Boş beleş The Flash bölümlerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Arrow’daki problem burada da sürüyor. Yine de gelecek bölümün fragmanından gördüğümüz kadarıyla sürekli olmayacak. The Fury of Firestorm da biraz Legends of Tomorrow hazırlığı gibi oldu ama tümden gereksiz olduğunu da söylemek yanlış olur. Spin-off dizi olmasaydı bile Ronnie öldüğü için Dr. Martin Stein’ın vücudunu dengeleyecek birine ihtiyacımız vardı her halükarda. X-Files’ta oynamak için diziden ayrıldan Robbie Amell’ın Ronnie’si yerine koyabilecekleri yeni adaylar bulma üstüne kurulu bölümde Zoom anlamında fazla yol kat edemedik ancak bölüm finaliyle hepimizi heyecanlandırmayı başardılar.
Resimden sonra her zamanki gibi spoiler var.
Dr. Martin Stein’ın vücudu birkaç bölümdür error veriyordu bildiğiniz üzere. Dolayısıyla kahramanlarımız bu bölüm, tıpkı Ronnie gibi partikül hızlandırıcı patlamasından etkilenmiş ve meta-humanlara has özelliklere sahip olan hem de kan ve doku uyuşmazlığı konusunda Stein ile eşleşebilecek yeni bir Firestorm arayışına giriyorlar. Geçen sezonki Revenge of the Rogues bölümünde hatırlarsanız Caitlin, Firestorm projesinin ne olduğunu araştırırken kendisini Dr. Martin Stein’a götüren bir ipucu yakalamıştı. Jason Rusch isimli genç kardeşimiz projede çalışmıştı. Jason Rusch, çizgi romanlarda Ronnie’den sonra gelen ikinci Firestorm. Hali hazırda Jason Rusch karakteriyle bizi tanıştırmışlarken yazarlar neden Ronnie’nin yerine onu seçmeyip yeni bir arayışa girdiler pek anlamadım. Neyse yaptığı araştırma sonucunda Caitlin, uygun aday sayısını ikiye düşürmeyi başarıyor: Hudson Üniversitesi’nden mezun bilimadamı Henry Hewitt ve patlama sonucu hayatı mahvolan futbolcu genç kardeşimiz Jefferson “Jax” Jackson.
Caitlin’in biraz da mesleki bir hevesle Hewitt’e yöneliyor. Yani en azından hem mesleki merakı hem de Ronnie’den dolayı yaşadığı duygusallık yüzünden bu tavrı gösterdiğini düşünmeye çalışıyorum ama tamirci olarak çalışan Jax’e sanki biraz elitist bir tavırla yaklaştı. Yani baktığınız zaman konuşmayı “Sen bir tamirci parçasısın. Ne demek süper kahraman olmayı kabul etmemek ya?” şeklinde okumak da çok mümkün. Allahtan Hewitt de Jax de siyahi aktörler tarafından canlandırılmış, yoksa eleştirilerde bunu rahatlıkla ırkçı bir eksene çekebilirlerdi.
Hewitt denen arkadaş, Dr. Martin Stein’ın çok büyük bir hayranı ama egosu da tavan yapmış. “Kahraman” diyebileceğimiz kişilikte biri gibi durmuyor kısacası. Yine de Stein ile uyum sağlayamadığı için kafayı sıyırıp bölümün kötü adamına dönüşmesi çok çabuk gerçekleşiyor. Gerçi genel olarak bölüm canavarlarına karakter kazandırmak için çaba harcadıkları söylenemez. Hepsinde bir kullan-at havası var. Pek uğraşmıyorlar ve çok umurlarında da değil sanki. Ana hikayeye hizmet etmek için yerleştirilmediklerinden üstüne fazla kafa yorulmuyor.
Şimdiye kadar Reverse-Flash dışında hakkını verebildikleri kötü adam olarak Captain Cold, Gorilla Grodd ve orijinal Trickster var. Onlar da diğerlerine göre yatırım yapılan karakterler oldukları için iyiler zaten. Hewitt’in dönüştüğü Tokamak karakteri çok ucuzca bu yüzden ama Jax’i Firestorm olmasına ikna etmek için bir unsur olarak ihtiyacımız vardı deyip geçiyorum. Franz Drameh, Jax olarak diziye güzel bir katkı sağlamış, ben gayet sevdim kendisini. En azından artık Legends of Tomorrow‘da Dr. Martin Stein’ın tek başına olmayacağını biliyoruz.
Bunun dışında bahsedebileceğim tek konu ufaktan pembe diziye bağlayan West Ailesi draması. Francine’in diziye gelişi her şeyi yeterince dramatize etmiyormuş gibi bir de ölümcül hastalığı (MacGregor’s Sendromu) olduğunu öğrendik. Iris’in Wally West ile olan bağlantısıyla ilgili geçen yazımda ortaya attığım teori doğru çıktı. İlk kez bir şeyi doğru tutturmuş olmanın verdiği heyecan içindeyim şu an. Francine, gerçekten de Central City’i terk ettiğinde hamileymiş ve oğlunu Joe’dan habersizce büyütmüş.
Burada ufak bir şeyi de yakalamak lazım. Iris, Francine’nin sözünü bitirmesine izin vermiş olsaydı konuşmanın ilerleyen kısmında çocuğun Joe’dan olmadığını da söyleyebilirdi belki. O dönem uyuşturucu bağımlısı ve dengesiz olduğunu düşünürsek Joe’yu aldatmış ve suçluluktan dolayı da şehri terk etmiş olması çok muhtemel. Belki de bunca yıldır bu yüzden Joe’dan gizledi. Böyle olmayadabilir pek tabi. Çocuk Joe’nun da olabilir ama sonuç olarak Iris’in üvey olsa da olmasa da bir erkek kardeşi var artık. Hikaye biraz yavaş ilerliyor ama sezon ortasına kalmadan Wally’i göreceğimizi umuyorum.
Dediğim gibi The Fury of Firestorm gayet boş bir bölüm oldu ama son sahneyle yine gönlümüzü çalmayı başardılar. Gelecek bölüm The Darkness and the Light‘ta hem Zoom hikayesine giriş yapacağız hem de bol bol Harrison Wells’i izleyeceğimiz için bu kadarcık gömmekle yetiniyorum şimdilik.
Küçük Notlar:
- King Shark: bölüm içindeki referanslardan sadece bir espri mahiyetinde kalacağını düşünmüştüm. Gorilla Grodd bir dereceydi ama gerçekten ciddi ciddi bir Köpekbalığı-Adam gösterdiklerine halen inanamıyorum. Eğlendim mi? Çok eğlendim hem de. Umarım işi bitmemiştir de sonraki bölüm de görürüz. King Shark, çizgi romanlarda Superboy‘un bir düşmanı. Ben pek aşina değildim bir süre öncesine kadar. DC animasyonu Batman: Assault on Arkham‘da izlediğimde gördüm ilk kez. Orada Killer Frost ile beraber Suicide Squad’ın bir parçasıydı. Bu arada Superboy demişken ben feci halde Superboy, Bart Allen, Damien Wayne, Miss Martian ve Aqualad‘li bir Teen Titans dizisi istiyorum. TNT’nin yapacağı ve uzun süredir ses seda çıkmayan dizinin kadrosunda Nightwing, Starfire, Raven ve Oracle olacağı söyleniyor ama Teen Titans kadrosunu tercih ederdim.
- Patty ile Barry’nin Man-Shark muhabbetinde söyledikleri “kulağa çok kötü bir filmmiş gibi geliyor ya da çok harika bir filmmiş gibi”, B-Movie Sharknado‘ya bir gönderme. Bu tip ciddi ciddi kötü olan filmler için yapılan “o kadar kötü ki iyi denebilir” yorumu vardır ya, hah tam onu hak ediyor işte. Ayrıca şunu gösterip Gorilla Grodd vs King Shark bölümü yapmazsanız yatacak yeriniz yok.
- Jax’in tamirhanede söylediği “isterseniz Titanic soundtrack de açabilirim” lafı da bizzat Dr. Martin Stein’ı oynayan Victor Garber’a gönderme. Hatırlarsanız Victor Garber, Titanic‘in mühendisi Thomas Andrews‘ı oynuyordu filmde.
- Henry Hewitt, duyunca istem dışı güldüğüm diğer adıyla Tokamak, çizgi romanlarda Hewitt Corporation’ın başındaki adam. Karakterle ilgili bahsetmeye değer tek şey, enerji sektöründe güç kazanmak için Senatör Walter Reilly’e baskı yapması ve talepleri reddedilince kızı Lorraine’ı kaçırıp Firestorm’un maruz kaldığı deneylere tabi tutarak kızın Firehawk‘a dönüşmesine neden olması. Hewitt ölmediğine göre Firehawk’ı da ileride görme ihtimalimiz rafa kalkmış değil. Yalnız adamcağızın hem hayatını mahvettiler hem de sonunda kendi meta-human hapishanelerine kapattılar. Bari Iron Heights’a ya da tedavi için bir yere gönderseydiniz. Yaptıkları insan hakları ihlalinin haddi hesabı yok.
- Çok afedersiniz, bombok ve karman çorman bir crossover’dı, hatta yazdığım yazıda biraz daha gömseydim dedim sonra ama “Convergence” ismini zikrettiklerinde bir heyecanlanmadım değil. Convergence bildiğiniz gibi The New 52 markasını bitirip DC YOU‘ya geçiş yapmak için sokuşturulmuş kısa süreli bir crossover’dı. Muhtemelen burada bizi gülümsetmek için yapılan ufak bir referanstı ama olsun.
- MacGregor’s Sendromu: Bu Batman filminde Mr. Freeze‘in suda beklettiği karısının muzdarip olduğu DC evrenine ait bir hastalık. Gotham’da Mr. Freeze’i göreceğimizin de bu hafta kesinleşmesinin ardından tekrar bu hastalığın adını duyacağız gibi geliyor.