Yazan: Berk Ökten
Orta Dünya’nın belki de en çok dikkat çeken sakinleri Elfler üstüne yazılan şeylerin miktar olarak cidden haddi hesabı yok. Okçuluklarından sanatlarına, atlattıkları badirelerden şehirlerine kadar her şeyleri üstüne konuşulmuş kadim ırkın belki hak ettiği kadar ilgi görmemiş yanı ise psikolojileri. “Elfler niye böyle ya?” sorusunun cevabı muhtemelen bende de yok ama kendimi irdelemekten alıkoyacak değilim tabii. Siz de merak ediyorsanız buyurun beraber bakalım!
Her şeyden önce ilk bakılması gereken yer Shire, Frodo’nun Gildor ile karşılaşması sırasında Gildor’un yarım umursar yarım umursamaz tavrı dikkatleri çekiyor. Zira buradaki umursamazlık Gildor’un iyilik ve kötülüğe bakışından ziyade hayata bakışından geliyor. Diğer bir ilgi çekici detay ise Yüzük Kardeşliği Lothlorien’i terk ederken Legolas tarafından açıklanıyordu. Elflerin zamanı nasıl algıladığını anlatan prens, aslında psikolojide “duyarsızlaşma” olarak bildiğimiz bir kavramın, Elf hayatında çok önemli bir yeri olduğunu söylüyordu. Peki duyarsızlaşma nedir?
Adından ufak bir şeyler tahmin ettiğinizi duyar gibiyim; evet, muhtemelen de doğru tahmin ediyorsunuz. Duyarsızlaşma, basit olarak aynı koşullar altında bir etkiyle tekrar tekrar karşılaştığınızda artık duygusal olarak ona tepki vermeyi bırakmaya deniyor. Gelin biz de bu duruma “Elf Duyarsızlaşması” diyelim ve hayal edelim: Normal bir insansınız. Belki 80, belki de 100 yıl yaşayacaksınız, fakat Mahmut ırkından bir arkadaşınız var. Ve diyelim ki Mahmut ırkı sadece 5 yıl yaşayabiliyor. Arkadaşınızın ölümü sizi elbette ki yıkacaktır, fakat siz daha henüz çok gençken belki onun torununun çocuğuyla arkadaş olacaksınız. Yıllar geçecek ve siz, bir yetişkin olduğunuzda Mahmut ırkında ise soylar fazlasıyla ilerlemiş olacak. Bu noktada bir Mahmut’un ölümü için ne kadar üzülebilirsiniz? Muhtemelen hiç üzülmeyeceksiniz bile. İşte aynı şekilde binlerce yıl yaşamış, kralların ve krallıkların yükselip yıkıldığını görmüş olan bir Elf için bir Hobbit’in çıktığı macera da aynı etkide olacaktır. Kendisi dikili bir taş gibi zamana meydan okurken, az sonra dünyanın suretinden silinebilecek varlıklara ne kadar önem verebilir?
Bir diğer konu ise Elf Duyarsızlaşması’nın getireceği bilişsel esneklik yoksunluğu olacaktır. Bilişsel esneklik, bireyin yaşadığı durum karşısında alternatif yolların ve seçeneklerin farkında olması, durumlara uyum sağlamada esnek olabilmesi ve esnek olabildiği durumlarda kendine güvenebilmesi olarak tanımlanabilir. Duyarsızlaşan ölümsüzlerimiz, hikayenin nasıl başlayıp bittiğini defalarca gördüğünden alternatif yollar aramaya başvurmayabilirler bile. Çünkü binlerce yıldır her şeyin nasıl süregeldiğini zaten izleyerek veyahut yaşayarak bizzat öğrendiler. Bu noktada Elf kibrini anlamak biraz daha kolay oluyor. Duyarsız ve bilgili olunca ister istemez değişime kapalı; değişime kapalı olunca da üstten bakar oluyor insan (tabii bu durumda Elf).