Günümüzde cadı avı dendiğinde aklımıza gelen ilk şey linç oluyor. Zira bu kavram zamanla gerçek anlamını yitirip “fikirleriyle uyuşmadığımız insanlara karşı uyguladığımız yaptırımlar” gibi bir metafora dönüştü. Yalnız cadı avı kavramının kökenine baktığımızda bu yeni anlamın asıl manasından çok da sapmadığını görmek mümkün. Hiç düşündünüz mü peki, cadılık müessesesi nasıl bu kadar ciddiye alındı, gerçekten de bir dönem insanlar birbirlerini cadılıkla itham ederek öldürüyorlar mıydı diye? Gelin sizinle beş yüz yıl kadar geçmişe gidelim, insanların dertleri neymiş öğrenelim.

Salem Witch Trials - Events, Facts & Victims - HISTORY

Neredeyse bütün mitler için bir tür cadılıktan bahsetmek mümkün. Lilith, Freja veya daha önce konu ettiğimiz Hekate ve Kirke. Örnekler arttırılır. Yani insanlar, bir dönem zaten cadıların gerçek olduğuna büyük ölçüde inanıyorlardı fakat bunun şeytan ile bağdaştırılması Satanizm’in ortaya çıkışı ile oldu. 15. yüzyılın başlarından 17. yüzyıla kadar sürüp giden cadı mahkemeleri de işte bu sebepten kuruldu. İnsanlar kara büyüden korkuyorlardı; şeytanın insanları doğrudan kontrol edebileceğini düşünüyorlardı. Elbette gerçekten bu ihtimalden korkan masum insanlar vardı fakat bu kafada olanların çoğunluğu bunu bir fırsat olarak görüp kendileri gibi olmayan, çeşitli farklılıkları olan kişileri de kara büyüler yapmakla suçladı.

Cadı avı dediğimizde yalnızca cadı mahkemelerine çıkartılıp yargılanan kişilerden bahsetmiyoruz aslında, durum bundan daha da karanlık. Herkes yargılanıp hapse atılmadı; bazıları giyotine götürüldü, bazılarına işkence edildi, bazıları ise yakıldı. Hapse atılanlar ise hapiste öldüler. Beş on kişi de değildi bu kurbanlar; en bilindik mahkemeler olan Salem Cadı Mahkemeleri’nde yirmi dokuz kişinin ölüme sürüklendiği biliniyor. Avrupa’da toplamda otuz bin ila altmış bin kadar kişinin cadı avı sonucu öldürüldüğü düşünülüyor.

Peki neydi bu insanların sorunu? Şöyle ki, insanlar ruhsal hastalıklara inanmıyorlardı. Sinir krizi gibi nöbetler geçiren, tanısı konmamış şizofreni ve benzeri hastalıklara sahip, “normal” kabul edilen insanlar gibi davranmayan kişileri ötekileştirdiler. Güçsüzü hedef aldılar. Sonuç olarak da böyle kişilerin şeytanla iş birliği yapan cadılar olduğu inanışı zamanla etrafa yayıldı.

Bunun yanında cinsiyet ve sosyal sınıf gibi faktörler de vardı ve ben özellikle bunlardan bahsetmek önemli diye düşünüyorum. Öyle ki cadılıkla suçlananların dörtte üçünden fazlası kadındı, büyük çoğunluğu yoksuldu ve bu kişilerin geçmişleri genelde farklı etnik arka planlara dayanıyordu. Dolayısıyla bu insanların “cadı” olduğuna inanmak için ellerinde tonlarca “kanıt” vardı: farklı görünen, farklı davranan insanlar olmaları. Tabii, bu farklılıkların sebebi kesin şeytandır!

Almanac: The Salem witch trials - CBS News

Suçlanan insanlar cadı olmadıklarını ispat edemediler çünkü onlara kendilerini açıklama şansı verilmiyordu. Cadı olduklarını ve şeytanla iş birliği yaptıklarını itiraf etmezlerse işkence görürler ve öldürülürlerdi. Cadı olduklarını itiraf ederlerse de işkence görmeden öldürülürlerdi. Her şekilde, isminiz cadılıkla birlikte anıldıysa kurtuluşunuz yoktu yani. Yalnız, insanların cadı olup olmadığını anlamanın aşırı “bilimsel” bir yolu vardı, o da Cadı Pastası adı verilen ekmekti. Cadı olduğu iddia edilen kişinin idrarından alınan bir örnek, çavdar vb. malzemeler ile karıştırılarak bir ekmek elde ediliyordu ve bu ekmek bir köpeğe yediriliyordu. Eğer bu köpek ekmeği yedikten sonra normalin dışında hareketler sergilerse, suçlanan kişinin cadı olduğuna hükmediliyordu. Çok acı değil mi ya. İnsanların cahilliklerinden nasibini alanlar yalnızca diğer insanlar değildi, farklı canlılar da bundan nasibini aldı demek bu.

Cinsiyet faktörünü biraz daha açalım. Yargılanarak öldürülen insanların büyük çoğunluğu kadındı demiştim ya, bunun sebebi kadınların şeytanın dediklerine daha kolay kanacağı inancının yaygınlığıydı. Nereden böyle bir kanıya vardıklarını soracak olursanız da cevap, dönemin insanlarının Adem ile Havva’nın hikâyesini farklı yorumlamaları. Hani Havva, yılan kılığında yanına yaklaşıp onu yoldan çıkartan şeytana uyarak yasak meyveyi yemişti ve cennetten kovulmuştu ya, hatırladınız mı? Dönemin insanları da bu hikâyeden şunu çıkarttı: demek ki kadınlar şeytana daha kolay inanırmış!

Öldürülen erkekler de yok değildi, bunun örneği olarak da yine Salem Cadı Mahkemeleri’nde yargılanıp öldürülen yirmi dokuz kişiden beşinin erkek olmasını verebilirim. Yalnız burada dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var ki öldürülen erkekler genelde cadı olduğuna hükmedilen kadınlarla bağlantı içinde olan erkeklerdi; çoğu “cadı” kadınlarla evli olduğu için suçlanmıştı.

Cadı avı destekçilerinin büyük ölçüde kadınları hedef almasında dönemin zararlı düşünce yapısının büyük bir etkisi vardı. Şöyle ki kadınlar kendilerine atfedilen rolden daha büyük hedeflere göz dikerlerse dönemin insanları diyordu ki “bak bak bak, bu işte bir iş var”. Kadınlar çok paraya sahiplerse bunu haksız kazançla veya büyüyle sağlamışlardı, bir sürü çocukları varsa şeytanla anlaşma yapmışlardı, çocukları yoksa da şeytana kendilerini satmışlardı. Kendine güvenen kadın tehlikeliydi, sesini yükselten kadın da bu özgüveni şeytandan alıyordu. Bu tür kadınlarla ilişkiye giren erkekler de suçluydu zira yanlarındaki kadınların şeytana uymasına izin vermişlerdi, o yüzden onlar da yargılanıyordu.  

18 Reasons One is Executed for Witchcraft during the 'Burning Times'

İşte böyle tehlikeli bir kafa yapısı yüzünden birçok kişi haksız yere cadılıkla suçlanarak öldürüldü. Neyse ki on yedinci yüzyılda bilimin gelişmesi ve akabinde cadılık müessesesinin önemini yitirmesi sayesinde Avrupa, bu kara günleri geride bıraktı. Cadı avı, şimdilerde sadece tüylerimiz diken diken olarak okuduğumuz bir olay. Yalnız böyle olayları arada bir hatırlamak ve bir toplumun düşünce yapısının nelere kadir olduğunu bir kere daha anlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Ha bu arada, merak ediyorsanız eğer cadı olduğu gerekçesiyle idam edildiği bilinen kişilerin bir listesini Vikipedi’de bulmak mümkün, buraya minik bir link bırakıyorum.

Ay yeter ya, içimiz çok karardı. Burada bitiriyorum ben o hâlde. Haydi artık gidelim de biraz mutlu olalım, çayımızı kahvemizi içip kitabımızı okuyalım, filmimizi izleyelim uslu uslu. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

Author

Batı Edebiyatları okur, kedi sever. Bir de buralarda yazıp çizer. @mightbeyagmur

2 Comments

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.