Daredevil yedinci bölümüne geldiğinde ise çok net bir cümleyi konuşturdu hepimize: “Sadece Netflix’te mümkün”. Netflix’in yaptığı gibi tüm bölümleri bir anda yayınlamayan bir kanalda…
Bu akrobatik bir Batman. Kafamda altıncı bölümü izlerken zerre bir şüphe kalmadı. Dedim ya daha önce, dizide çok fazla kült işten ödünç alınmış, tonla…
Dizi silme 13 bölüm birden yayınlanınca, biz de hepsine kombo çakma kararı alınca otomatikman bazı bölümlerin arasına uyku, yemek, güneş görmek, hijyen gibi doğal…
Daredevil dün resmen başladı! E anında takip etmesek, hakkında iki kalem çevirmesek bize hakkaniyetle “Geekyapar” denir mi? Denmez elbette. Fakat on üç bölüm birden…
Artık dördüncü bölüm gelip çattığında; dizinin perdeye Daredevil’ın karşısında duracak, onun yin’ine yang olacak, Batman’ine Joker olacak karakteri sokması gerekiyordu. Geçen bölüm çok kısa…
Üçüncü bölüme geldiğimize ise; eh, ne yalan söyleyeyim, benim biraz içim ferahladı. Dizi bu bölümde tonlama olarak çok daha odak noktası kaymış; bazı karakterlerinin…
Dedik ya, Daredevil daha ilk bölümden doğru perdelerden girdi işte. Katoliklik, korku, Matt’in babasıyla olan ilişkisi, hukuk… Karakterin tüm kısımları ihtişamla inceliğin karıştığı yerlerde…
Daha önceden çok söyledim; Daredevil ile ilgili beklentim çok büyüktü. Çünkü altını burada yazdığımız bir listeyle de çizdiğimiz gibi Korkusuz Adam’ın üzerinde çok efsane…
Yirmi birinci yüzyılın başlarına yıllar sonra sanat tarihçileri dönüp baktıklarında “Evet” diyecekler, “Bu dönemler Pixar’ın yükseliş dönemleriydi. İşte bu yıllarda klasik üstüne klasik çıkarttılar…