SUPERGIRL S01E01 – Neyse, En Azından Fragmanı Kadar Kötü Değil…

CBS’in Sonbahar’da başlayacak dizisi Supergirl, beklediğimizden çok daha erken internet ortamlarında kendine yer buldu. Birkaç haftalık ‘leak’lere alışmıştık da, bu biraz fazla erken oldu be! The Flash’in yaratıcıları Greg Berlanti ve Andrew Kinsberg’ün arkasında olduğu projenin, dandik fragmanının ardından çok geçmeden internete düşen pilot bölümünün ne kadar beklentileri karşıladığına bir bakalım isterseniz.

The Flash ve Arrow’a benzer bir biçimde Supergirl de kendi hikayesini kendisi anlatmaya başlayarak giriyor söze. The Flash’ın aksine bir güç kazanma durumu olmadığı için hızlı bir giriş ile Kara’nın Krypton’dan nasıl geldiğine ve dünyamızda neler yaptığına değiniyorlar. Fazla uzatmayıp şöyle bir toparlamış olmaları hoşuma gitti. Flashback konusuna girerler mi bilmiyorum ama Krypton ile ilgili daha işleyecekleri çok şey olduğu intibası bıraktılar bende.

Superman’in amca kızı Kara Zor-El, Krypton’un yok olmasının hemen öncesinde kuzeni Kal-El’in hemen ardından annesi Alura ve babası Zor-El tarafından dünyaya yollanıyor. Kal-El bu sırada bebek olduğu için genç kızımız Kara’dan ona göz kulak olması isteniyor. Fakat işler planlandığı gibi gitmiyor. Krypton’un patlamasının etkisiyle Kara hayalet bölgeye süzülüyor ve seneler boyu orada sıkışıp kalıyor. Oradan kurtulup dünyaya düştüğünde halen 13 yaşında kalırken kuzeni çoktan kazık kadar adama dönüşmüş de Superman olmuş bile.

Superman, Kara’yı uzay aracından çıkarıp güvendiği bir ailenin yanına bırakıyor. Artık Kara’nın yardımına ihtiyacı kalmadığı için kızcağızın normal bir şekilde yetişmesini istiyor. Nitekim, Sylvia ve Fred Danvers tarafından gayet sıradan bir kız gibi yetiştirilen Kara, National City’e yerleşmiş, Cat Grant’in medya şirketi CatCo’da Grant’in asistanı olarak çalışmaya başlamış. Superman her gün Metropolis’i kurtarırken onun hayatta geldiği nokta kahve getirip götürmek olduğu için canı biraz sıkkın tabi takdir edersiniz ki.

SNL Black Widow skecinden beter duran romantik/komedi filmi gibi bir fragmanın ardından dizinin başına pek ciddi oturmadığımı söylememe gerek yok herhalde. Kötü yanlarını baştan söyleyip aradan çıkartayım. Kadın izleyicilere “gel, gel” yapmak adına oluşturulan “Devil Wears Prada” havası hoşuma gitmedi.Supergirl şu anda televizyonun tek kadın süper kahramanı olabilir, daha doğrusu kadın bir süper kahramanı merkezine alan yayındaki tek dizi olabilir. Hatta dizi belki bölüm içerisinde kendi kendine -yine tribünlere oynayarak- söylediği gibi belki de genç kızlara bir rol modeli olabilir. Ama bunları yapayım diye yola çıkarken; izliyor musunuz bilmiyorum ama CBS’in 6 sezondur devam eden ve bize doğrularıyla, yanlışlarıyla gerçekten ‘gerçek’ kadın karakterler izlettiği The Good Wife dahi olamıyor. .

Şahsen Miranda Priestly’den hallice bir gazete patronu ve Anne Hathaway’ın karakterinin izdüşümü gibi duran asistan Kara portresini çok ucuzca buldum. Gözlüklü, hafif şapşal, heyecanlı, biraz da ‘loser’ olan asistanın aslında gözlüklerini attığında güçlü bir kadına dönüşmesi ve patronuna kendini kanıtlaması gerçekten skeçlerde dalga geçilmeyi hak edecek kadar bayık ve işin kolayına kaçan bir hamle. Maalesef ki The Flash ve Arrow’dan da gördüğümüz kadarıyla Andrew Kinsberg ve Greg Berlanti bu tip ucuz romantik/komedi enstanteneleri pek seviyorlar. The CW’nin de hoşuna gidiyor, zira özünde bir genç kanalı.

Ama ben, belki biraz da The Good Wife, Madam Secretary gibi diziler yüzünden, CBS’in ‘female empowerment’ konusuna biraz daha derinlikli yaklaşacağını düşünmüştüm. Fakat hakkını yemeyelim, Supergirl karakterini Kara’dan daha iyi yansıtmışlar. Yenilmez bir karakter yaratmaktansa sahip olduğu güçleri efektif kullanmayı yavaş yavaş öğrenen bir karakter çizmeye çalışmış yapımcı ekip. Buradan nereye gittiklerini tahmin etmek zor değil. Bu süreçte hem Kara, kendi özel hayatında ve kariyerinde daha güçlü bir kadın haline gelecek hem de bir kahraman olmayı öğrenecek.

Dizinin daha ilk bölümünde bir feminizm tartışmasının olması ve “benim kızımın rol modeli alabileceği tarz bir kız bu Supergirl ya” diyen bir teyze koymuş olmaları, bu konuda kendilerini ne kadar sorumlu hissettiklerini ve endişelendiklerini gösteriyor. Ne yazık ki “bakın biz feminist bir dizi yapıyoruz” dediğiniz zaman, işler ters tepebiliyor. Hiçbir zaman DC-Marvel kıyaslamasına giren bir adam olmadım. İki tarafın da sevdiğim ve sevmediğim karakterleri vardır. Hangi tarafın olduğuna bakmadan karakterlere göre değerlendiririm her zaman. Yine de şunu araya sıkıştırmasam olmaz: Marvel, Agent Carter ile bas bas bağırmayan çok güçlü bir kadın karakter yaratmayı başardı. Bunu hem klişeleri ters yüz ederek, hem de göze sokmadan yaptı. DC, bundan feyz alsın demiyorum, sadece güçlü kadın karakterler yaratmanın başka yollarını da bulabilirler diyorum.

Karakter ve oyunculara geldiğimizde kalbimizi çalan bir karakter olduğunu söylemek zor. Melissa Benoist’yi başından beri role yakıştırıyorum. Kostümlü ilk görseli çıktığında bile beğenmiştim. Smallville’deki Supergirl rolündeki Laura Vandervoort, erotik dergilerden fırlıyormuş gibi duruyordu demek istemiyorum ama biraz fazla ‘femme fatale’ bir havası vardı. Bu yüzden gerçek bir kadın karakter sunmaya çalışan yapımcıların neden insani ölçülerdeki Melissa Benoist ile ilerlediklerini anlamak zor değil. Üstelik kız epey de iyi bir oyuncu bana göre. Sadece aksiyon anlamında hiç deneyimi olmadığı için şu anda özel efektli bölümlerde ne yapması gerektiğini bilmiyor. Biraz daha iyi yönetime ihtiyacı var kanısındayım.

Daily Planet’ta çalışan Jimmy Olsen ise bu dizide Tribune’a geçmiş ama Metropolis’ten geldiği ve Superman’in kankası olduğu vurgulanıyor. Oyuncunun siyahi olmasına gereksiz bir şekidle takıldılar. Niye bu kadar abartıldığını anlamadım. Hani ‘beyaz’ olması hayati bir önem taşısa anlarım da öyle bir durum da yok. Çocuk da gayet güzel oynuyor. Bu saçma muhabbeti geçiyorum o yüzden. Kara’nın patronu Cat Grant rolünde Calista Flockhart, Anna Wintour’un bir çeşidini oynuyor. Ally McBeal’dan bu yana başarılı buluyorum kendisini ama çok karikatürize bir karakter. Yine de çizgi romanlardaki gibi ‘erkek avcısı’ bir kadın olarak karşımıza çıkmadığına sevinmeliyiz belki de.

Son olarak, Kara’nın gizli ajan kız kardeşi Alex rolünde Chyler Leigh’i çok beğendiğimi söylemem lazım. Superman’in gelişiyle olası bir uzaylı saldırısına karşı oluşturulan Department of Extranormal Operations’a kız kardeşi yüzünden katılan Alex, bence dizideki en güçlü kadın karakter şu an için. Sırf Kara’ya duygusal destek olsun zorla eklenmiş biri olmadığı için hoşuma gitti.

İlk bölüm incelemesini noktalarken bir şeyi daha belirteyim bu noktada, Mert bilmiyor anlamıyor olmasın sonra: Supergirl külliyatına, DC’nin diğer karakterlerine olduğu kadar hakim değilim. Şimdilik diziye şans vereceğim için sezon başlayana kadar bu eksikliği gideririm diye düşünüyorum. Cidden izlenmeye değer bir hal alırsa bol referanslı yazılar yazmaya çalışacağım mümkün mertebe.

Green Arrow’un Batman’in düşman seçkisinden ekmek yiyor oluşu gibi Supergirl de hem Antagonist hem de Protagonist karakterler açısından genel olarak Superman evreninden beslenecek belli ki. Superman’in gölgesinde bir pilot bölüm izlettiler bize ama bunu rahatsız etmekten ziyade çok tatlı bir biçimde yaptıklarını düşünüyorum. Uzaktan kendisini gözeten ama Supergirl’ün kendi seçimlerini yapması için destekleyen görünmez bir abi havası yaratmışlar. Hani gitmesek de görmesek de orada bir Superman var. Yanımızda değil ama orada bir yerde olduğunu biliyoruz ve bu bize güven veriyor. Superman’in dahil olmayacağını bildiğimiz bir dizi için ilk bölüme göre fazlasıyla referans verdiler. Bana yetti de arttı bile. Supergirl’ün ilk sezonu nasıl gidecek, zayıf başlangıcını telafi edebilecek mi göreceğiz. Fragman kadar nefret ettiğimi söyleyemem pilot bölümden ama potansiyelini acilen değerlendirmeleri şart. The Flash gibi düşük başlayıp sezon ortası canavarlaşmasını umuyoruz.

Küçük Notlar

• DEO’nun başındaki Hank Henshaw’ı sevemedim. Ciddi anlamda sinir bozucu bir adam. Bu uzaylı arkadaşların gücü onu korkutuyor ve olası bir saldırıya hazırlıksız yakalanmak istemiyor. Bu bilinmeyenden korkma hali sonucunda, General ‘Thunderbolt’ Ross’un Red Hulk’a dönüşmesi gibi yavaş yavaş Cyborg Superman’e dönüşecek gibi geliyor. Umarım buradan güzel bir karakter ve hikaye gelişimi çıkarırlar.
• İlk bölümün kötü adamı olarak Vortax’i seçmişler. Ben sanki prodüksiyon sürecinde ilk kötü adam The Lumberjack olacak diye duymuştum. Daha ilk bölümden güçlü bir kötü adam koyup harcamak istemediler herhalde. Bu adamın da ‘uzaylı’ bir baltası olduğunu düşünürsek haberi geçen kanallar, karakter tanıtımından Lumberjack olduğunu düşünüp karıştırmış olabilirler.
• Kara’nın annesi Alura’nın hapse tıktığı adamlar, Kara ile birlikte dünyaya düşmüşler. Sezon boyu karşımıza çıkacak düşmanları da belli etmiş oldular böylece. DEO karargahında ekranda gözüken suçlular arasındaki kırmızı suratlı herif Despero olabilir. Sezon bitmeden görürüz diye düşünüyorum.
• Yine Kara’nın işyerinde çalışan ve Kara’dan hoşlanan Winslow “Wynn” Schott, çizgi romanlardaki kötü adam Toyman’e dönüşen karakter. İlk sezonda hikaye o yöne ilerler mi bilmiyoruz ama bu karakteri boşuna koyduklarını sanmıyorum. Bir noktada Toyman’e dönüşecektir elbet.
• Son sahnede Kara’nın teyzesinin çıkması sürpriz oldu. Laura Benanti’nin Alura dışında bir karakteri oynamasını beklemiyordum. Sezonun ana kötüsü bu şeytani ikiz olacak sanırım. Çizgi romanda bir karaktere tekabül edip etmediğinden emin değilim.
• İlk Supergirl Helen Slater’ı ve Lois & Clark: The New Adventures of Superman’de bir neslin dibini düşüren Dean Cain’i Kara’nın üvey anne babası olarak kısa da olsa görmek güzel oldu. Helen Slater, rolü için cameo demişti ama gelecek sezon belki ara ara flashback’ler ile görürüz ikisini de.
• Son olarak, özel efektlerin epey boktan olduğunu söylemem lazım. Zaten böyle bir projeye giriştiklerine bile inanamıyorum bazen. Arrow’u bir şekilde halledersiniz mesela, çünkü özel güçleri yok. Ama Supergirl gibi neredeyse baştan sona özel efekt gerektiren bir karakterin hakkını dizi bütçesiyle vermek çok zor. Entity FX yerine The Flash’i yapan Encore Visual’a verselerdi projeyi keşke. Onlar çok daha iyi bir iş çıkarıyorlar.