Geek Dosya’nın müdavimleri, yemek kültürüne hasta güzel insanlar; tekrar merhaba! Hiç hız kesmeden devam ettiğimiz yemek temalı dosyamızın bu haftasında, olayın biraz daha mutfağına girelim; işin erbablarına değinelim istedik.
Dünya yemeklerinde ustalaşmış, yemek meselesini bir hayat felsefesi haline getirmiş o güzel insanlar, kulak verin! Bu hafta sizin haftanız! Bu hafta, sizin idollerinizin haftası! Bu hafta dünyaca ünlü Avrupalı şeflerin haftası!
Birbirinden çeşitli, izlenesi yemek programlarını ve bunların neden tercih edilebilir olduklarına dair minik listemize hoş geldiniz. Adını telaffuz etmekte zorluk yaşayacağımız ama yerken hiç de problem olmayacak olan o ağız sulandıran yemeklerin şeflerine, o becerikli ellere hep beraber bir değinelim hadi!
1) O İçimizden Biri! – Wilco Van Herpen
Kısa Bilgilendirme: Hollandalı, 1963 doğumlu. Almanya doğumlu Gonca Gürses ile evli. 1999 yılından beri Türkiye’de yaşıyor. Aşçı, fotoğrafçı ve haber muhabiri.
Programları: “Wilco’nun Karavanı” ile ünlendi kendisi. Şu an ise “Wilco’yla Yaşasın Yemek” programına devam ediyor.
Artısı Ne?: Türk mutfağını tanımaya çalışan ve bu konuda asla bitmeyen enerjisiyle program sunmaya devam eden, sempatik bir Hollandalı. Türkçe’yi şu sıralar sular seller gibi konuşsa da, ilk zamanlarında hafif bocalamaları da en az şimdiki kadar sevimliydi.
Neden İzleyelim?: Anadolu’yu gezdiği ve buradaki yörelere uygun malzemelerle tarifler denediği için birçok Türk yemek geekinin izlemesi gerektiğini düşünüyorum. Olur olmadık şartlarda yemeğinizi taştan çıkarmanın taktiklerini ve Türk mutfağına minik farklı ulus serpintileri katınca nelerin daha lezzetli olabileceğini gösteriyor üstelik. Facebook’tan mesaj atınca cevap verip sizinle konuştuğunu söyleyen ve hatta ondan öğrendikleri sayesinde mutfak tüpünde paella yaptığını iddia edenler bile var!
Kişisel Not: Belki de kendimi bildim bileli yemek programı yapmaya devam eden yegane insan Wilco Van Herpen olabilir. 1999 yılından bu yana Türkiye’de yaşayan Van Herpen, ülkede gezilmedik yer, tadılmadık tat bırakmamış bunca senedir. Türk şeflerden daha fazla üne sahip olma konusunda iddiaları sonuna kadar kökleyebilecek kadar tanınıyor üstelik. Özellikle bu senenin başlarında adının “ajanlık” adı altında geçen bazı dedikodulara karışması sebebiyle sevenleri tarafından bir hayli korunan Wilco, şimdilerde İz Tv’de uzun yıllardır yapmaya devam ettiği programlarını sürdürüyor. Adam kelimenin tam anlamıyla gezilmedik yer bırakmadı, ama hala Anadolu’yu bir Türk’ten daha çok gezmeye devam ediyor. Ne diyelim, helal! Karavanıyla dolaştığı yollarda yüz güldüren hikayelerini izleyip, dinlemek bir hayli zevkli zaten; bir de işin içine öğretici ve ağız sulandıran yemek tarifleri girince değmeyin keyfimize!
2) Daha İtalyan, Daha Somurtkan! – Carluccio & Contaldo
Kısa Bilgilendirme: Antonio Carluccio ve Gennaro Contaldo isimli iki İtalyan şef. Sırasıyla 80 ve 68 yaşında olan iki yaşlı aşçılar. Contaldo, vakti zamanında Carluccio’nun asistanıymış. İstanbul’daki Carluccio’s Restaurant ise dünyaca ünlü restoran zincirinin Türkiye ayağıdır ve 80 yaşındaki şef de sahibidir.
Programları: “Two Greedy Italians” isimli şovları ile yemek programlarından hoşlanmayanları bile izleyicileri arasında katmayı başardılar. Şu an devam ettikleri bir proje yok ne yazık ki.
Artısı Ne?: Dünyanın en keyifli yemek programı olması. Sarkastik esprilerin havada uçuştuğu, iki yaşlı tonton amcanın birbirlerine takılarak size zamanın nasıl geçtiğini unutturduğu ve kesinlikle samimiyetin kalıbını bastığı bir program. İzlemeyenler pişman vallahi!
Neden İzleyelim?: Birbirinden bilmiş iki yaşlı insanın, dünya mutfağına dair entel yorumlar yaparken size eğitici bilgiler vermesi bence yeterli sebep. Huysuzluk, komiklik, sululuk, atışmalar gırla gidiyor! Yemek programlarının yapmacık veya monoton tadından sıkıldıysanız, İki Aç Gözlü İtalyan tam da sizin ilacınız.
Kişisel Not: Bloomberg HT’de keşfetmiştim programlarını. İzlerken de bir reality show soslu yemek programı tadıyor ve aynı zamanda da komedi programında kendimden geçiyormuş gibi hissediyordum. Üstelik Türkiye’de bulması biraz daha zorlu olan malzemeler ve yiyecekleri görürken ağzım sulansa da, “Bizim de iskenderimiz var!” diyerekten her şeyi unutmak ve goygoyu sonuna kadar izlemek yeterince güzeldi. Bir yemek programına karşı geliştirdiğiniz tüm önyargıları kırmaya bire bir bu Two Greedy Italians.
3) Adı Lazım Değil Baş Harfi Gaddar! – Gordon Ramsay
Kısa Bilgilendirme: İskoçya doğumlu şef ve işletmeci. Yemek dünyasının en önemlisi Michelin Yıldızı’na üç kere sahip olan isim. New Girl‘den Phineas ve Ferb‘e, hatta Simpsons‘a kadar her türlü televizyon ve sinema yapımına referans olmuş en ünlü şeflerden biri.
Programları: En çok “Hell’s Kitchen” ve “MasterChef” şovları ile ün yaptı. MasterChef Junior ise Türkiye kanallarında yayınlandığını hatırladığım son programlarından. Şu an biraz sakin sularda yüzüyor olsa da 2018’de Hell’s Kitchen‘ın yeni sezonu geleceği haberi dönüyor ortalıklarda, dikkat!
Artısı Ne?: Bir şefin ne kadar disiplinli ve acımasız olabileceğinin somut kanıtlarından kendisi. Kesinlikle karşısındaki kırılacakmış, üzülecekmiş diye düşünmez; yapıştırır lafını. Ama gel gelelim, çocuklarla beraber yaptığı programda ise aslında ne kadar pamuk gibi yumuşayabileceğini de kanıtlamıştır. Yerine göre muamele, insanına göre çözüm.
Neden İzleyelim?: Wilco gibi Türk mutfağında yabancı esintileri ya da Two Greedy Italians kadar komedi dolu bir şovu yok sanırsam. Ama şef olmak isteyenlerin, özellikle milenyum sonrası bu yemek kültüründe geekleşmiş herkesin mutlaka bilmesi gerek bir isim, mutlaka izlenmesi gereken programlar. Popüler kültüre yayılmış, internet esprilerine kaynak olmuş olan Gordon Ramsay’in aslında şefliğin hakkını verdiğini görmek ve gerçekten şef gibi yemek yapmak için ne türlü zorluklara göğüs germek gerektiğini görmek isteyenler, başka çareniz yok sanırım. Bir aşçı kolay yetişmiyor, o Michelin Yıldızı kolay kazanılmıyor.
Kişisel Not: Yalan yok, internette dönen esprilerinden önce tanımazdım kendisini. Ama sonrasında izledikçe gerçekten adının hakkını verdiğini anladım. Özellikle MasterChef Junior programında daha beş yaşındaki minik çocukların boylarından büyük işler başardığını gördükçe ve Gordon Ramsay’in de bu doğrultuda en düzgün üslupla konuştuğunu fark ettikçe, ısınmadan edemedim. Mikseri çalışmıyor diye ağlayan çocuğa nefes aldıran o rahatlatıcı sözleri söyleyen adamın, yetişkinlere karşı “Ben salak bir sandviçim” cevabını verdirecek kadar ağır eleştiriler yapıyor olması şahane bir değişim. Twitter’da yaptığınız yemeği gönderdiğinizde ise size verdiği cevapların “hapishane yemeği” ile “sulu çöp” arasında bir şeyler olması pek muhtemel. Gordon Ramsay’in iki halini de izledim ama tarafımı seçemedim.