Yabani bu ay, sayısına bir tema belirleyerek karşımıza çıkıyor. Tema tahmin etmekte zorlanmayacağınız gibi, yılbaşı. Devam etmekte olan iki seri Kralına İsyan ve Uçan Kale haricinde bütün öykü ve çizgi romanlar yılbaşını konu almayı kendine düstur edinmiş ve doğrusu farklı yazar ve çizerlerin aynı temayı nasıl farklı işlediğini görme şansı bulmak epey eğlenceli olmuş.

Geçen sayı incelemesinde yaptığımız gibi bu sayı da incelemeleri çizgi roman ve öykü olarak iki parça halinde sunacağız. Daha önce sekizinci sayının çizgi roman incelemelerini bu kırmızı sözcüklerin sizi yönlendireceği yazıda yapmıştık. Sıra hikayelerde. Sayıda üç hikaye bulunuyor ve üçü de bu sayı için hazırlanmış yılbaşında geçen hikayeler. Sayının kapağını Aykut Aydoğdu çizmiş. Kapakta çekici bir kadının bulunmasını objeleştirme olarak yorumlayanlara rastladım, onlara sadece derginin demir başı Kralına İsyan’ı bir okumalarını ve derginin kadına bakışını bir görmelerini tavsiye edebilirim. Ben Aykut Aydoğdu’nun çizimini çok beğendiğimi söyleyebilirim. Arka kapaktaki Nordik savaşçının çizimi ise Gökhan Gültekin‘e ait ve çizim bu sayıyı, Yabani’nin hangi tarafını sergileyeceğimize emin olamadığımız sayılardan biri yapmasına neden olmuş. Evren İnce‘ye ait iç kapak ise antik ve fantastik bir Noel Baba tasviri olmuş ve sayının temasına gayet yakışmış.

23.59.59

23
İntihar öncesi kafada canlanan hayaller olarak düşünülürse Beril Tetik‘in yazdığı 23.59.59 gayet güzel bir öykü. Yanlış olmasın, sadece kendi fark ettiği bir felaketi canı pahasına önleyen bir adamın hikayesiyken de yaratıcı bir hikaye. Ancak o şartlar altında felakete sebep olan çocuk, onun sözleri ve öykünün başındaki agorafobik imalar tatsız ve eğreti gözüküyor. O yüzden 23.59.59’da yaşananları birer hayal olarak kabul etmek hikayeyi övmek için işime geliyor.

Gökhan Gültekin‘in illüstrasyonunu ise ne yazık ki eleştireceğim. Çünkü bir metne çizilen illüstrasyonlar metinde anlatılanla paralel bir görüntü sağlayamıyorsa benim canım çok sıkılıyor. Gültekin’in çalışması da o paralellikten yoksun. Genel bir tavsiye olarak, çizerlerin işlerini tamamlamadan önce hikayeleri birden fazla kez okumalarını tavsiye ediyorum. O zaman eminim derdim anlaşılacaktır.

MİLENYUM

mil
Milenyum, sıradan bir aşağılık kompleksi öyküsü. Karşımızda zamanında çocukken çok dalga geçildiği için içine kapanan, aşağılık kompleksine kapılan birinin bunlara sebep olduğuna inandığı kişiyi katlettiği bir cinayet var. Orijinal denemez ama orijinalliğin nadirleştiği bu günlerde aradığımız daha çok sıradanlığına rağmen nasıl yazıldığı oluyor. Milenyum bu açıdan sınavı geçmiş bir öykü. Motivasyon inandırıcı ve olay sıkıcılıktan uzak. Yazımla ilgili aklıma takılan tek şeyi yazar Gülbike Berkkam‘ım finalde yaşananları paranoyak sanrılar olarak mı yoksa paranormal bir olay olarak mı kurguladığı. İlki olmasını gönülden istiyorum. Çünkü eğer aksiyse ‘korku’ janrının illa fantazya içermesi gerektiği şeklinde yanlış düşünce akıllara git gide yatıyor demektir.

Ares Bedsector mahlaslı çizerimizin illüstrasyon çalışması ise sanki hikayeyle paralel şekilde daha basık ve karamsar bir ton tutturabilirmiş.

İNTİKAM-I ZEVCAN

int
İntikam-ı Zevcan, kendi içinde ne olduğunu bilemeyen bir öykü. Dışında ise, yaşanan şeylerin sırf yazar öyle yazdı diye yaşandığı başarısız bir olay öyküsü. Bir sistemden bahsediliyor ve hikaye boyunca o sistem, daha dehşet verici veya ilgi çekici gözüksün diye sistem hakkında bazı bilgiler uyduruluyor ancak sonuç eklentilerin birbiriyle tutarsızlığı oluyor. Zaten okuyucusunu ikna edememiş olan sistemin ürünü olan ‘defolu’ bir robottan bahsediliyor ve o robot nasıl veya neden olduğu anlaşılmayan bir programlama hatası yüzünden hem bilinç kazanıyor hem de vampire dönüşüyor. Kısacası ne olay ne de karakter ikna edici değil Orkide Ünsür‘ün hikayesinde.

Bu başlıca hatanın yanı sıra, bir de sadece üç sayfa sürecek bir hikayedeki her şeyi isimlendirme çabası görülüyor. TEGEM, Kadro, Vampkadro, Hordul… Uzun öykülerde ikna ediciliği arttırmak ve atmosfer oluşturmak için kullanılan bu isimlendirme ve benimsendirme yöntemi halihazırda tutarsız bir hikaye üzerinde uygulandığında sadece rahatsız edici detaylar olarak gözüküyor.

Hikayenin illüstrasyonunu yapan Elif Kut‘un çalışmasınıysa yeterli ve başarılı olarak nitelendirebiliriz.

Author

Lord olmak için yola çıkan gariban geek kendini bir anda yazar olarak buldu. Geek kültürüyle küçük şakalaşmalarını, sinemayla flörtlerini yazıya dökmek için burada. Muhitte Geek_Lord olarak bulabilirsiniz.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.