70’li yıllara dönüp baktığımızda görebileceğimiz yegane şeylerden birinin sinemanın dönüşümü ve devasa yükselişi olduğunu söyleyebiliriz. Easy Rider’ın yarattığı dalgayla özgürleşen ve dönüşüm içine giren Amerikan sineması, ilk “blockbuster” örneklerini bu on yıl içerisinde vermiş ve Amerikan sinemasının neredeyse gelecek otuz yılını etkileyecek yönetmenlerin ilk işlerini yapmalarına vesile olmuştu. Steven Spielberg’ün Jaws ile rekorlar kırdığı, Francis Ford Cappola’nın The Godfather sonrası unutulması güç savaş filmlerinden Apocalypse Now’u çektiği, Martin Scorsese’nin Taxi Driver ile kendisinin ne kadar iyi bir yönetmen olduğunu kanıtladığı yıllardan bahsediyoruz. Daha Woody Allen’ı, Brian de Palma’yı veya Luis Bunuel’i anmadık bile.

Sinemanın kendisinin dönüşümünün yanında alt türlerinden en güçlüsünün dönüşümü de kaçınılmazdı. Kimilerine göre en temel duyguları tetiklediği için kaçınılmaz bir gerçeklik hâline dönüşen korku sinemasından bahsediyorum. John Carpenter’ın henüz çaylak bir yönetmenken çektiği ve zamanla bir klasiğe dönüşen Halloween’i, Brian de Palma’nın Stephen King’in romanından uyarladığı Carrie’si ya da “teen-slasher” türünün en iyi örneklerinden Teksas Katliamı. Tüm bu unutulmaz yapımların belki de en görkemlilerinden birini, büyük set zorluklarıyla birlikte çekmiş; sadece 70’lerin değil tüm zamanların en büyük klasiklerinden birini yaratmış yönetmen William Friedkin, geçtiğimiz hafta 87 yaşında aramızdan ayrıldı.

Döneminde filmi sinemada izleyenlere korku dolu anlar yaşatmış, salonda izleyicilerin bayılmalarına veya kusmalarında neden olmuş The Excorcist veya Türkiye’deki çevirisiyle Şeytan, tıpkı temsil ettiği o karanlık hikâyede olduğu gibi set ekibine de zorlu anlar yaşatmıştı. Usta yönetmen Friedkin’in anılarından aktarılanlara göre iki kez film seti yanmış, ışık şefi ve görüntü asistanı hayatını kaybetmiş, figüranlardan birkaçı kalp krizi geçirmiş, başrollerden Linda Blair yataktan düşerek kolunu kırmıştı.

Tüm bu aksaklıkların yanı sıra kendi kişisel hayatında da kötü günler geçiren William Friedkin, sanki tüm bu olaylardan hiç etkilenmemiş gibi 70’lerin belki de en kült filmlerinden Sorcerer’a da imza atmıştı. 80’lerde de Cruising ve To Live and Die in LA ile başarısını konuşturan yönetmenin eleştirmenlere göre kariyer filmi, ilk çıkış noktası ve en çok beğenilen filmlerinden French Connection’dı. Kurgu harikası klasiğini Akademi Ödülleri’nde gösterdiği başarı da eklenince, William Friedkin döneminin en büyük “star” yönetmenlerinden birine dönüşmüştü.

Yazıyı bitirmeden yönetmenin filmografisinden beş yapımı da ekliyorum; 70’ler sinemasına ve korku türüne yön vermiş William Friedkin’in aramızdan ayrılışının anısına.

5. 12 Angry Men (1997):

50’lerdeki klasik 12 Angry Men filminin yerini tutmasa da yeniden çevrim versiyonu da izlemeye değer filmler arasında. Friedkin’in kariyerinin gözdelerinden olmayan filmin döneminde başarı yakaladığı da bilinenler arasında. 

4. The Exorcist (1973):

Muhtemelen yönetmenin en bilinen filmi olsa da, günümüzde bile hâlâ izlememiş olanların bulunduğu bir klasik The Exorcist. Üstelik Türk sinemasının usta yönetmenlerinden Metin Erksan’ın (Susuz Yaz, Sevmek Zamanı) filmin yayın tarihinden tam 1 yıl sonra “Şeytan” adında bir uyarlama çektiğini ve uyarlamanın Türkiye’de etki yarattığını da biliyoruz.

3. Killer Joe (2011):

Yönetmenin son dönem filmlerinden Killer Joe, kara-komik atmosferinin yanında Matthew McConaughey’den de etkileyici bir performansı bizlere sunuyor. Yönetmenin ustalık dokunuşunu hâlâ kaybetmediğini gösteren film, geçtiğimiz on yılda gözden kaçan yapımlar arasındaydı. 

2. French Connection (1971):

İnanılmaz set hikâyeleri barındıran; Gene Hackman, Fernando Rey ve Roy Scheider’lı kadrosuyla göz çıkartan French Connection, bugün bile nefes nefese izleyeceğiniz sahneleri içerisinde barındırıyor. Yönetmene uluslararası bilinirlik kazandıran bu klasik, mutlaka görülmeye değer.

1. Sorcerer (1977):

Friedkin’in French Connection ve The Excorcist’ten hemen sonra çektiği Sorcerer, tıpkı French Connection’da olduğu gibi inanılması güç bir kurguya sahip. Roy Scheider’ı bir kez daha William Friedkin’le bir araya getiren Sorcerer, yarattığı müthiş atmosferle sizi yerinizden oynatmamaya kararlı bir film. 

Yazan: Arda Yozbakan

Author

Dünyanın en ihtiyacı olduğu anda ortaya çıkarak çeşitli konularda fikirlerini belirten yazarlar. Bir konuk yazar asla geç yazmaz, erken de yazmaz. Onlar, tam yazmaları gereken zamanda yazarlar.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.