Marvel Sinematik Evreni’ni olumlamak son dönemde zorlaştı. En son sokak kahramanları evrenini övmeye çalıştım, yazının sonu yine serzenişle bitti. Fakat işte geçmişe duyduğumuz hürmetten ötürü bazı yeni Marvel işlerine heyecanlanmadan edemiyoruz. Bunlardan biri takdir edersiniz ki Charlie Cox ve Vincent D’Onofrio’yu yıllar sonra karşı karşıya getiren Daredevil: Born Again. Bir diğeri ise Thunderbolts filmi. Yani en azından biz heyecanlanmasak bile Marvel heyecanlanmamız için elinden geleni yapıyor.
Şimdi bu fragman çok iyi. İşin mutfağındaki isimleri, o isimlerin önceki yapımlarını övüyor; bağımsız sinemaya göz kırpıyor. Zaten IGN “A24 fragmanı mı Marvel fragmanı mı” diye paylaşmış, hatta ilk olarak “sinefil platformu” Letterboxd’a özel yayınlanmış bu fragman. Thunderbolts’un ilk fragmanı da güzeldi, benim de beklentilerimi yukarı çekmeyi başarmıştı. Fakat diğer fragmanlara geçmeden önce gelin bu videonun kapağında yazan yazıyı tartışalım: Absolute Cinema.

Burada açık bir şekilde Martin Scorsese’nin bu görseli ile popülerleşen internet meme‘ine gönderme yapılıyor. Dediğim gibi fragmanı çok beğendim, yorumlardan okuduğum kadarıyla herkesler de coşmuş fragmana ama burada tadımı kaçıran bir şey var. Aslında filmde emeği geçen insanları ön plana çıkarmak isteyen ve stilize bir fragman yapan Marvel, Absolute Cinema başlığı ile gönderme yapmaktan ziyade laf sokmuş oluyor.
Çünkü Scorsese Marvel filmlerini sinemadan saymadığını, onları eğlence parklarına/lunaparklara benzettiğini söylemişti. Katılırsınız katılmazsınız, haklılık payı olduğunu düşünüyorum. Bazı filmleri kaçırırsanız devam filmlerinden keyif almak zorlaşıyor, bazı yapımlar gerçekten de sırf içerik olsun diye üretilebiliyor. Hani bu filmleri hakikaten Disneyland gibi koca bir parka benzetirsek -ki bu örnekte bile Disney’in aklıma gelmesi birçok şeyi açıklıyor sanki- Shang-Chi filmi onun bir köşesinde bekliyor ve aileler “haydi dönelim, vaktimiz oraya yetmez” diyerek çocuklarını geri çağırabiliyor.
Marvel’ın Oscarlar’da teknik dallar dışında adaylığının olmadığını unutmamak lazım. Bir tek Black Panther filmleri teknik dışı kategorilerde boy gösterebildi, onda da ilk Black Panther’in aldığı en iyi film adaylığının zorlama olduğunda hemfikirizdir diye düşünüyorum. Bunu şu açıdan belirtiyorum, hâlâ fragmanı çok sevmiş olsam da Marvel’ın “biz de sinemayız ha!” diye zorlamasını anlamsız buluyorum. Yani Endgame’e en iyi film dalında adaylık kampanyası yürütmüşlerdi, kim bilir sektörde ne kadar utanç verici bulundu bu durum. Akademi’nin veya otoritelerin “sinema” saydığı şeyin çok uzağında şu an Marvel ve yaklaşmak istiyorsa da fragmanlarla değil, filmlerle göstermeli kendini.

Florence Pugh, Thunderbolts’un gerçekten de bağımsız bir filme benzediğini söylüyor bu arada. “Marvel kahramanlarının yer aldığı A24 tarzı bir suikastçı filmi” diye bahsetmiş Thunderbolts’tan. Bu tarz demeçler Endgame sonrasında Marvel’dan ve hatta ana akımdan uzaklaşan sinemaseverlerin dikkatini çekecektir bence. Yine de mesela Pugh’un We Live In Time veya Midsommar gibi bağımsız yapımlarda yer alması bu film nezdinde beni etkilemiyor. Sanat sineması ile ana akım blockbuster’lar birbirinden çok uzak ve bir oyuncu her ikisinde de yer alabilir. Bu dünyanın her yerinde böyle değil mi zaten, Kanal D’de izlediğimiz bir oyuncuyu daha sonra Mubi’de çok da farklı bir performansla izleyebiliyoruz sonuçta.
Yine de A24 yapımlarında imzası bulunan kişileri Marvel çatısında görmek güzel bir şey elbette. Jake Schreier pek kaliteli Beef’te yönetmenlik yapmış. Müzikleri Everything Everywhere All At Once ile Oscar adaylığı alan Son Lux grubu yapıyor, Schreier’le de 10 sene önce Paper Towns filminde birlikte çalışmışlar. Beef dizisi kurgucu Harry Yoon’un CV’sinde de var, Shang-Chi ile Marvel’a da aşina bir isim. Totalde baktığımızda öz geçmişleri dikkat çeken, isimlerinin altının çizilmesini hak eden, kreatif özgürlük verildiğinde başarılı olabilecek bir ekip var. Bu fragmana dek böyle bir ekiple çalışıldığını da bilmiyordum açıkçası. Peki ama Eternals’ı Nomadland’in yönetmeni Chloé Zhao’ya teslim ettikten sonra sütten ağzı yanan Marvel, gerçekten bu ekibe kreatif özgürlük verebilecek midir?
Mesela “göndermeli” fragmanı geçelim ve fragman savaşlarının yapıldığı Super Bowl maçında yayınlanan bu fragmanı ele alalım. Ekibin nasıl bir araya geldiğini ve Bucky ile karşılaşmalarını gösteren ilk fragmanın bıraktığı yerden alıyor, pek de süper gücü olmayan bu yedi benzemezin birlikte nasıl savaştığını gösteriyor. İlk fragman çok beğenilmişti, yorumlardan anladığım kadarıyla bunun da aşağı kalır yanı yok.
İlk fragmanın neden beğenildiğini anlayabiliyorum. Birçok Marvel fragmanının aksine filmin tamamını göstermiyor, yakın dönem Marvel filmlerinin aksine Bucky, Yelena ve Red Guardian gibi izleyicilerin hakim olduğu karakterler var, güzel bir şarkı seçilmiş, sadece Captain America filmlerinde gördüğümüz gri atmosfer korunmuş ve dozunda şakalar yerleştirilmiş. 4 ay sonra yayınlanan Big Game Trailer şaka miktarını koruyor, ekibin anti-kahramanlardan oluştuğunu vurguluyor ve Bob’un Sentry tarafını değil de (bu karakter ayrı bir yazının konusu olacaktır) Void tarafını gösteriyor. Hani anlıyorum; Bucky, Yelena ve Red Guardian gerçekten iyi ve underrated karakterler, temiz kahramanlar yerine böyle Suicide Squad kafasını izlemeyi de insanlar çok seviyor ama arkadaşlar, bu fragmanda sizce de bir sorun yok mu?
Şimdi buraya kadar okuyup hâlâ ciddi bir “pazarlama kampanyası” konuşacağımızı düşünüyorsanız, sizi hayal kırıklığına uğratmak zorundayım. Basınla iletişimdeki bir değişimden veya yaratıcı bir gerilla marketing örneğinden falan bahsedemeyeceğiz. Elimizde varsa yoksa birkaç fragman var ve tüm bu yazının yazılma sebebi malum Absolute Cinema fragmanı. Yani Marvel artık yaratıcılıktan o kadar uzak ve tekdüzeleşti ki, orijinal bir fragman gördüğümüzde üzerine paragraflar kaleme alabiliyoruz.

Konuya dönecek olursam, bu A24 tarzı fragman olmasaydı kesinlikle Big Game Trailer’ı eleştirmezdim. Çünkü Big Game Trailer filme dair çok şey gösteriyor, final savaşını bolca spoil ediyor, umudunu kaybetmiş karakterlerimizin dönüm noktasını gösteriyor ve bu dönüm noktasını da “ben senin içindeki kahramanı görüyorum” klişesine bağlıyor. E hani senin mutfağında ödüllü isimler yer alıyordu? E hani sen bağımsız sinemaya kafa tutuyordun? Tekrar ediyorum fragman gerçekten güzel, gişe tahminlerini yükseltecek kadar güzel, çünkü Marvel hayranları olarak bir fragmanın üzerine bu kadar düşülmesine bile hasret kalmışız. Ancak diğer iki fragmanı tekrar tekrar izledim ve övülen A24 filmlerinden gelen isimlerin imzası yerine Marvel Sinematik Evreni kalıplarından uzaklaşamayan kalburüstü bir blockbuster görebiliyorum sadece.
Şu anda fragmanlara coşan insanlar arka planda kalmış -ama içten içe sevdikleri- karakterlere bir alan açılmasına, açılan alanın Captain America filmlerine yakın bir ton taşımasına ve bu tonun Suicide Squad kafasıyla birleştiğinde ortaya çıkabilecek şeyin potansiyeline coşuyorlar bence. Absolute Cinema fragmanı bir heyecan yaratmış olmasına rağmen bunun ufak bir kitle içerisinde kalma ihtimali var. Sonuçta Captain America: Brave New World beklenen etkiyi göstermemiş olsa bile fragman izlenmeleri Thunderbolts’un üzerinde. Ve burada bahsettiğimiz tüm övgülere rağmen seçilen bu pazarlama stratejisi bazı hayranları da itmiş durumda. Dolayısıyla en ufak güzel içerikte “Marvel geri döndü!” diye heyecanlanmaya gerek var mı bilemiyorum.
Yanlış anlaşılmasın, filme heyecanlanmıyor değilim. Keyifli bir seyirlik vadediyor ve sinemada izlenmeyi hak ediyor bence. Fakat yine de bir fragman üzerinden çıkan bu tantanayı eleştirmeden duramıyorum. Zaten Marvel’ı yakından takip eden insanlar olarak şu gönderideki gibi bipolar hale gelmiş durumdayız. Herhangi bir “yeterli” fragman izledikten sonra üstteki videodaki gibi tepkiler veriyoruz. Gerçekten işin “pazarlama” noktası burada çalışıyor, 1 dakikalık bir fragman bana 1000 kelime yazdırabiliyor mesela. Üzerine podcast’ler çekiliyor, forumlarda kavgalar çıkıyor. Ve hepsi belki de 10 üzerinden 7’lik bir Marvel filmi izleyebilmek için.
Yazı boyunca ismini geçirdiğim üçlüye geri döneceğim ama; Bucky, Yelena ve Red Guardian dendiğinde zihnimizde bir imge oluşmasaydı Thunderbolts’a bu kadar heyecanlanabilir miydik sevgili geekler? E hal böyle olunca, ömrü “Absolute Cinema” örnekleri çıkarmakla geçmiş Martin Scorsese pek de haksız sayılmaz ha, ne dersiniz?