Greta Gerwig’in senarist ve yönetmenliğini yaptığı ve Rotten Tometoes’da uzun süre %100 ortak görüş ile beğenilen -şimdilerde ise %99’a düşen– Lady Bird‘in olayı ne bu kadar? Bu sorunun cevabını vermeye çalıştım. Frances Ha ve Mistress America filmlerindeki oyunculuğu ve senaristliğiyle şöhret kazanmış Greta Gerwig‘in ilk yönetmenlik deneyimi en iyi film, senaryo ve yönetmenlik dahil Oscar adaylıkları elde etti. Lady Bird’ü İstanbul Bağımsız Film Festivali’nde nihayet izleme fırsatı bulduk.
Lady Bird ergenlikten yetişkinliğe geçmekte olan birinin o günlerini daha olgun bir bakış açısından anlatıyor. İzleyiciyi filmin otobiyografik bir anlatı olduğunu düşündürebilecek çok ortak nokta olsa da yaratıcısının hayatıyla birebir örtüşmediğini biliyoruz. Fakat yönetmeni takip edenler için otobiyografik algısı yaratan bir film olduğu da kesin. Öyleyse buna “yalancı-otobiyografik” drama diyelim. Ancak Greta Gerwig’in yine senaryosunda paydaşlık üstlendiği Frances Ha’yı izlemiş, onu biraz tanıyanlar için şunu diyebiliriz ki: bu film yaratıcısı gibi nefes alıyor, onun gibi konuşuyor ve aşağı yukarı Gerwig gibi düşünüyor.
Şöyle diyelim: kendiyle dalga geçen, sevimli, dramatik olmaya çalışmayan, iyi gözlemci ve çok komik bir öykü var burada. Gerwig ilk filminden Larry David’in çok yaptığı gibi, spesifik bir konu hakkında görüşünü karakter arasında durumlar yakalayarak didaktik bir şekilde aktarabilmeyi başarmış. Bunu yaparken karakterden birini seçiyor ve onun üzerinden derdini bol diyalog ile aktarıyor. Ve aktarmak istiyor, tam olarak bunu yapmaya gelmiş. Bunların göze parmak olduğu yerler var. Örneğin Lady Bird’ün bekaretini kaybediş anı, buradaki alışılmamışlık itirazı, karşı sitem…
Filmde hatırı sayılır derecede alay var. Atletlere bakış açışını Frances Ha’da da bu filmde de gördük. Onları gülünç derecede pragmatik ve sonuç odaklı bulduğunu söyleyebiliriz. Filmdeki koç tiplemesi yüzeyseldi. Tiplemeye varan karakterden Kyle Scheible ile lise, üniversite sosyal ortamlarında duyarlı görünüp gösteriş yapan bir adam.
Gerwig filmin sonunda bütün bu “Lady Bird” takma isim hikayesini de bir sonuca bağlıyor. Lady Bird bilim çağında yaşıyor ve kanıtlaması mümkün olmayan bir Tanrı’ya inanmayı gülünecek kadar aptalca buluyorken, anne ve babanın sana bir isim koyması ve bu isimle ömrün boyunca anılmanın gerektiğine inanmak neden gülünç değil diye özetlenecek bir argüman ile cevap veriyor. Karakter New York üniversite öğrenci çevrelerinde kendini partilerde sosyal rekabet ortamında buluyor. Girdiği bu entelektüel ve eleştirel çevreye tepkisi özeleştiri yapmak oluyor. Evden çok isteyerek uzaklaşsa da bu yolculuk onu adeta evine götürüyor.
Oyuncular arasında uyum ve kimya yakalanmış belli ki. İkna edici ve dikkati oyuncunun performansının üzerine çekmeden akan bir anlatı sağlanmış. Getting On ve Horace and Pete’den tanıdığımız Laurie Metcalf; Marion McPherson ve Saoirse Ronan; Lady Bird McPherson rollerinde göz dolduruyorlar.
Bütün bunlar güzel, fakat bu film daha komik olmak isteyip olamamış algısı yaratıyor. Şöyle ki: bu film bir tatlı-acı-komik büyüme draması. Komik olma iddiası var, yok eğer değilse o koç, o müzikal yönetmeni neydi? Bir iki sahnede bu sahne komik diyen müzikler vardı, eminiz ki onlarsız da olabilirdi. “Rayların yanlış tarafında oturuyoruz” yine yaratıcısı kokan bir mecazlı ifade, ki söylemek lazım Greta Gerwig bu konularda iyi olduğunu kanıtlamış birisi. “Kim ilk sevişmesinde üstte olur?” yine ancak retrospektif olabilecek bir gözlem, ve eminim birilerinin başına gelmiştir. Bunlar yüzünden de filmin tamamını izlerken daha önce izlemiş gibi hissetme duygusu bastırıyor insana.
Filmin kostümlerine gelince, Lady Bird McPherson’un kostümleri çok zevkliydi. 2000’lerde çok kötü şeyler vardı ancak karakter adeta günümüzde yaşayan bir Williamsburg kadını kadar zevkli ve hip giyiniyor. Filmde ikinci el dükkanından giyindiğini gösteriyor, bu dikkat çeken detayı da böyle açıklamışlar.
Bu film iyi mi? Evet. Şahane mi? Hayır. Nedenini söyleyeyim: Çünkü yavru bir köpek gibi durmadan sevimli olmaya çalışıyor ve kafanızı sevmenizi istiyor. Film ana karakter ile empati yapmamayı ve onu sevmemeyi zor hale getiriyor. İşte bu Greta Gerwig etkisi. Zeki, sevecen ve komik olduğunu size gösterir, aynı zamanda her an dönüp gidebilir; bu nedenle sempatik bulmamak çok zor. Ama şahane bulmak da eşit derecede meşakkatli.