İnsanın kişiliği geek olunca, bir yerden mevzu versus sohbetine bağlanıyor. E biz de boşuna Muhit’in tepesine “versus” diye bir kategori açmadık nihayetinde. Bir şeyleri kapıştırmak, “bu mu yener, yoksa şu mu?” diye bir rekabete sokmak kanımızda var. Ve çok net bir şey söyleyeyim, bunların membası sporda. Spor tarihi, unutulmaz yarışlarla, tarihe geçen müsabakalarla dolu. Biz, biraz kültürel elemelerle, biraz bize ulaşanlarla, biraz da yakın tarihle eleyerek, hikayesini hepinizin takip etmesi gerektiğine inandığımız şu 10 bireysel rekabeti listeledik. Buyurun, tepeleme!
Ayrton Senna – Alain Prost
Biri Fransız, biri Brezilyalı iki Formule 1 sürücüsünün rekabeti, 1988 yılında başladı. İkisi de aynı takımdayken üstelik! Senna, Prost’un yanına McLaren’e gelmişti, ama pistte takım arkadaşı gibi davranmıyorlardı. İlk virajında birbirlerini geçmeyeceklerine söz verdikleri San Marino yarışında, Senna bir noktada bu paktı bozunca, Prost “seveyim bu aşkın ızdırabını” dedi, Ferrari’ye geçti. Ve o andan, Senna’nın vefat ettiği 1994 senesine kadar Prost ve Senna, F1 dünyasının en ünlü markaları oldular. Senna Prost ile kavgalarının başladığı San Marino Grand Prix’isinde hayatını kaybettikten sonra, tabutunu taşıyanlar arasında Fransız rakibi vardı, ki o rakibi, Senna’nın ölümünden sonra “benim de bir parçam öldü” demiş ve uzun yıllar bir açıklama dahi yapmamıştı onun hakkında.
Carl Lewis – Ben Johnson
1984 Los Angeles Olimpiyatları’ndan sonra, atletizm alanında bir kraldı Amerikalı Carl Lewis. Uzun atlama, 100 metre koşu, 200 metre koşu ve bayrak yarışı alanlarında altın madalyası zaten cepteydi. Bir sporu böylesine domine ettikten sonra, sizi yenecek rakibinizle yüzleşmek zordur. Lewis için o rakip, Kanadalı Ben Johnson’dı. 1986’da Johnson, Lewis’i yendiği gibi, düşük rakım rekorunu da kırdı. Yine de Johnson 1987 dünya şampiyonası öncesinde iddialıydı, iyi dereceler elde ediyordu. Her şey Roma’da koşulacak 100 metre finaline kalmıştı en nihayetinde. Johnson, orada Lewis’i piste gömdü, ve iki atletin de var olan rekoru kırdığı yarışta, 9.83 ile altın madalyayı kazandı. Sonrası, atletizim tarihinin en unutulmaz kapışması!
Cristiano Ronaldo – Lionel Messi
Futbol tarihinde pek çok kapışma vardır elbette, ama iddia ediyorum, hiçbiri Ronaldo ve Messi arasında yaşanan kadar kıran kırana, çekişmeli ve unutulmaz değildir. Öncelikle bu kapışmayı unutulmaz kılan şey, iki oyuncunun kariyerlerinin zirve yıllarını tarihin en efsanevi derbisinin iki yakasında geçirmesi oldu. Bu iki oyuncu, aynı ligde oynuyorlar ve senede en az iki kez karşı karşıya geliyorlardı zaten. Ama ondan da ötesi, ikisinin de bu rekabet vesilesiyle normal futbolculardan beklenen şeylerin çok, çok üstüne çıkmasıydı. İki oyuncu, 2010-11 sezonundan bu yana attıkları toplam gollerle maç başına 1 gol ortalamasının altına düşmediler. Hem de sırasıyla toplam 265 ve 268 maç yapmalarına rağmen!
Magic Johnson – Larry Bird
Nasıl ki Cristiano Ronaldo ve Lionel Messi’nin rekabeti, ikilinin sırasıyla Real Madrid ve Barcelona’da oynamasıyla pekiştiyse; 80’ler baksetbolunun bu efsane iki figürünün bireysel rekabeti de oynadıkları ve sembolü oldukları takımların NBA tarihinin elle tutulur tek büyük rekabetinin iki parçası olmasıyla iki katına çıkar elbette. Yalnız, Bird ve Johnson’ın meseleleri, aslında NBA’den de önce başlar. Bu ikili, bugüne bugün hâlâ tarihin en iyi NCAA finallerinden biri olarak kabul edilen 1979 Michigan – Indiana finalinde karşı karşıya gelirler. Ve Magic’li Michigan’ın kazandığı o müsabakadan sonra, defalarca NBA şampiyonluğu için kapışırlar. Bu ikili olmasa, NBA’in 80’lerden hayatta çıkamayacağı konusunda, pek çok kişi net bir şekilde mutabıktır…
Michael Schumacher – Mika Hakkinen
Bazı rekabetler, iki taraf da birbiriyle net bir şekilde yenişemediği için kıymetlidir. Eğer bunu tek doğru olarak kabul edeceksek, Schumacher Hakkinen rekabetini silip atalım gitsin. Zira ikilinin ortak kariyerleri boyunca, Alman yarışçı Schumacher tam 7 şampiyonluk ve 91 galibiyet aldı. Fin Hakkinen’in ise cebinde 2 şampiyonluk ve 20 galibiyet var. Bu kariyer senelerini oranladığımızda dahi tutmayan bir oran. Ama efsane bireysel rekabetlerde, bazen bir tarafın onurlu kaybeden olması da önemlidir. Biz hepimiz Schumacher’in efsanevi bir pilot olduğunu biliyorduk. Çünkü Schumacher, muhteşem Hakkinen’i yeniyordu her seferinde. Hakkinen olmasaydı, Schumacher olmazdı. Ve hakeza, tersi de birebir geçerli.