The Office’i izlemiş olun ya da olmayın, kolektif hafıza denilen bir şey var ve bu hafıza, eskiden istemsiz bir şekilde birtakım genetik yahut sosyal kodlarla, bazı önemli müesseseler için aktarılsa da artık, internet çağında her sayfa yenilediğimizde karşımıza çıkan türlü medyadan ötürü katlanarak şekillendiği için, beynimizin en ücra köşelerinde Steve Carrell‘ı Michael Scott olarak hepimiz tanıyoruz. Elbette kendisinin The Office’in yanında Little Miss Sunshine, The 40-Year-Old Virgin, Crazy Stupid Love gibi, kendi türü içerisinde hatırda kalan daha pek çok işte yer alması da söz konusu ve yakın zamanlarda da onu, Amazon Stüdyoları’ndan çıkacak yoldaki filmi The Rabbit Factor‘un başrolünde bir kez daha izleyeceğiz.
Antti Tuomainen‘in aynı isimli kara komedi türündeki romanı The Rabbit Factor‘den uyarlanacak olan filmde Carrel, hayata dair pek çok sorunun cevaplarını, her şeyi son kesirine kadar hesapladığı için bilen Henri Koskinen isimli bir matematikçiyi canlandıracak. Ancak, hesaba katmadığı bir şekilde işini kaybedince, şimdiye kadar hayatına dair yapmış olduğu hesaplamalar da elbette boşa çıkacak ve işini kaybetmesinin arkasından, geleceğine dair planlarını içeren denkleminde, normalde hesapta olmayan birçok değişken de devreye girecek. Kardeşinden miras aldığı bir lunaparkın işletmesiyle meşgul olarak hayatını sağlamaya çalışan Henri’nin problemleri, tuhaf çalışanlar ve ödemesi gecikmiş borçlarla genişleyecek. Bu esnada işe bir de tefeci benzeri, yasal işler yapmayan insanlardan alınan önceki borçlar ile inişli çıkışlı bir kariyeri olan sanatçı Laura ile tanışması eklenecek. Tefeciler alacaklarını kovalarken Henri, Laura ile ilişkisini ilerletmeye çalışacak; o esnada da hayatı boyunca rast gelmediği türden, hesaplayamadığı birtakım durumlar ve duygularla başa çıkmaya çalışacak.
Açıkçası, buraya kadar paylaşılan senaryodan hareketle, sonucunda herhangi eğlencelik bir filmden daha fazlasını vaat eder mi, sanmıyorum. Ancak kendisi de az çok attığı her adımını hesaplamaya çalışan biri olarak; eh, bir de Steve Carrel’in bu tarz karakterleri canlandırmadaki geçmişine güvenerek, “Neden olmasın?” demeden de geçemiyorum. Çıkınca izlenecekler listeme ben ekledim filmi, sizler ne dersiniz?