Zaman Çarkı hype trenimizde epeyce bir yol aldık hatta artık neredeyse sona doğru yaklaştık. Evrenin yaratılışından Tek Güç’e, Aes Sedailer’den Muhafızlar’a birçok konuya parmak bastık. Moiraine Sedai’nin iki kişiyle başlayan kafilesi İki Nehir’e vardı, Egwene ve Nynaeve de bu kafileye katıldı. Şimdi sırada İki Nehir’in demirci çırağı, masumların kurtarıcısı, üç Ta’Veren’den biri Perrin Aybara’ya geldi!
Zaman Çarkı döner, çağlar gelir ve geçer, efsaneleşen anılar bırakır. Efsaneler solarak mit olur ve onları doğuran çağ yeniden geldiğinde, mitler bile unutulur. Bir Çağ’da, kimilerine göre Üçüncü Çağ’da; henüz gelmemiş, çoktan geçip gitmiş bir Çağ’da, Geekyapar’da bir yazı yükseldi. Yazı, başlangıç değildi. Zaman Çarkı dönerken ne başlangıçlar ne de bitişler vardır. Ama yine de bir başlangıçtı.
Perrin Aybara, Con ve Joslyn Aybara‘nın dört çocuğundan en büyüğüdür. Rand ile aynı hafta dünyaya gelen Perrin oldukça geniş bir ailenin bir parçasıdır. Kız kardeşleri Adora Aybara, Deselle Aybara ve erkek kardeşi Paetram Aybara‘nın yanı sıra amcası, halası, dul yengesi ve kuzenleriyle birlikte aynı çatı altında yaşar.
Bu kadar büyük bir ailesi olmasının yanı sıra İki Nehir’in demircisi Haral Luhhan’ın da çırağı olarak Perrin, ustasının söylediklerine büyük saygı duyar ve onu da ailesinden biri olarak görür. İki Nehir’deki zamanının büyük bir bölümünü Haral ve eşi Alsbet Luhhan‘ın yanı başında, demir ocağının yanında geçiren Perrin, bir gün demircilik sanatında yeteneklerini göstereceğini günü bekler. İki Nehir’de belki de en çok Luhhan ustasını kızdırmaktan korkan Perrin ayrıca en çok da onun sözlerine kulak verir.
Oldukça uzun boyu ve demir döverek yaşıtlarından çok daha fazla kas yaptığı vücudu bir kenara sevgili Perrin’imizin altın gibi bir kalbi vardır. Daha küçük yaşından itibaren başkalarını kırmamak için kendini dizginlemeyi öğrenir. Konuşmadan önce kelimelerini özenle ve dikkatli bir biçimde seçer ki diğer insanlar üzülmesin. Bu yüzden Rand ve özellikle Mat’ten çok daha az konuşur. Hem konuştuğunda söylediği şeyler genelde kulak verilmesi gereken türden olur. Her ne kadar iri görünüşü ve az konuşması yüzünden karşılaştığı kişiler onun biraz alık olduğunu düşünse de kendisiyle biraz vakit geçiren herkes bunun tam tersi olduğunun farkına varır. Öte yandan sakin görünmesine aldanıp Perrin’i kızdıranlar, bir anda bu sakinliğin altında ne derece büyük bir öfkenin yattığını zor yoldan öğrenebilir.
Perrin’in, İki Nehir’deki bu basit ama huzurlu yaşamı tabii ki daha önce anlattığımız üzere önce Moiraine Sedai’nin daha sonra da Trolloclar’ın Emond Meydanı’na gelmesiyle son bulur. Muhafızı Lan ile birlikte İki Nehir’i kurtaran Moiraine Sedai, bütün bu olayların Rand, Mat ve Perrin yüzünden olduğunu, Trolloclar’ın aslında kendisinin değil İki Nehir’deki üç Ta’Veren’in peşinde olduğunu söyler. Aynı yaşlarda doğan bu üç genç adamdan birinin Yenidendoğan Ejder olduğunu varsayar ama hangisi olduğundan emin olamadığı için üçüne de kendisiyle Tar Valon’a gelmeleri için teklifte bulunur. Her ne kadar Rand, Mat ve Perrin bu teklife sıcak bakmasalar da sevdiklerinin hayatlarının kendileri yüzünden tehlikeye girmesine göz yumamazlar ve Moiraine Sedai ile gitmeye karar verirler. Daha önce hayatlarında hiç silah kullanmamış olan üçlüden Perrin, Luhhan Usta’nın bir yün alıcısının koruyucusu için yaptığı ama daha sonra fiyatta anlaşamadığı için Perrin’e verdiği bir balta ile yola çıkar.
Moiraine Sedai ile çıktıkları yolcukta İki Nehirliler’in her biri hayatlarındaki en büyük dönüm noktasını yaşarlar. Perrin için ise bu Elyas Machera ile tanıştığı andır. Gözleri parlak, cilalı altın gibi sapsarı olan Elyas ile tanıştıktan sonra Perrin önceleri ondaki bu tuhaflığa akıl sır erdiremez ve bunun ancak Karanlık Varlık’ın takipçilerinden birinin alameti sanır. Fakat daha sonra Elyas ile birlikte zaman geçirdikçe onun hiç de kötü biri olmadığını ve Aes Sedailer’in bile unuttuğu kadim bir gücü olduğunu anlar. Çok geçmeden bu kadim gücün kendisinde de ortaya çıkmaya başladığını fark eder.
Aralarında Perrin’in de bulunduğu, İki Nehir’den ayrılan üç Ta’Veren de üst üste kâbuslar görür ve bu kâbuslarda Karanlık Varlık olduğunu zannettikleri bir kişi, içlerinden hangisinin Yenidendoğan Ejder olduğunu ortaya çıkarmaya çalışır fakat başarıya ulaşamaz. Her bir Ta’Veren için farklı olan bu kâbuslarda Perrin, Luhhan Usta’sı ve Luhhan Hanımı’nın evinde görürdü kendini. Ba’alzamon’u gördüğünde Perrin ustasının kendisine verdiği baltaya sarılsa da Ba’alzamon onu görmezden gelir, onun yerine Perrin’in yanında duran kurda bakarak “Seni bu mu koruyacak? Eh, bununla daha önce de karşılaştım. Defalarca.” diyerek Perrin ile kurdun arasındaki bağlantıyı işaret eder. Son olarak “Dünyanın Gözü seni tüketecek,” diyerek Perrin’i işaretler ve ortadan kaybolur.
Böylece Perrin Aybara’nın İki Nehir’den çıkarak Dünyanın Gözü’ne gitme yolculuğu sırasında yaşadığı önemli olayları hemen hemen anlatmış olduk. Dünyanın Gözü’nde başına neler geleceğini söyleyecek değiliz, bunun için dizimiz ve daha da iyisi kitaplarımız var. Biz gelecek yazımızda ikinci Ta’veren Mathrim Cauthon’un hikâyesini anlatacağız, buralarda olursanız ateşimizin başına mutlaka bekleriz. O zamana kadar su ve gölge bulun!