Gönül isterdi Pride Haftası‘nı yine ona yaraşırcasına güzel bir Onur Yürüyüşü ile sonlandıralım ama olmadığımız gibi davranmak zorunda kaldığımız, istemediğimiz şekilde yaşamaya zorlandığımız bir ülkede, ‘hassasiyet’ şemsiyesinin altına sığınıp işine geldiğini yürütmek, gelmediğini engellemek çok kolay maalesef. Yine de buradayız, severek kazanacağız. Amerika’da çıkan evlilik eşitliği yasasının ardından herkesin dillendirdiği #LoveWins hashtag’i gibi bir de biz dillendirelim istedik: “Aşk Kazanacak”. Bu vesileyle uzun bir ‘yürüyemeyiş’in ardından yorgun argın kaleme aldığım bu yazıda dizilerde kazanan LGBTİ aşklarını sizin için derledim.
8. Tobias Beecher & Chris Keller – Oz
Beecher ve Keller ilişkisinin, ask ve nefret kavramlarını bambaşka bir boyuta taşıyan bir televizyon çifti olduğunu düşünüyorum. İkisi de hapishane dışında gayet heteroseksüel hayatlar yaşamışlardı. Hapishane içinde yaşamaya başladıkları ilişki, kadın bulamamalarından kaynaklanan bir zorunluluk değil de takıntılı ve sorunlu olmalarının bir getirisi gibiydi daha ziyade. Dışarıdayken hafif pısırık, sıkıcı ve alkolik bir avukatken, Tobias, hapishaneye düştüğü andan itibaren Aryan kardeşlerin liderinin seks kölesi haline gelince doğal olarak kendisine sert bir kabuk oluşturma çabalarına girdi.
Tam da bu değişimi sırasında Christopher Meloni tarafından inanılmaz bir etkileyicilikle canlandıran Chris Keller ile tanıştık. Manipülasyon uzmanı bir sosyopat ve yeryüzünde hapishanenin baş rahibesi dahil bastan çıkaramayacağı bir yaratık yok. Hayatında kimseye değer vermemiş ve gözü kapalı cinayet işleyebilen bir karakterin Beecher’a sırılsıklam aşık olmasını ve kendisini tekrar tekrar onun için feda etmesini izlemek çok acayip. Birbirini bu kadar psikopat bir şekilde sevip koruyan ama aynı zamanda bu kadar zarar verip yerin dibine çeken bir çift daha izlememişsinizdir. Oz’un HBO’nun çizgisini belirleyen ilk drama dizisi olduğunu düşünürsek, rahatsız edici derecede uçlarda yaşanan bir aşk hikayesini daha iyi bir platformda bulmanız zor.
7. Willow & Tara – Buffy the Vampire Slayer
Geek damarımıza dokunan bir çift ile devam edelim. Willow ve Tara’nın Buffy’nin 4. sezonunda filizlenen ilişkisi, sanırım TV tarihinde bir ilkti. Joss Whedon’ın 90 sonlarına damgasını vuran, kendine has bir fandom oluşturmuş kült dizisiyle ilk kez bir lezbiyen çift, hikayenin merkezinde yer alıyordu. Xena ve Gabrielle arasındaki “imalı” ilişkiyi saymıyorum. Joss Whedon, dizi boyunca vampirlerle insanların ilişkisini hep alt metinli olarak kullanmış ve başarılı da olmuştu.
İlk sezon boyunca Xander’ın peşinde koşturan, sonrasında da 4. sezona kadar Oz ile çıkan Willow’un “coming-out” hikayesi, yine benzer bir şekilde büyü yapmayı öğrenmesi üzerinden ilerledi. Tara ile beraber büyü için odaya kapandıklarında hem büyü açısından hem de cinsel anlamda yeni bir deneyime adım attılar. Birbirleriyle tanışmadan önce içine kapanık, çekingen olan ikili, ilişkileri sayesinde güçlü ve kendine güvenen kadınlara dönüştüler. Bu dönüşüm sürecini de hem Whedon, hem de Alyson Hannigan ve Amber Benson bize çok tatlı yansıttı, sağolsunlar.
6. Cosima & Delphine – Orphan Black
Her bölüm en az 4 karaktere, çok da başarıyla hayat veren Tatiana Maslany, özellikle Alison ve Helena karakterlerinde nefis birer iş çıkarıyor olabilir, ama Cosima da canlandırdığı karakterler arasında en içteni, en naifi sanırım. Cosima’yı gizliden takip edip klonları yapan The Dyad’taki Aldous Leekie’ye bilgi sızdıran Delphine’e halen biraz güvenmiyorum sanırım. Ancak Cosima’ya olan hislerinin gerçekliği konusunda bizi daha fazla ikna etmeyi de başaramazdı. 3. sezonu izlemedim ama umarım ilişkiniz iyi gidiyordur kızlar. Bir klon da mutlu olsun şu dizide, “adaletsiz seçim” diye haykırarak bileklerimi kesicem artık yemin ederim ya.
5. Ian & Mickey – Shameless
Ian ve Mickey, tıpkı Oz’daki Tobias ve Chris ilişkisi gibi ‘sağlıklı’ bir ilişki yürütmeyi başaran bir çift değiller. İsmiyle müsemma Shameless gibi bir dizide, bildiğimiz anlamda ‘düzgün’ bir ilişki izlemeyi beklemek saçma olurdu. Amerikan televizyonunun görüp görebileceği en ‘dysfunctional’, hadi biz ‘bozuk’ ve ‘sorunlu’ diyelim, Gallagher Ailesi’nin fertlerinden Ian Gallagher’ın Mickey ile olan karmaşık ilişkisi, bizim kafamızdaki sağlıklı ilişki tanımına uymayabilir. Ama kendilerine has bir biçimde seviyorlar birbirlerini ve yine problemlerini kendilerine çözüyorlar. Mickey üzerinden aile içi şiddet ve istismar konularına da uzanan Shameless, şu anda televizyonda görebileceğiniz en acayip ilişkilerden birini sunuyor. Birbirini döverek seven bir ikiliyi ‘çift’ yapmayı herkes beceremez en nihayetinde.