The Batman’in yakın tarihte vizyona girmesiyle, Kara Şövalye tekrar geek gündemlerine oturdu. Film, hayran kitlesi ve eleştirmenler tarafından olumlu karşılansa da herkesin hemfikir olduğu bir kısım vardı, o da “Bruce Wayne bir değişik olmuş.” noktasıydı. Biz de hayranı olduğumuz kahramanların, kahraman olmadıkları zamanlarda neler yaptıklarına daha yakından bakmak istedik. Niyetimiz; maskenin altındakinin kimliğini deşifre etmek ve kişisel hayatını incelemek. Bu niyetle de süper kahramanların özel hayatı arşivini başlatıyoruz.
İyi bildiğimiz veya çok da bilmediğimiz kişiliklere değineceğimiz bu arşive, şansımıza Batman gibi en çok bildiklerimizden biriyle başlıyoruz. Bruce Wayne kimdir, necidir ve neyin nesidir?
Sıradan bir yaşam süren insanların birtakım insanüstü güçler kazanması veya doğuştan birtakım güçlere sahip olan insanların, sıradan vatandaşın iyiliği için elini taşın altına koyması, onları koruması ve onlar için savaşması süper kahramanlığı teşkil eder. Batman de insanüstü güçlere sahip olmayıp, elindeki diğer imkânlarla bu eksikliği gideren bir kahraman. Ortalamanın epey üzerinde bir zekaya, zenginliğin oldukça üzerinde bir zenginliğe ve taş gibi bir iradeye sahiptir. Hala sıradan olmak için her şeye sahiptir ama o; pelerini gibi, hiç üzerinden çıkarmadığı yozlaşma, adalet, intikam ve suç temalarıyla kafayı bozmuş ve maskeli bir süvari olmaya karar vermiştir. Bu kafayı bozma durumu özellikle önemli çünkü yarasa kostümü giyip, geceleri soyguncuları dövmek ne kadar anormalse; bunu yapan birinin kişisel yaşamından da aynı anormallik beklenir. Hadi bu anormalliği anahtar kelimeler arasında inceleyelim.
İsim
Bruce Wayne, yaratıların aklına gelmiş alelade bir isim değil; Bill Finger tarafından etraflıca düşünülerek seçilmiş bir isimdir. Bruce Wayne, ilk adını Robert Bruce olarak bilinen ve İngiliz istilasına karşı başarılı bir savaş veren İskoçya kralından almıştır. Soyadını ise Amerikan bağımsızlık savaşında başarılı olmuş bir subay ve bürokrat olan Anthony Wayne’den almıştır.
Travma
Bruce Wayne her şeyden önce travma sahibi bir insandır. Gül gibi bir hayata sahip zengin çocuğuyken, ailesi gözlerinin önünde katledilen bir yetim olmuştur. Suça karşı olan savaşının fitilini ateşleyen bu olay, Bob Kane ve Bill Finger tarafından; bir çocuğun yaşayabileceği en büyük travma nedir sorusunun cevabının yansımasıdır. Bu olaydan sonra Bruce Wayne’in çocukluğu biter. Eğitimine devam etse de Bruce Wayne, her zaman arkadaşsız ve yalnız biri olur. Alfred onun tek dostu ve destekçisidir.
Aile
Nesilden nesle geçen bir emlak ve ticaret şirketinin sahibi olan Doktor Thomas Wayne ve kimya devi Kane ailesinin varisi olan Martha Wayne’in tek çocukları Bruce, anne-babasının kaybından sonra tek bir kişiyle bağ kurmuştur. Alfred Pennyworth, Bruce’a ağabeylik, babalık ve akıl hocalığı yapmıştır. Askeri geçmişi olan Alfred, aile mesleği haline gelen, malikanenin kahyalığını yaparken aynı zamanda Bruce’un yaralarını sarıp, onu topluma kazandırmaya çalışmıştır.
Robin’lik Müessesi
Batman’in yaratılmasından kısa bir süre sonra, yaratıcıların her Holmes’ün bir Watson’a ihtiyacı fikriyle Robin de çizgi roman sayfalarında ona katıldı ve Batman efsanesinin büyük bir parçası oldu. Robin’lerin sayısının birden fazla olmasıyla Robin olmak bir makam haline geldi. Robin’in işlevi; Batman’in suçla olan savaşında ona yardımcı olmaktan çok daha fazladır. Takım çalışmasından medet ummayan ve ısrarla yalnızlığı tercih eden bir adamın, kendisi gibi yetenekli yetimleri yanına alıp yetiştirmesinin sebebi; bu çocukların yollarını kaybetmelerini engellemek. Bruce, bu çocukları kendi yerine koyuyor ve gizliden bir babalık dürtüsüyle onları benimsiyor. Yine de çocukların hayatını pek kolaylaştırdığı söylenemez. Onlara karşı şefkatli değil disiplin sahibi bir tavır takınıyor ve çocukların başlarına bir şey gelmesinden korktuğu için onlara; kendi ayaklarının üzerinde duramayacakları izlenimini veriyor. Varlığını sonradan öğrendiği öz oğlu Damian ile de arasındaki buzları eritemiyor.
Korku
Adalet ve yozlaşma dışında Batman’i yani Bruce Wayne’i tanımlayan en büyük kavram korkudur. Hem kendi tasarlarını icra etmek için içten gelen bir motivasyon; hem de düşmanını alt etmek için kullandığı bir silahtır. Kaynak materyal olan çizgi romanlar, filmler ve oyunlardan hangisi olursa olsun, Batman korkuyu karşısındakine karşı silah olarak kullanır. Onun için korku bir araçtır. Bu noktada Bruce Wayne, korkusuz veya sürekli korkular içindeki biri değil; korku duygusuna hükmetmeyi bilen biridir.
Sosyal Hayat
Bruce Wayne maskesini tanımlarken Tony Stark’ın sözlerini kullanabiliriz: Dahi, milyarder, playboy, hayırsever. Dehasını toplum tarafından takdir edilecek şekilde sergilemese de sırlarını saklamaktaki başarısı, rol kesmede eline su dökülemez olduğunu gösteriyor. Kameraların karşısında, güneşin veya balo ışıklarının altında; herkesin gözünde mirasyedi bir iş adamı olan Wayne, ne toplum meselelerine ne de siyasete ilgili görünüyor. Nolan’dan gördüğümüz üzere; sarhoş taklidi yaparken, yanındaki kadınların süs havuzunda yüzebilmesi için bir oteli satın alıyor ama Harvey Dent için düzenlediği bağış kampanyasında, yalnız kaldığı ilk anda elindeki şampanya dolu bardağı balkondan aşağı boşaltıyor. Ya da Snyder’dan gördüğümüz üzere, balo salonundan yalnız ayrılmıyor ve yataktan sarhoş olarak kalkıyor. Ne kadar kendini insani duygulardan soyutlamaya çalışsa da Burton, Schumacher ve Reeves dahil bütün yönetmenlerin gözünde aşık olabiliyor. Yazının başında değindiğim noktayı buraya şerh düşmek istiyorum ki; Reeves’in Bruce Wayne’i sosyal hayatıyla diğerlerinden bayağı bir ayrışıyor. Ne Burton’ın gizemli beyfendisi, ne Nolan’ın umarsamaz mirasyedisi ne de Snyder’ın oto galerici mafya tarzındaki iş adamının kalıbına uysuyor. Bütün Bruce Wayne’ler travmatik, kompleksli ve takıntılı ama Reeves’in Bruce Wayne’i diğerlerine nazaran fazlasıyla kırık. Parçalanmış birey olarak yaşıyor. Ne yolda kendisini tanıyanların selamını alıyor ne de şirketin işleriyle ilgisi varmış gibi duruyor.
Bu arşiv serisinin ilk sayısında Bruce Wayne’i ele almakla belki barizin ibrazını yaptık belki de maskenin altındakine daha yakından baktık. Ne olursa olsun her türlü fırsatta Batman konuşmaktan memnunuz. Belki bir dahaki yazıda yine tanıdıklardan gider ve Spider-Man gibi bir kahramanı işleriz ya da bu sefer çok da aşina olmadığımız birini işleriz. Siz sonraki yazıda kimin kimliğini aydınlatmak istersiniz?
1 Comment
bi steve rogers yazısı da güzel olur.