Sabah aldım haberi. Yataktaydım, uyanmış, miskin miskin tableti kurcalıyordum. Manşeti gördüm. “Nintendo başkanı Satoru Iwata, 55 yaşında hayatını kaybetti” yazdı. Arada önüme düşen o sahte başlıklardan biri sandım, inanamadım. Koskoca Eurogamer’ın haberiydi yazı. Onlara inanamadım, başka kaynaklara baktım. En son artık Los Angeles Times’a kadar gelmiştim, ve inkar edilebilecek bir tarafı kalmamıştı. Video oyun dünyasının en cana yakın, en sıcak yöneticisi, hayatını gencecik bir yaşta kaybetmişti.
Satoru Iwata, kendisini “Kartımda işadamı yazıyor, kafamda bir oyun geliştiricisiyim, kalbimde ise her zaman bir oyuncuyum” diye tanımlayan bir adamdı. Bu tanımın da hakkını verirdi. Nintendo’ya üniversiteden mezun olur olmaz girmiş, alt şirketi HAL Laboratory’yi iflasın eşiğinden döndürdükten sonra şirket içerisinde yükselmişti. Şirketin 1949’dan beri lideri olan Hiroshi Yamauchi görevi 2002’de bıraktıktan sonra, Iwata o sene Nintendo’nun 125 yıllık tarihindeki dördüncü başkanı oldu.
Nintendo o görevi devraldığında sektörün şaka malzemesi olma yolunda ilerleyen, son atılımlarının hiçbirinde başarılı olamamış bir firmaydı. Iwata’nın liderliğinde, firma birkaç sene içerisinde tarihinin en büyük başarılarını gördü. Onun bizzat yönlendirmesiyle ortaya çıkan DS şirket tarihinin en çok satan platformu oldu, Wii ise video oyunlarının tarihini değiştirdi ve en sevdiğimiz hobimize sayısız yeni insan kattı.
Fakat ben Iwata’yı bu kurumsal başarıların hiçbiriyle değil, samimiyeti ve sıcaklığıyla hatırlayacağım. Onun döneminde Nintendo fildişi kulesinden indi ve hayranlarla çok daha yakın bir ilişkiye başladı. Cafcaflı E3 sunumlarını bırakıp, koskoca yöneticilerin kılıktan kılığa girdiği özel videolar hazırlamaya başladılar. Haberleri verirken aradan PR departmanlarını çıkartıp, yapımcıların söz aldığı Nintendo Direct’ler çektiler. Iwata’nın bizzat geliştiricileri terlettiği Iwata Asks’ler de bu güzel adamın arkasında bıraktığı mirasın bir parçasıydı.
Iwata 55 yaşında, safra kanalı kanseri sebebiyle hayatını kaybetti. Çok genç yaşta gitti, ve arkasında da sayesinde sadece Nintendo ile değil, video oyunlarıyla bambaşka bir gönül bağı kuran milyonlar bıraktı. Toprağı bol olsun, video oyun dünyası çok güzel bir adamı kaybetti…