Yıllardır uğruna binbir farklı MMO’nun “seni bitireceğim oğlum” diye çıktığı, her birinin de duvara çarpar gibi geri Free-to-Play dünyalarına sekmesine vesile olan WoW, çok yakında, 30 Ağustos’ta altıncı ek paketi olan Legion’ı çıkartacak. Eğer WoW ile ilgili olan, ama Dreanor’un endgame kuraklığı ile yüz yüze kalınca oyunu terk eden yedi milyon kişiden biriyseniz, hoş geldiniz! Bu yazı sizinle tamamıyla aynı hissiyatta olan biri tarafından, bu hissiyatlara rağmen Legion’ın neden heyecan verici olabileceğini anlatmak için yazıldı. Eğer bir WoW ek paketine tekrar heyecanlanmak, sizin için uçuk bir şeyse, gelin bir parça parça konuşalım; ne dersiniz?
1. Demon Hunter
Aynen öyle. Oyunun yıllardır beklenen sınıfı Demon Hunter ile açıyoruz kapıyı. Burning Legion’ın üçüncü Azeroth istilası başlayınca, kapılar açıldı, Demon Hunter’lar aramızda dolaşmaya başladı elbette. Bu sınıfımız Death Knight gibi, bir hero class. Level 98’de başlıyor, özel bir başlangıç hikayesi var, sonradan da Broken Isles’a kaçıyor. Yalnız sınıfın başkasına benzetebileceğimiz özellikleri de burada bitiyor, zira Blizzard baya nevi şahsına münhasır bir şey yaratmış Demon Hunter hüviyetinde.
Öncelikle, bu yeni sınıfımızın sadece iki alt dalı var: Havoc, ki kendisi DPS ve Vengeance kendisi de Tank. Sadece Night Elf’ler ve Blood Elf’ler Demon Hunter olabiliyorlar lore gereğince. Fakat bunların da ötesinde, en heyecan verici olan, sınıfın çok özel hareket biçimlerine sahip olması. Demon Hunter’lar çifte zıplama yapabiliyorlar, kanatlarını açıp planör gibi süzülebiliyorlar ve dönüşüm geçirebiliyorlar. Çok eşsiz bir sınıf deneyimi amaçlıyor yani Blizzard.
2. Order Halls
Garrison’lar biraz… başarısız bir deneydi. Olumlu noktaları vardı, ancak insanları baya izole etmişti en nihayetinde. Bir kesim oyuncu sadece Garrison’ında kalıp LFR abanmıştı tüm post-6.2 kuraklığında. Blizzard o formülü biraz değiştirip sunuyor şimdi. Order Hall’lar, Garrison gibi çalışıyorlar, follower’larınız var, görevlere yolluyorsunuz, kaynak topluyorsunuz. Ancak tek bir farkla, o da şu: tüm Order Hall’lar sınıf tabanlı ve sadece size değil, sunucunuzdaki tüm sınıfdaşlarınıza hizmet veriyor. Her biri de mükemmel bir şekilde tematik üstelik. Hunter’lar dağlarda, Rogue’lar yerin altındaki tünellerde…
3. Artifact Progression
Artık herkesin elinde bir artifact olacak! Bu cümle, vanilla’da bir Thunderstrike’a bile ne kadar tav olunduğunu bilen oyuncular için biraz yüz ekşitici gelebilir. Ancak artık oyunda on ikinci yılımızdayız. Kaelthas’ı yendik. Ulduar’ın altını üstüne getirdik. Lich King’e kafa tuttuk. Deathwing’in sırtında dövüştük. Paralel evrenlerde ork kovaladık, şeytanlarla vuruştuk. Biz artık Azeroth’un efsaneleri arasındayız. Bu yüzden de efsane silahlarımız var.
Her spec, kendi lore’undan çıka gelen bir artifact silah alacak oyunun başında eline. Bu arada oyun da bunları size “al yavrum oyna” diye vermeyecek. Çok özel quest’ler yapacaksınız, sadece Broken Isles’da değil, dört bir yanda. Ve oyun boyunca başka silah düşmeyecek. Zira Artifact weapon’ların, kendine has bir progression çizgisi var. İkinci bir talent ağacı yani, sistem olarak da eskisine yakın. Raid’lerden sadece silahınız için eklentiler düşecek. Artık şanınıza yaraşır bir silah tutacak yani eliniz.
4. Yeni Honor Sistemi
Blizzard’cığımız sağ olsun, Honor meselesini sekizinci kez baştan yazmaya karar verdi. Bu sefer, PvP ve PvE’yi iyice göbekten ayırdılar; arkalarına da bakmadılar. Artık sadece PvP’ye özel bir talent sistemi var. Dahası, artık gear bir şey ifade etmiyor. Trinketler çalışmıyor, PvP özel ekipmanı yok. Sadece siz ve yetenekleriniz, bir de seçtiğiniz PvP talent’ları.
5. Gardırop
Bu biraz kozmetik gelebilir, ama bana soracak olursanız, en tatlı özelliklerden biri. Artık oyun tarihindeki tüm zırhlar ve kıyafetler, tek bir ekranda toplanacaklar. Aynı Toy Box gibi. Ne nereden düşüyor görebilecek, kreasyonlar yapabilecek ve onları kovalayabileceksiniz. Üstüne üstlük, geçmişte yaptığınız quest’lerin, sizin sınıfınıza uygun olanları otomatikman gardıroba eklenecek. Yani şöyle, “şöyle simsiyah bir transmog çakayım” deyip, baya vitrinden seçer gibi seçebileceksiniz. Sonra “aa Level 20’de yaptığım şu quest’in verdiği pantolon ne güzel oturdu bu kombine” diye ateş açabileceksiniz dünyaya.
6. Action Cam!
Bunu zaten daha önce yazmıştık. Henüz sadece konsol komutlarıyla erişilebiliniyor. Eğer tam eklenirse, gerçekten, tüm oyunu bir baştan oynarız bu kamerayla.
7. Dünya Questleri
Blizzard “endgame questing” mefhumuyla ilgili sıkıntı yaşıyor. İlk dakikadan beri üstelik. Daha önce Quel’Danas, Argent Tournament, Firelands, Timeless Isle gibi örneklerde küçük başarılar da elde etmişlerdi, ancak bu genele yansımamıştı. Bu sefer biraz daha oturaklı gidiyorlar. Tüm dünyada, sayısı yüzleri bulan, ama herhangi bir seferinde sadece bir avuç tutarındakine rast geleceğimiz dünya questleri olacak. Bunlar PvP bazlı da olabilir, World Boss da olabilir, bir “40 tane öldür” de olabilir. Eğer görevi veren Kirin Tor’sa, küçük puzzle’lar ve keşif görevleri de olabilir bunlar! Bütün sunucu sizinle aynı anda paylaşıyor olacak bu görevleri, yani gittiğinizde kolayca yardım da bulabileceksiniz. Bu da tanışma, kaynaşma demek; devinimli içerik demek, daha parlak endgame günleri demek!
8. Ölçeklenen Bölgeler
Broken Isles’ın bölgelerinin bir level aralığı yok. İstediğiniz sırada yapabileceksiniz Broken Isles bölgelerini, zira oyun Guild Wars 2 tarzında, sizin seviyenize göre ölçeklenecek. Bu alt kasmak için zaten keyifli bir yöntem ama, onun da ötesinde, size muhteşem bir özgürlük tanıyor. Bölgelerin hikayeleri muhtemelen harikadır, ancak onları yarıda bırakabilecek olma özgürlüğü de bir başka!
9. Alleria & Turalyon
Bu da son ve bonuz maddemiz. Blizzard, resmen doğruladı bunu. Warcraft evreninin en gizemli karakterleri, ikinci oyundan beri bir türlü karşılaşamadığımız, haklarında hiçbir şey bilmediğimiz efsane karakterler Alleria ve Turalyon, geri dönüyorlar. Illidan da geri dönüyor bu arada. Alliance ve Horde’da büyük sarsıntılar oluyor. E Burning Legion zaten. Bir yandan çok ağır Elf lore’u da var. Undead tarafında büyük gelişmeler… Falan derken, hikaye de sağlam yani, arada söylemiş olalım!
