Modernizm’e kadar gördüğümüz şiirlerde, anlatıcı şair değildir. Yazar, şairdir elbette, yani yazdığı şeyden elbette ki sorumludur fakat anlatıcıdan bahsederken farklı bir karakterden söz ediyor…
Yolda yürüyorsunuz. Her zamanki güzergâhınızı her zamanki saatte kat ettiğiniz her zamanki varış noktasına ulaşacağınız bir yolculuk bu. İşe gidiyor olabilirsiniz, okula gidiyor olabilirsiniz,…
İnsanların ölümsüzlüğe imrendiklerini ve sanat yapmamızın asıl sebebinin arkamızda bizim son nefesimizi vermemizle yok olmayacak, ölümsüz birtakım izler bırakmamız olduğunu düşünüyorum. Hatta birçok şair…
Aslında şiir de korkunç bir şeydir, biliyor musunuz? Sokrates’e göre tanrılar, şairlerin bedenlerini ele geçirirler. Şairler de anlattıkları şiirlerle kitleleri etkileyerek onların bedenlerini esir…
Bu ayki dosya konum olan “Edebiyatta Cadılar Bayramı” üzerine yazdığım yazıların içinde başından beri aşk ve Cadılar Bayramı temalarının nasıl iç içe geçtiğinden bahsetmek…
Ekim ayına girdiğimize göre Cadılar Bayramı’na da girdik sayabiliriz kendimizi, değil mi? Eh, madem öyle, Ekim ayı dendiğinde Cadılar Bayramı, Cadılar Bayramı dendiğinde de…
Tanrı’ya inanır mısınız? Peki ya Şeytan’a? Doğru ya, birine inanınca öbürüne de inanmak gerekir. Ya iyilik ve kötülüğe? Sizce aydınlık nerede biter, karanlık nerede…
İnsanların gözünde zor birisindir. Seni tanımak, seninle konuşmak, seni sevmek zordur- çok şey istersin, çok konuşursun ama buna rağmen konuşmayı bilmezsin. Sınırların vardır, birisi…
Varoluş garip bir şey. Kişiliğimiz, özgür irademizin var olup olmadığı bir yana, sadece ve sadece var olduğumuz gerçeğini sindirmek bile zor. Sadece ismini duymak…