Ben 30 yaşındayım. Yani süper kahraman filmlerinin 5 senede bir geldiği zamanları dün gibi hatırlıyorum. Özel efekt teknolojisinin henüz yeteri kadar gelişmemiş olmasından ötürü çizgi roman sayfalarında hayalini kurduğumuz aksiyon, film perdesinde yakalanamıyordu. Ama mutluyduk. Baş karakter üzerinden gerçekten içi dolu bir şey anlatılmıyor; sadece o fantastik güçleri ve melodramatik hayatının heyecanının tadına bakabiliyorduk. Çok tatmin olmuyorduk belki ama, huzurluyduk. Beklentilerimiz, elimizdekilerinin azlığından, epey düşüktü.

Şimdi ise tek bir senede beş altı tane süper kahraman filmi geliyor. Artık piyasayı ve popüler kültürü o kadar ele geçirdiler ki, alternatif süper kahraman filmleri çıkıyor, alakasız markaların reklam kampanyalarında maskeli kahramanlar çıkıyor, hatta yerli dizilerimiz bile meseleyi konu ediyorlar. Tam olarak mihenk taşı Nolan’ın Batman üçlemesi zamanı mı yoksa MCU’nun “Ant-Man’in bile filmini çekeceğiz” kıvamına gelmesi midir bilmiyorum, ama Wonder Woman geldiğinde ondan belli başlı bazı şeyler bekler hâldeydik çoktan. Peki Wonder Woman bu beklentilerimizi ne kadar karşıladı?

Wonder Woman İnceleme 1

Bana değerlendirmesi kolay gelen bir yerden başlayacağım: Teknik.

Filmin görselliğine diyecek bir şeyim fazla yok. Kimileri sık kullanılan ağır çekime sinir olmus, açıkçası ben olmadım; aksiyonu net ve yavaş yavaş görelim istemiş yönetmen gibi geldi bana ve seyirciden gösterilmesi istenen sabrı göstermek benim için zor olmadı. Çünkü sahne her durduğunda hızlı geçse kaçıp gidecek olan detaylar görmeye değerdi.

Müzik tarafında da durum iyi. BvS’den anımsadığımız bir iki olumlu şey arasında bulunan Wonder Woman tema müziği ise filmde az ve öz kullanılmış, duyduğumuz zaman gene tüylerimiz diken diken oluyor.

Öte yandan dövüş koreografileri ise öyle çok akılda kalıcı, çok şaşırtıcı bir yanı olmamakla beraber kötü değil. Genel olarak filmi seyredenlerde ortak olan bir kanı, mesela filmin plajdaki ilk savaş sahnesinin sondaki dövüş sahnesinden çok daha iyi olduğu. Hatta tüm dövüşler sondakinden daha enterasan, eğlenceli ve heyecanlıydı. Tabi ki buradaki ortak sebep, dijital efektlerin son dövüşteki baskınlığı.

Teknoloji artık bu konuda çok güzel imkanlar sağlasa da, izlediğimiz şeyin tamamının dijital olduğunu bir anda farketmek, insanın izlediği şeyden soğumasına sebep oluyor. Ve tabii ki filmin finalinde olan bir sahnenin vasat bir tecrübe yaşatması, görmezden gelinmesi kolay bir şey değil. Gayet güzel ilerleyen bir filmden tatsız ayrılmak, filmle ilgili genel deneyimi zayıflatıyor.

Filmin konusu ve işlenişi hiç fena değil. Bunu değerlendirmeden önce şunu bir belirtmek gerekir ki, aslında hiç bir filmin konusu fena değildir. Bir yazar veya belki bir yapımcı, yönetmen falan kafasında bir konu oluşturur ve o kafadayken masum, sade ve iyidir. O fikri alıp gerçeğe dönüştürebilmektir sanat. Ki zaten bu açıdan başarılı bir film olmuş Wonder Woman.

Wonder Woman İnceleme 2 Connie Nielsen

Ataerkil bir dünyaya güzellik, sevgi ve merhamet gibi fikirleri taşımak için yaratılmış olan Amazonlar arasında büyüyen Diana, hem kendi kimliğini hem de insanoğlununkini keşfediyor. Tam anlamıyla klasik bir “büyüme” öyküsü olan film bu kadar klişe bir konuyu çok etkileyici ve ikna edici bir şekilde anlatmayı başarmış. Ve bence bunun iki sebebi var.

Bir kere film basit ve sade. Kötü adam sürprizi haricinde bi enterasanlık yapmaya çalışmamışlar ve tamamen ana konuya odaklanmış bir akış kurgulamışlar. Diana ve Steve karşılaştıkları her durumda gerçekçi/alaycı ve idealist/hayalci ikileminde öyle güzel kalıyorlar ki, seyirci olarak ben de hep o tartışmanın neresindeyim diye kendimi sorgularken buldum. İkinci sebep ise Gal Gadot. Kadın harika oynamış. Wonder Woman’ın gayet kendine güvenli, vurdu mu oturtan, aklı başında halini nasıl oynayacak göreceğiz, ama onun henüz olgunlaşmamış, nispeten saf ve dünyayı tanımayan halleri bu oyuncu tarafından tam on ikiden portrelenmiş.

Tam olarak bu iki sebepten ötürü film sizi yakalaması gereken yerden yakalıyıveriyor. Bu film aksiyon sahneleri –ki sonuncusu hariç hiç fena değil- komedisi –ki yer yer bol olmasına rağmen hiç fazla değil- karakterleri –çoğu ilginç olmasına rağmen esas kız ve esas oğlan hariç bir yere bağlanmıyorlar- ile değil de, tamamen konusu ile seyirciyi etkileyen bir film olmuş. Nasıl oluyorsa bir şekilde filmi izlerken Wonder Woman’ın o safça, biraz çocukça, aşırı idealist sonuna kadar adil ve merhametli olunması gerektiğini savunan yani tam olarak artık çok sıkıcı ve antika bulduğumuz kahramanlık olgusunu sonuna kadar desteklerken buluyor insan kendisini.

Themyscira’lı prenses Diana biz korkak ve bencil insanlara hayatın ve dünyanın aslında nasıl olabileceğine dair tokat gibi bir ders veriyor. Aslında tam olarak klasik süper kahramanın görevini layıkı ile yerine getiriyor: bu karanlık, adaletsiz, umutsuz dünyaya bir umut ışığı oluyor. Savaş alanının ortasında tüm o kirlilikten ve bozulmuşluktan uzak rengarenk kostümü ile ışıldayarak durunca bir an sanki biz de tek bir insanın içi yeteri kadar ışıkla dolarsa dünyada bir fark yaratabileceğine inanır hale geliyoruz. Wonder Woman bize tek başımıza dünyayı değiştirebileceğimizi öğretiyor. İnsanlık tarihinin belki de en alaycı zamanlarında bu kadın bize idealist olunca elde edebileceklerimizi hatırlatıyor.

Wonder Woman İnceleme 3 Chris Pine

Son cümlemde kadın dememin şöyle bir sebebi var. Wonder Woman şu zamana kadar çıkmış kadın başrollü ilk doğru düzgün süper kahraman filmi. Kimsenin hatırlamadığı Elektra ve kimsenin hatırlamak istemediği Catwoman’ları falan saymazsak tabi… Ama zaten saymayalım. Ve film neredeyse bir başrol kadar ağırlığı olan Steve Trevor’ı da barındırıyor. Bu ilk bakışta sanki bir süper kahraman filmini tek başına bir kadının omzuna yükleyememişler gibi bir his uyandırmıştı bende. Ancak filmi izlerken neden böyle bir karakterin filmde bu kadar yoğun bir şekilde var olması gerektiğini de anladım.

Gerçekten de Steve’in iyilik timsali olarak Superman’den veya Captain America’dan geri kalır bir yanı yok; ama söz konusu hareketlere gelince o kadar da idealist değil, daha pragmatik. İşte sanki tam bu noktada, yani Steve’in karakterinin varlığı bize başka erkek süper kahramanları anımsatırken, Diana Steve’in yanında daha bile süper bir kahraman olarak beliriyor. Ki son zamanlarda çıkan Civil War veya BvS gibi süper kahraman filmlerinde şımarık ve egoist erkekler kendi aralarında sidik yarışına girmişken Wonder Woman’ın hala kahramanlığın temel yapı taşlarını yaşatmaya devam ediyor olması filmin feminist mesajını ortaya koymuş oluyor. Yani bir kadın da erkeğin yaptığı bir işi yapabilir hatta bazen ondan daha iyi bir şekilde bile. Keza Wonder Woman şu ana kadar anlatılmamış bir şey anlatmıyor, sadece çoktandır anlatıldığı için biraz görmezden gelmeye başladığımız ama görmezden gelinmemesi gereken bir şeyi insanı etkileyerek hatırlatıyor.

Wonder Woman bence hiç fena bir film olmamış. D.C.’nin sinema evrenine Man of Steel ile girmesinin üzerinden çıkan 4. film ve sanırım hemen hemen herkes onu ilk ikiye koyacak. Öyküsü küçük ve ana meramına odaklı, abuk sabuk şişmanlatılmış değil ve ele aldığı ana derdi de seyirciye iletmeyi başarıyor. Dünyanın en can alıcı, en özel filmlerinden mi? Hayır. Ama gidişatını ayrı bir kulvarda değerlendirmekten kendimizi alamadığımız süper kahraman filmleri arasında bence özel ve sarsılmaz bir yeri oldu bile.

Author

Astrolojiye inanmayıp ikizler burcu olmakla gurur duyan, hem akıllı hem salak; hem iyi kalpli hem soğukkanlı, dengesiz bir tip. Azıcık totosunu kaldırsa dünyayı ele geçirme ihtimalinden ürküyor. En büyük düşmanları üç beyazlar: Şeker, Tuz ve Börek.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.