Don’t Look Up’ın yönetmeni Adam McKay’in yapımcılığını üstlendiği, Shameless, Game of Thrones ve Succession gibi dizilerin yönetmenlerinden olan Mark Mylod’un yönetmen koltuğunda oturduğu The Menu’den ilk fragman geldi. Ralph Fiennes’ın, bir adada; ultra lüks bir restoranda, otoriter bir mutfak şefini canlandırdığı; Anya Taylor-Joy, Nicholas Hoult ve pek çok tanıdık yüzün de yemek menüsüyle birlikte eşsiz bir deneyim tatmaya giden müşterilerden olduğu film kara komedi ve korku türünde.
Şefin, masalarının başındaki müşterileri karşılayıp yemek deneyimini tarif etmesiyle başlayan fragman başta klasik bir fine dining restoran filmi izlenimi verse de ilerleyen sahnelerde şefin, müşterileri kendine esir edip onlarla resmen oynadığını görüyoruz. Buradan itibaren fragman, sadistçe zevkleri olan bir grup insanın; başka bir grubu kıskaca alıp av partileri düzenlediği filmlere benziyor. Sunulan deneyimle birlikte menünün fiyatı göz önüne alındığında ekonomik olarak üst sınıftaki insanların ve onların yeme alışkanlıklarının bu filmde eleştiri odağında olacağını söyleyebiliriz.
Sinemada saymakla bitmeyecek çeşitte anlatı kurulan yeme-içme temasına aşinayız ama doğrudan yemeği yapan takımın, yiyenler üzerinde tahakküm kurduğu bir hikâye hatırlamamakla birlikte bu fikri müthiş ilgi çekici buldum. Mutfak ortamı; hiyerarşisi ve çalışma disiplini itibariyle genellikle askeriyeye benzetilir. Teşbihte bir vites daha arttırıldığında gemi veya korsan tayfası da denilir. Burada ise şefin sözlerini tekrar tekrar “Yes Chef” nidalarıyla onaylayan mutfak ekibi, karizmatik lider etrafında toplanan okültist bir örgütü andırıyor ki bu mutfak için yeni ve çılgınca bir benzetme.
Kasımda vizyona girecek filmde Anya Taylor-Joy (filmdeki aklıselim karakter olarak), Ralph Fiennes’la beraber ekran süresinin büyük bir kısmını kaplayacak gibi duruyor. Mükemmel bir akşam yemeğine giden müşterilerin paralarıyla rezil olduğunu izleyeceğimiz filmi merakla beklerken yazıyı “Polis” filmindeki rolüyle Haluk Bilginer’in ağzından bir replikle bitiriyorum: “Bir gün bir şölene davet edilirsin ve gittiğinde bir bakarsın ki yemek listesinde adın yazılı.”