Öncelikle lafa Suicide Squad ile ilgili görüşlerimizi netleştirerek girmek gerek: Ben kendi payıma, filmin hâlâ DC sinematik evreni içerisindeki solo Batman filminden sonra en heyecan verici proje olduğunu düşünüyorum. Viola Davis, Will Smith, Adewale Akinnuoye-Agbaje, Joel Kinnaman gibi oyuncular kağıt üzerinde çok çekici isimler; Ben Affleck’in varlığı insanın içini ferahlatıyor ve Jared Leto hâlâ çok çekici, enigmatik ve karizmatik bir Joker olacakmış gibi duruyor. Tüm bunların da ötesinde, David Ayer iyi bir sinemacı. Ve hep söylerim, iyi sinema, iyi sinemacılarla yapılır.
Yalnız, son fragmanla birlikte ayyuka çıkmış bir bariz alarm noktası da var. Bunun için kırmızı çizgi, patlama noktası gibi kesin tabirler kullanmak mümkün değil henüz. Yani gemiye batık muamelesi yapmanın alemi yok şu noktada. Kırmızı alarmda değiliz tam olarak. Ama işte, inceden sarı sarı yanan bir ışık da var filmin tepesinde. O ışık da, insanın içini inceden ürperten bir vaziyette, Margot Robbie‘nin üzerinde yanıyor.
Suicide Squad’ın büyük ölçüde DC pazarlama ekibi tarafından tumblr nesline yönelik tasarlandığı çok belli. Bu zaten hiçbir şey değilse, Cara Delevingne‘in kadroda bulunmasından anlaşılabilir bir durum. Jared Leto’nun Joker’i de o kitleye uygun tasarlanmış, genel olarak filmin görsel iletişimi de aşağı yukarı o tarafa yönelik. Fragmanalr da üçtür o istikamete göz kırpıyor. Benim bunlarla hiçbir problemim yok. Ama filmden gelen son haberler, Dawn of Justice vari bir pazarlama-eser uyumsuzluğuna da işaret eder nitelikte.
Belki duymuşsunuzdur, Suicide Squad geçtiğimiz günlerde tekrar prodüksiyona girdi. Resmi bir açıklama verilmemişti, ancak gelen bilgiler çok kesin bir dille, bu yeniden çekimlerin filmin tonunu yumuşatmak amaçlı olduğunu dile getiriyordu. Bunun da Dawn of Justice’e yönelik “çok boğuk” eleştirileriyle bir ilgisi yoktu, Warner Bros pazar araştırması yapmış, insanların “E fragmanı komikti bunun, film değil?” diye garipsediğini görmüş, bunun üzerine böyle bir karar almıştı.
Bu yeniden çekimler alarmın bir parçası konumundalar işte. Kendi başına bu bütçede bir filmin çıkışına bu kadar az süre kalmışken tekrar prodüksiyona girmesi zaten hayırlı bir haber değil. Ama David Ayer’in bu süreci yönetebileceğini varsayarsak –ki varsaymak için yeterli sebebimiz var– dahi, ortada bir alarm durumu var. Çünkü üçüncü fragmanla birlikte iyice belirginleşti ki, film belirli bir mizaha sahip olacak; ama bunu ekseriyetle bir karakter üzerinden verecek. Harley Quinn.
Bu da kağıt üzerinde doğru bir karar. Harley Quinn, Arkham oyunlarından sonra inanılmaz bir popülariteye erişti. DC onu kendi evreninin Deadpool’u olarak konumlandırdı. Bu yüzden Suicide Squad filminin anahtarlarını ona teslim etmiş olmaları çok mantıklı. Hakeza, yine kağıt üzeri perspektiflerde bu rolü 2010’ların bir numaralı arzu nesnelerinden Margot Robbie‘ye vermiş olmaları da çok doğru. Ama işte, yıllardır kağıt üzerinde işleyip, gerçek hayatta patlayan şeyler görüyoruz Hollywood dünyasında. Ve bana Robbie bunlardan biri olacakmış gibi geliyor.
Margot Robbie’nin üç filmini izledim bugüne kadar, The Wolf of Wall Street dahil. En iyi performansının o olduğunu söylemeye gerek duymuyorum. Hakeza, benim izlediğim diğer filmlerinde (About Time, Focus) gayet olaysız olduğunu söylemek de bana objektif bir gerçek gibi geliyor. Ve aynı şekilde, Suicide Squad’ın bütün fragmanlarında gördüğüm kadarıyla, Harley Quinn’i çok zorlama oynuyor olduğu gerçeği de bana biraz ayan geliyor.
Harley tipi deli karakterleri karikatüre veya göz kıstırtan kıvama kaçmadan oynayabilmek zordur. Bunun dersini Joker’i oynayan son iki aktör sinemada, Mark Hamill ise animasyonda verdi zaten; Jared Leto da Suicide Squad’da güncelleyecek gibi gözüküyor. Ama Robbie, her fragmanda biraz daha aşağısında kalıyor daha önceki gözüktüğü sahnelerle düşen beklentinin. Her esprisi suratta limon yemiş etkisi bırakıyor, her mimiği bir çıt itiyor insanı… Filmin ona yüklediği başrol misyonunda işin mizah tarafı çökünce, geriye de sadece şu kalıyor:
Bakın, ben henüz Margot Robbie’nin cinsel anlamda objeleştirilmediği bir filmini izlemedim. About Time ve Focus’ta bu kurtarıyordu, çünkü Margot Robbie bu filmlerde başrolde değildi. The Wolf of Wall Street‘te de kurtarıyordu, zira Martin Scorsese zaten Robbie’nin filme dahil olduğu sahneye kadar Jordan Belfort’ın gözünden türlü yozluk ve kepazelik göstermişti bize, o dakikaya kadar izleyici olarak gördüğümüz her şeyi Belfort’ın perspektifinden gördüğümüzü kabullenmiştik. O yüzden onun karakteri ekrana çıktığında, obje muamelesi yapıyorduk, ama bu okeydi, çünkü biz o ana gelene kadar çoktan Jordan Belfort olduğumuzu kabullenmiştik zaten.
Ama bu filmde bu kurtarmaz. Robbie belli ki bu filmde pivot rol üstlenecek; hatta belki de Suicide Squad bir hanedana dönüşürse, temel taşı o olacak. Belki bir Batman filmine terfi edecek buradan, belki Justice League’e uğrayacak. Bana, bu tip kilit yükleri kaldıramayacak bir aktris gibi geliyor Robbie. En azından Harley böyle deli olmayı, yani Harley Quinn gibi olmayı sürdürürse, “etkileyici ve komik delilik” ile “karikatürize ve itici delilik” arasındaki ince çizginin öteki tarafına düşecek gibi geliyor. Ve oraya düştüğünde de, filmleri çekenler Robbie’yi vücudunun şekilliliğinden ayrı kullanmanın bir yöntemini bulamayacaklar. Bu da her seferinde biraz daha yorucu, gereksiz ve sinirlendirici olacak; ta ki Alice Eve‘in Star Trek sahnesi lüzumsuzluğuna varana kadar. Tabii henüz daha bu filmin içinde varmadıysa.
Siz ne diyorsunuz peki? Benim karamsar görüşümü paylaşıyor musunuz? Yoksa Robbie’den daha umutlu musunuz? Yorumlara yazın!