Lethal Weapon
Film neydi: Geçmişinde yaraları olan bir sorunlu polis (Mel Gibson), emekliliğine çok az kalmış ve bu haltlar için artık çok yaşlı olan emektar polis (Danny Glover) ile eşleşir. Sonrasında olaylar gelişir. Öhöm. Ne? Şurada hakikaten Cehennem Silahı mı anlattıracaksınız bana?
Zootropolis’e mirası: Riggs. Bu Zootropolis’te bir Riggs olduğu anlamına gelmiyor. Yok zira; ne Nick ne de Hopps Riggs kadar deli, dengesiz değiller. Ancak, Shane Black’in Riggs karakterinde yaptığı şeyi, yani geçmiş yaralarını, günümüzde bu “buddy cop” durumuna yol açan şey olarak pürüzsüce kullanmayı Zootropolis de şahane yapıyor…
Rush Hour
Film neydi: Hong Kong’lu dedektif Lee, New York’lu dedektif Carter ile birlikte Çin büyükelçisinin kaçırılan kızını bulmaya çalışırlar. Biri geveze, kaba ve hiperaktiftir, diğeri ise Jackie Chan’dir. Zamanla birbirlerine alışır, orta yolu bulurlar.
Zootropolis’e mirası: Zootropolis’ciğimiz burada da Rush Hour’ın Jackie Chan’liğini almış. Filmin ağır bir aksiyon dozu yok, ancak sahip olduğu bir sekans inceden izleyene Rush Hour’dakileri anımsatacak bazı ritmlere sahip. Tabi burada işin içinde Kung Fu’cular değil, küçük kemirgenler var…
The Heat
Film neydi: Kitabına uygun FBI ajanı Ashburn, Boston’a bir davayı kovalamaya gelir. İnanılmaz kaba ve hödük yerel polis Mullins kendisini davaya zorla sokunca, ikili beraber çalışmaya başlarlar. Yönetmeni Paul Feig (gelecek Ghostbusters filmi de onun), başroller de Sandra Bullock ve Melissa McCarthy.
Zootropolis’e mirası: Diyalogları. The Heat, pek çok Buddy Cop filmi gibi çok tatlı atışmalara sahip. Zaten buddy cop filmlerinin olayı da budur, laflar sokulur, ayarlar verilir. The Heat’in farkı bu meselenin ayarını işin komedi tarafına çok gaz vererek tutturmasıydı. Zootropolis de aynen onu yapıyor. Biri daha lakayıt, biri daha ciddi iki kişinin atışmalarını izleme keyfi, iki filmde de mevcut!