Yorumları bekliyoruz!

 

Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.