Daha önce sözünü ettiğimiz savaşın doğasının değişmesi bu sebeplerden aklımıza gelen ilki. Amerika egemenlik kapsamını Yeni Dünya’dan dünyanın geri kalanına genişletirken ortaya koyduğu çatışmaların doğasının değişmesine de şahit oldu. Platoon ve Apocalypse Now’da detaylarıyla gösterilen, We Were Soldiers’da ise değinilen gerilla savaşının içine çekilen Amerika Birleşik Devletleri askerlerinin ölümüne ilk defa tanık olmasa da bu denli vahşi ve garip ölümlerine kuşkusuz ki ilk defa tanık oluyordu. Vietnam Savaşı televizyondan canlı yayınlanmaya başladığı andan itibaren Amerikan halkının maruz kaldığı yeni ve garip ölüm şekilleri savaşın doğasının farklı şekilde kendini belirtmesine alışık Amerikan halkının fikrinin değişmesine sebep olduğu gibi askerlerin de savaşa bakış açısını bu konuda değiştirdi.

Platoon’da tasvir edilen Barnes karakteri Amerikan ordusu içerisinde bolca görülen bir karakter halini aldı, savaşın masumiyetini çaldığı, artık “kötü” denecek noktaya gelmiş, ahlaki skalada kabul edilmeyecek noktalara düşenler Amerikan halkının buna olan tepkisi kadar dış dünyanın bu tip askerlere olan tepkisi sayesinde Amerika’nın savaşlarına olan tepkiyi tüm dünyada sonsuza kadar değiştirdi. Bunun tek örneği Vietnam savaşı içerisinde değil. Barnes tipi askerlerin bir tasvirinin de Brian de Palma’nın 2007 tarihli filmi Redacted’a konu olan Mahmoudiyah’taki tecavüz olaylarında gerçekleştiği savunulabilinir.

redacted_header

 

Bu ve bunun gibi olaylar Amerika’nın savaşa ve dış dünyanın Amerika’nın girdiği savaşlara dair fikrini sonsuza kadar değiştirdi ve bu yüzden Amerika ve Savaş başlığı altında yaşanan değişimlerden ilk olarak not edilmesi önemlidir. Kuşkusuz Vietnam’ın Amerika’nın savaşlara bakış açısını değiştirmesi sadece doğasındaki değişim ve vahşet yüzünden değildi, Amerika’nın bu savaştan sonra eline somut bir şey geçmemesi de bu konuda çok fazla önem taşıyordu. Amerika Birleşik Devletleri Vietnam’a girdiğinde amacı Güney Vietnam’ın özgürlüğünün korunmasıydı, fakat Platoon’u birkaç saniye seyretmek bile bu konuda yeterli bir fikir sahibi olmamıza sebep olacakken genel halk fikrinin analizi de bir noktadan sonra halkın Güney Vietnam’ın özgürlüğü için neden savaşıldığını anlayamamasını su götürmez bir şekilde ortaya koyar. Amerika Birleşik Devletleri askerleri bile –Platoon’da tasvir edildiği gibi- Vietnamlılar için savaşmanın anlamsızlığına mutabık gibi gözüküyorlardı. Bu da savaşa bakış açısının değişiminde çok kritik bir öneme sahipti ve Amerika’nın bundan sonra, aşağıda da detaylandıracağımız gibi savaşın sebepleri ve bu sebeplerin halka yansıması gibi konularda daha hassas davranmasına ve bunları belki de değiştirmesine sebep oldu.

Zira belki de en kritik değişim savaşın sebepleri konusunda yaşandı. Elimizdeki diğer üç film de savaşın değişen sebeplerinin ve bu sebeplere olan bakış açılarının başarılı anlatımları. Realist ideoloji uyarınca Amerika’nın kendi varlığını korumak için Yeni Dünya’yı kaba tabirle ipotek altına aldığı Monroe doktrini anlayışla karşılanabilinir ve anarşi içerisinde bir egemenin her zaman olacağı fikrinin Amerikan dış politika karar mekanizmalarındaki insanlar tarafından yorumlanmış haliyle tek egemenin Amerika olması için verilen savaşlar da anlaşılabilinir fakat Behind Enemy Lines, Black Hawk Down ve Collateral Damage’da bahsi geçen müdahalelerin savaşları pek çok kişi tarafından farklı sebeplere sahip olarak yorumlandı ki, bu sebeplerden biri Amerika’nın asker kökenli pek çok başkanından biri olan Dwight Eisenhower tarafından belirtilmişti.

dwight-d-eisenhower

 

Eisenhower veda konuşmasında şu cümlelere yer vermiştir: “Hükümetin kurullarında askeri-endüstriyel bloğun mazur görülemez bir etki sahibi olma çabasına karşı kendimizi korumalıyız” (Eisenhower, 1961). Eisenhower’ın askeri-endüstriyel blok olarak ismini koyduğu ve bu isimle sonraları bahsi geçecek olan ilişki bütünleri temelde askeri ürünler üreten endüstriyel firmaların ordu ve hükümet üzerinde bir etkiye sahip olup bu iki kurumun fikirlerini değiştirip kendi gündemlerine uygun hale getirmeye çabalamaları olarak özetlenebilinecek bir yapıya sahipti.

Eisenhower’ın yaptığı uyarıdan sonra gelişen savaşları anlatan bu üç film, her ne kadar askeri-endüstriyel bloğun etkisiyle ilgili yorum yapmasa da onlar üzerinden yaptığımız Amerika’nın savaşa girme sebeplerinin değişmesi konusunda bu bloktan bahsetmemizi engellememeli, zira Eisenhower’ın bu uyarıyı yaptığı andan itibaren vuku bulan tüm savaşlarda bu bloğun etkisinden söz etmek bir veya öteki şekilde mümkün. Fakat biz yine de bu blokla ilgili derinlemesine bir analize şimdilik girmeden şekli değişen savaşın şekli kadar hızlı değişen sebeplerini incelemeye devam edelim.

Bu analizimize devam ettiğimizde özellikle bir kelimeyle karşı karşıya kalıyoruz: İnsancıl Müdahale. Bu terim aslında kendi başına bir konu olacak seviyede bir derinliğe sahip, hele ki Amerika için bile geçmişteki anlamı olan silah ve kaynak yardımından direkt bir işgale dönüşmüş olmasını hesaba katarsak.  Bizim bu sayfalarda ele alacağımız direkt işgal haliyle müdahale Amerika ve Savaş başlığında daha kritik bir yere sahip. Üç film de Amerika’nın kendince meşru sebeplerle girdiği ülkelerde vuku bulan savaşları konu alıyor.

Bu filmlerden Collateral Damage kurgusal bir müdahaleyi anlatırken Behind Enemy Lines ve Black Hawk Down gerçek hayattan esinlenilmişler. Arnold Schwarzenegger’in başrolünü oynadığı film Kolombiya’daki CIA operasyonlarına tepki olarak gerçekleşen terörist saldırılarını anlatmasıyla bu tür operasyonların Amerikan halkı üzerinde nasıl bir etki yarattığını ve sonuçlarının Amerikan halkını nasıl incitebileceğini göstermeye çalışıyor. Black Hawk Down ve Behind Enemy Lines ise işin askeri tarafını incelemekte.

behindenemylinesr2pic3

 

Her iki film de insancıl müdahale adı altında gerçekleştirilen deniz aşırı operasyonlarının içerisindeki askerleri, onların psikolojilerini ve yaptıkları şeyin meşru olup olmadığıyla ilgili fikirler beyan etmekte. Meşru olup olmadığı bizim konumuz değil, zira insancıl müdahaleyi tartışmanın Amerika ve Savaş başlığı altında pek yeri yok, fakat Amerika’nın Vietnam sonrası değişen halk fikrine insancıl müdahale gereksinimini örnek göstererek cevap vermeye çalıştığı sonucu çıkarılabilinir. Behind Enemy Lines’da Balkanlar’da Bosnalılara yapılan, Black Hawk Down’da ise Somalilerin gördüğü muamele filmi seyreden en savaş karşıtı insanın bile bir şeylerin yapılmasının gerektiği fikrine sahip olmasına sebep olabilecek şekilde gösteriliyor.

İşte bu da, Eisenhower’ın bahsettiği askeri-endüstriyel bloğun artık gereksinimlerini gidermek için başlattığı savaşların eskisi gibi egemenlik ve hayatta kalma sebepleri ile değil, özelikle Soğuk Savaş bittikten sonra bu sebeplerin meşruiyetini yitirmesinden kaynaklanmasıyla insancıl müdahale sebepleri ile gerçekleştirildiğini kanıtlıyor. Amerika savaş ile olan ilişkisini yirmi birinci yüzyıla taşırken filmler de buna göre değişiyor, savaşın gereksizliğini gösteren filmler birden savaşın bazı alanlarda gerekli olabileceğini göstermeye başlıyor, her ne kadar savaş karşıtı havasını az çok korusa ve savaşın zararlı yan etkilerinden ve “tâli zaiyattan” söz etse de.

Halk fikri bu yönde değişirken Amerika’nın kendi savaşlarına bakış açısı da böylelikle değişiyor, insancıl müdahaleler kendi yaşam tarzını korumak ve iyi olduğuna inandıkları şeylerin devamlılığını garanti altına almak adına yapılıyor ve savaş böylece egemenliği korumanın bir diğer seviyesine, yani egemenliğini sağlayan yaşam tarzının korunmasına geçmiş oluyor.

image (1)

Amerika’nın savaşlarını ve savaşlarına bakış açısını incelemeye tabii tuttuğumuzda bulduklarımız genel hatlarıyla savaşlarının doğasının, sebeplerinin ve kapsamının yüzyıllar önce James Monroe kendi doktrinini beyan ettiğinden beri değiştiğini gösterir nitelikte. Amerika Monroe doktrini uyarınca kendi egemenliğini kendi coğrafyasında güvence altına almak için savaşlara girerken Carter doktrinine geldiği noktada bu egemenliği tüm dünya kapsamında uygulamaya başlamış bir ülke artık. İki Dünya Savaşı arasında yaşanan değişim belki de bu konuda en kritik öneme sahip. İlk Dünya Savaşına “Oradaki Savaş” adını koyan ve ilgilenmekle ilgili bir heves göstermeyen Amerikalılar ilk başta hem halk, hem de yüksek seviyeli politikacılar iken, İkinci Dünya Savaşında önce politikacıların, Soğuk Savaş sırasında ise Eisenhower’ın askeri-endüstriyel blok içerisine dâhil ettiği kurumların bu konuda heveslenmiş oldukları gözleme açık bir gerçek.

Halkın desteği ise bu yıllarda savaşa göre çok fazla değişmemekte ve genelde pozitif iken Vietnam Savaşı’nın algılanmış anlamsızlığı ve vahşi doğası sayesinde negatife doğru kaymış, Amerika’nın savaş lisanını değiştirmesi ve savaşının sebebini insancıl müdahale adı altında sahiplenmesiyle de tekrar pozitife doğru kayan bir eksen göstermiştir.  Platoon ve Apocalypse Now’ın savaş karşıtı tonlarının Behind Enemy Lines ve Black Hawk Down’da yumuşamış olması, Collateral Damage ve We Were Soldiers’taki savaşın tâli zaiyatları olarak nitelendirilebilinecek sivillerin dahi aşırı bir tepki içerisinde tasvir edilmemiş olmaları belki de bu değişen eksenin en büyük kanıtlarından biri olabilir.

Amerika savaş ile olan ilişkisini değiştirdikçe hem dış dünyanın, hem de Amerikan halkının savaş ile olan ilişkisi de hızlı bir şekilde değişti ve bir noktadan sonra Amerika savaş sinemasının lügatını da, savaşı insanlara anlatırken kullandığı dili de buna göre değiştirmek mecburiyetinde kaldı. Amerika resmi organlarında hiçbir zaman İkinci Körfez Savaşı olarak da bilinen ve George H. W. Bush tarafından başlatılan operasyondan söz ederken “Irak Savaşı” tabirine yer vermedi mesela. Söz konusu hareket her zaman “Operasyon Irak Özgürlüğü” idi. Bu trend Soğuk Savaş ortasında başladıysa da izlerini Vietnam fiyaskosuna sürmek mümkün. Bu yüzden, Amerika’nın savaş ile olan ilişkisini bu yönden analiz ederken elimizdeki filmlerin tonunun da değişiyor olması filmleri konumuz gereği önemli kılan bir gerçek. Amerika savaşmayı bırakmamış olabilir, ama Amerika’nın savaşlarının eski doğalarını bırakıp yenilerini üstlenmeye başladığı gözle görülebilir derecede açık. Platoon’da tasvir edilen Amerikan savaşı, artık ne öyle tasvir edilecek, ne de o zamanki sebepleriyle kendini tarih arenasında tekrar gösterme şansı edinecek. Amerika ve Savaş, artık tamamen değişmiş bir ilişkiye sahip iki olgu.

 

Kaynakça

Brezinski, Z. (1983). Power and Principle: Memoirs of the National Security Adviser. New York, New York: Farrar, Strauss & Giroux.

Chatfield, C. (1973). For Peace and Justice: Pacifism in America. New York: Beacon Press.

Eisenhower, D. (1961, Ocak 17). Eisenhower’s Farewell Adress to the Nation. Washington, D.C., Amerika Birleşik Devletleri.

Salewicz, C. (1997). Oliver Stone: The Making of His Films. Londra: Orion Publishing.

Taymor, J. (Yöneten). (2007). Across the Universe [Sinema Filmi].

Tremblay, R. (2004). The New American Empire. West Conshohocken, Pennsylvannia: Infinity Publishing.

 

Not: Bu yazı, yazarın üniversitede aldığı dersler için yazdığı makalelerden biridir. 2011 yılında yazılmış, tashihlenip, siteye yazar tarafından konulmuştur.
1 2
Author

Geekyapar'ın yazı işleri şövalyesi. Uluslararası İlişkiler okudu, okula girmeden önce yaptığı işi yapıyor. Küçükken "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diyenlere yazar diyordu. Tüm internette bulmak için: @acyberexile.

Bir Yorum Yazmak İster Misin?

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.