Gelin gelin çocuklar size bir hikaye anlatayım. 80’lerin sonu. Sam Raimi korku filmleri janrasına Evil Dead gibi ilginç ilginç işlerle hizmet veriyor, yavaş yavaş kendine bir isim yapıyor. Katıksız bir çizgi roman hayranı olan yönetmenimizin kafasında o dönemlerin popüler çizgi romanlarından Batman’e film çekmek var ama Universal film haklarını alamıyor. Bari diyor “bir başka çizgi roman the Shadow’un haklarını alın, ona süper bir film çekeyim.” Universal onu da alamıyor. En sonunda “böyle iş olmaz olsun, hepinize lanet gelsin” deyip kendi kahramanını yaratmaya karar veriyor.
Karakterimizin adı Darkman. Bilimadamı Peyton Westlake, yüzü yanıklardan dolayı zarar görenlere yardım etmek için sentetik bir deri geliştirir. Kız arkadaşı burnunu sokmaması gereken yerlere sokunca şehrin mafyaları Peyton’ın asistanını öldürür, adama feci işkence eder, sonra da laboratuvarını da patlatırlar. Herkes bunu öldü sanmaktadır ama aslında Peyton’ın hastanede deneysel bir tedaviyle bütün sinirlerini falan alırlar, böylece hiç acı falan hissetmez ama adamımızın yüzü falan kötü yanmıştır, insan içine çıkamaz. Sonra işte bu sentetik deriyle çeşitli akıl oyunları, acı çekmemenin verdiği ekstra güç derken, bir intikam hikayesi başlar.
Stüdyoyla çeşitli kavgalar falan derken en sonunda 1990’da başrolünü Liam Neeson’ın oynadığı, zamanına göre iyi, bugüne göre yaşını belli eden Darkman ortaya çıkıyor. Film gişede beklentileri aşıyor, 16 milyonluk bütçesini 50 milyon kazanarak fazlasıyla çıkartıyor, eleştirmenlerden de çok olumlu notlar alıyor. Hatta öyle ki, Darkman’in başarısından sonra bu zamanında hakkını alamadıkları The Shadow’a da 1994’te bir film çekiliyor ama o bütçesini zar zor çıkartıyor. Darkman yıllar içinde bir kült film statüsünü kazanıyor ve tarihin tozlu raflarında yerini alıyor.
Tarih dersimiz bitti, haberimize dönelim. Şu sıralarda “Ash vs Evil Dead” ile yoğun olan ve çizgi roman filmleri konusunda Spider-Man serisiyle oldukça deneyim kazanan Sam Raimi’yle yapılan bir röportajda konu dönüp dolaşıp 25. yılını kutlamakta olan Darkman’i televizyona uyarlamak gibi bir arzusu olup olmadığı sorulmuş ve kendisinin bu işe istekli bir cevap vermiş. Raimi “Karakteri yeniden hayata döndürmeyi tabii ki isterim ama yönetmen olarak değil sadece prodüktör olarak. Televizyon için hiç düşünmedim ama ilgi çekici bir karakter olduğu aşikar. Phantom of the Opera ile The Shadow’un ilginç ve güzel bir karışımı. Belki bugün değil ama bir gün bu karaktere yeniden dönmeyi çok isterim” demiş.
Şimdi yaşlı geekler bir ortaya çıksın, yeniler de bir yerlerden öğrenip yorumlasınlar. Bir Darkman filmi ya da dizisi ilgi çekici geliyor mu? Hem de Raimi’nin katkılarıyla… Ne dersiniz?